2024 Dünya Öykü Günü Bildirisini Ayla Kutlu yazdı

Bu yıl Ayla Kutlu 14 Şubat “Dünya Öykü Günü Bildirisi”ni yazdı.

İnsan, doğduğu anda aldığı ilk soluğun ardından attığı çığlıkla “yaşıyorum” mesajını iletir: Dünyanın en yalın, en kişiye özgü, çevresine umut dağıtan ilk öyküsüdür bu.

Doğmak ve yaşıyor olmak tükenmeyen bir öyküdür.

Zaman, doğa, toplumsal değerler, yakınlarımız, içimizde köklenen ilişkiler, inançlar, sorunlar… Dahası, duyguların bağlaşmasından gelen olumlu, olumsuz birikimler, içsel çelişkiler…

Ve eklenebilecek daha pek çok şey, öykünün kaynakları olabilir. İnsanlık hallerini düşünsel ve duygusal algı sınırlarının sonuna kadar yorumlayan öykücü; yansıtma yeteneğiyle birlikte, özenli dil, farklı anlatım biçimleri, inandırıcı kurgu ile öykü sanatının emekçisi olarak kendi farklı dünyasını yaratır.

Öyküyü; anlatı konularıyla, sınırları en geniş yazın türü olarak niteleyebiliriz. En oylumlu metin olarak nitelendirilen roman, teknik kurgusu yönünden öykülerden oluşan bir bileşimdir. Bu sanat, insanlığın her çağında var olan şeylerle; varsayılan kurgusallıkları kapsadığı gibi; canlı cansız, gerçeküstü, yalın gerçekleri de duygusal yönden derinleştirir. Yalnız yazarını değil, gözüne ve oradan içsel dünyasına ulaştığı okuru da sıradanlıktan çıkarır. Genellikle küçük oylumlu sayılan bu yazın türünün yaşamımızdaki yerini senede bir gün toplumsal etkinlikle onurlandırmayı, anlamlı bir değerbilirlik olarak nitelendiriyor, bu yolda harcanan emeklerin sahiplerine saygılarımı sunuyorum.

Metinlerin gözümüzün önünde sıradan işaretlermiş, harflermiş, sözcüklermiş gibi sessiz ve onurlu duruşlarından; yaşam boyu yorumlanacak duygulanımlar yaratanlara, yazının içerdiği “saklı cevher”i üreten sanatçılara ve okurlara ne mutlu. Gün bizlerin…

Yüreğin bir ince dalı var ki,
Öyküler sürgit titretecektir.

Yazarın emeği, yeni olay, algı, yorum ve anlatımla bütünleştiğinde; bilinen şeylerin başka yüzlerini keşfetmenin coşkusu, okura bir armağan olarak yansır. Dahası… Öyküde insanları tiryaki kılmak gibi bir özellik de vardır. Bu yüzden öykücüler, kuşaklar boyunca yeni anlatımları sanat dünyamıza sunarak, algımızı yüceltir, derinliğimizi artırırlar. Her yaştaki insanı etkileyen bu dal, onu daha duyarlı olmaya yönlendiren içerikleriyle; yaşamın her aşamasında okurun özlediği/ özleyeceği lezzeti sunarak; uzun- kısa, acı-tatlı, örseleyici yahut onurlandırıcı içerikleriyle… Ödüldürler. Paylaşıldıkça; bireyin, halkların, insanlığın ortak mirası olan dillerin sahipleneceği bu armağanlar kuşaktan kuşağa aktarılma onurunu kazanırlar.

Söz denen yoğun cevher, kendini sürekli üretip renklendiren zihinsel güçle birleştiğinde, billur bir kaynak gibi canlı ve coşkulu yeni gönül şenlikleri oluşturur.

Söz sanatının erken kanatlanmış yavrularıdır öyküler,

Engin özgünlükler yaratan duygularla,

Çatlayan tohumu, belleğimizin

Şiirle roman arası bir yolda yürür.

Bin bir kez çeşitlenir.

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı ardından, 14 Şubat dünya öykü gününü var edenlerle yaşatanları kutluyorum.

AYLA KUTLU

14 Ağustos 1938’de Antakya’da doğdu. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdikten (1960) sonra çeşitli kamu kuruluşlarında 20 yıl çalıştı. Yazarlığı, Özgür İnsan dergisinde yazdığı kitap tanıtma yazıları ve öyküleri ile başladı (1976). İlk kitabı Kaçış 1979 yılında yayımlandı. 1980’de emekli olduktan sonra tamamen edebiyata yoğunlaştı.

Romanları: 

Kaçış (1979), Islak Güneş (1980), Cadı Ağacı (1983), Ateş Üstünde Yürümek (2004; Tutsaklar adıyla 1983), Bir Göçmen Kuştu O (1985; 1986 Madaralı Roman Ödülü), Hoşça Kal Umut (1987; 1987 Mülkiyeliler Birliği Rüştü Koray Ödülü), Kadın Destanı (1994), Emir Bey’in Kızları “Bir Göçmen Kuştu O – 2” (1998). Asi… Asi… (2010), Yedinci Bayrak Urumeli’den İzmir’e (2016)

Öyküleri: 

Hüsnüyusuf Güzellemesi (1984), Sen de Gitme Triyandafilis (1990; l990 Sait Faik Hikâye Ödülü), Mekruh Kadınlar Mezarlığı (1995; 1996 Yunus Nadi Öykü Ödülü), Zehir Zıkkım Hikâyeler (2001).

Çocuk kitapları: 

Merhaba Sevgi (1989), Yıldız Yavrusu (1993), Başı Kuşlu Çocuk (1995), Beceriksizler Sirki (1995), Gezgin Kertenkele ile Kutup Ayısı (1995), Çiçek Elli Robot (1995), Küçük Mavi Tren (1995), Kendini Köpek Sanan Ayakkabılar (1995), İkizlerin Sırrı (Harika İkizler-1, 1997), Artık Çok Oldunuz (Harika İkizler-2, 1997), Zavallı Mideler (Harika İkizler-3, 2000), Minik Sultan Sihirbaz (Minik Sultanın Serüvenleri-1, 2000), Minik Sultan ile Deniz Kızı (Minik Sultanın Serüvenleri-2, 2000), Minik Sultan Beceriksiz Palyaço (Minik Sultanın Serüvenleri-3, 2000), Mavi Saçlar Pembe Gözler (2004).

Yaşamöyküsünü içeren Zaman da Eskir adlı anı kitabının ilk cildi Aralık 2006’da yayımlandı.

Ayrıca, 13. Antalya ve Sinema Tarih Buluşması 1. Film Hikâyesi Ödülleri, (Tunç Başaran ve Macit Koper’le) Altın Koza Senaryo Ödüllerinin de sahibi olan Ayla Kutlu‘nun 5 yapıtı film oldu.

2017 yılında TÜYAP 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda Onur Yazarı olarak seçildi.

Önceki İçerikVe Bir Şubat Ayıydı Ona Söz Verdiğinde…
Sonraki İçerikYepyeni Bir Başlangıç İçin
Yasemin Sungur
Yıllar önce okul dönemimin bittiğini söyleseler de ben hayatın tutkulu bir öğrencisi ve seçip aldıkları, özünden kattıkları ile sen izin verirsen ben bir rehber. Ben bir Özgür Martı. Ben bir düşleyen. Kanatlarım ile gelişime, paylaşıma ve değişime keyifle uçarım. İçimizde yaşayan gerçek Martı Jonathan’lara ulaşmak için MartiDergisi.Com’u uçurdum. Şimdi hep birlikte uçuyoruz. Kitapdaşlarımla birlikte Kitap ile Sohbet ederim ve onları İstanbul Oyuncak Müzesin de baş konuk olarak ağırlarım. Oyun oynamayı bırakmadım. Hayatı kelimeler ile anlatmayı, yazmayı ve onların büyüsüne kapılıp Yaz(ı) Kamplarımı keşfe dönüştürmeyi bilirim. Harekete Geçmeyenleri enerjimle uyandırırım. Sevgiyle nefes alıp, şiirle güne başlarım. Aşk ile Can oğlum ve Ceren kızımla, evrende hayat bir başka güzel. Şükür...