Sevgili dost;
Çoğumuz, modern dünyada zaman darlığından şikayetçiyiz. Hep koşturuyoruz, hep yoğunuz, kendimize ayıracak vaktimiz yok.
Bir hengâmedir gidiyor.
Aslında gerçekten öyle mi? Bunun bir matematiğine baktın mı?
Gün 24 saatten oluşuyor. Haftada toplam 168 saatimiz var. Acaba bunu ne kadarı zaman israfı, ne kadarı erteleme, ne kadarı gelişmeyle geçiyor?
Hadi hep beraber hesaplayalım.
Haftada 40 ila 60 saat arasında çalışıyoruz. (Tabii ki bazılarımız çok daha uzun çalışıyor.)
50 ila 60 saat arasında uyuyoruz.
Temel gereksinimlerimizi karşıladığımız zamanı da bundan çıkardığımızda geriye 60 ila 70 saat kalabiliyor. (Yolda geçen zamanı da unutmuyorum)
Uzmanlar bir insanın yaklaşık 50 saatte bir konuda kendini yetiştirebileceğini söylüyor. Örneğin bir sene boyunca günde bir saat bir işe ayırmak demek o işin 3 senede uzmanı olabileceğinizi ifade eder.
5.000 saatte ise artık o alanda otorite olabilirsiniz.
10.000 saatte ise olimpiyat şampiyonu dahi kırılabilir diyor uzmanlar. Bu konuda Malcolm Gladwell’in tezi internetten okunabilir.
Artistik Cimnastik Dünya Şampiyonası’nda halka aletinde altın madalya kazanarak cimnastikte büyükler kategorisinde dünya şampiyonluğuna ulaşan ilk Türk sporcu olan Milli sporcu İbrahim Çolak; “59 saniye için 19 yıl çalıştım” diyor.
Acaba biz de, herhangi bir alana kafaya takıp, o alanda zamanı unutup hayatı daha keyifli hale getirebilir miyiz?
Yoksa mazeret fabrikalarımızı çalıştırıp şikâyet etmeye devam eder miyiz?
İkincisi sanki daha konforlu duruyor. Ancak birincisi kesinlikle denemeye değer.
168 saatin dopdolu olduğu nefis bir hayat dilerim herkese.
Anıl Akın