Bu iki kitabı birlikte yazmayı istedim. Çünkü Kirpinin Zarafeti bizde, Gurmenin Son Yemeği’nden önce yayınlandı. Fakat yazılma tarihleri bunun tam tersi. Gurmeye Kirpinin Zarafeti’nde rastlamıştık. Kirpinin Zarafeti’nin Reneé’sine ise Gurmenin Son Yemeği’nde rastlıyoruz. Eğer her iki kitabı da okumadıysanız, arka arkaya okuyup keyfini çıkarın derim.
Kirpinin Zarafeti
Yazarının bir felsefe profesörü olması, edebiyatla felsefenin çok güzel bir harman oluşturmasını sağlamış bir romandır. Entelektüelliğini ustaca saklayan bir kapıcı ile bunu keşfeden küçük kız romanın baş karakterleri… Olaylar ikisinin ağzından aktarılır. İkisi de Paris’in en şık sokaklarından birinde oturmaktadır. Renée; 54 yaşında dul, hantal dıştan bakıldığında çirkin olarak tanımlanacak bir kadındır. Ama dıştan kirpi gibi dikenli bu kadın içten inanılmaz zarif zevkleri olan bir kadındır ve herkesten gizlediği kitaplarla dolu bir odası vardır. Paloma ise aynı apartmanda oturan geçmişte devlet bakanlığı da yapmış olan bir milletvekilinin kızıdır. Ve 13 yaşına bastığı gün olan 16 hazirana kadar yaşamaya değer bir şey bulamazsa intihar etmeyi planlamaktadır.
Alman filozof Kant ve Lev Tolstoy okumayı seven, kirpi gibi dikenli ama içi zerafet dolu Renée ve büyümüş de küçülmüş izlenimi veren Paloma’yı uzun zaman unutamayacaksınız. Paloma kitabın bir yerinde şöyle der; “Bayan Michel’de kirpinin zarafeti var: dışardan dikenlerle zırhlı, tam bir kale, ama bence içinde kirpiler kadar doğrudan bir rafinelik var. Onlar haksız yere duyarsız, uyuşuk görülen, şiddetle yalnız ve korkunç bir şekilde zarif hayvanlar”.
Renée’nin farkına ilk kez Paloma varır. Renée’nin kabuğunu kırmasına yardım ederken kendisi de hayatı keşfeder.
Reneé’yi bir kişi daha keşfeder daha sonra, kedisinin ismi nedeniyle… Romanın baş kişilerinden biri olan Japon iş adamı Kakuro Ozu, kedisine Lev Tolstoydan dolayı, Lev adı veren bir kapıcının nasıl biri olduğunu sorgulamaya başlar… Evet kapıcıdır ama evi bohem tarzındadır. Herkesten gizlediği odası kitaplarla doludur. Rus romancılara, Japon sinemasına bayılır.
Kitabı okumaya başlamadan önce kendinize bir fincan yasemin çayı hazırlamanızı öneririm… Bu kitabı okuduktan sonra çevrenize ve insanlara daha dikkatli bakmaya başlayacaksınız. Çünkü Renée ve Paloma; iletişimsizliği reddin simgesi gibi karşımızda durur. Kitap filme de alındı. Kitap uyarlaması filmler genelde tatmin edici olmaz ama Türkçe adı ” Yaşamaya Değer” olan bu filmi de mutlaka izlemenizi öneriyorum, çünkü çok başarılıydı.
“Her şeyin, özellikle de hayata dair mutlak olguların ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösteren nefis bir kitap” (Le Soir)
“Yılın keşfi” (Le Figaro)
Gurmenin Son Yemeği; Kirpinin Zarafetinden önce yazılmış. Reneé ye bu kitapta rastlamış olmamız yazarın kitaplarında devamlılığı sevdiğini gösteriyor ki ben de çok severim. Sanki yolda bir tanıdığa rastlamış gibi hissederim kendimi…
Felsefeci olduğunu bildiğimiz yazar bu kez bizi basit lezzetlerin ardından düşünsel derinliklere atıyor.. Fransa’nın en ünlü gurmesi, tanrıcılık oynamayı bırakıp bu kez ölüm döşeğinde, ağzında kalacak son lezzetin peşinde varoluşçuluğun sınırlarında geziniyor. Size tavsiyem bu güzel romanı okuyun ama aç karnına okumayın… Lezzetin ağızda ve zihinde bıraktığı izin peşinden, hayatının son gününde bile giden gurmenin sözcüklere döktüğü tatları tadın… Kitapta bizim lokmaya da rastlamak çok keyifli oldu.
“Bahçede dalından koparılır koparılmaz yenen çiğ domates; basit duyguların bolluk ve verimlilik zirvesi, ağızda yayılan ve özünde bütün zevkleri birleştiren şelale. Gergin kabuğunun biraz veya tam gerektiği kadar direnmesi, ağızda eriyen eti, dudakların kenarından akan ve parmakları lekeleme endişesi olmadan elin tersiyle silinen o çekirdekli likör ve içimize doğanın sellerini, şelalelerini boşaltan o kırmızı küçük yuvarlak: işte domates, işte yaşanılası serüven.”
Kitaptan domatesin tasviriydi, diğer yemeklerin tasvirinin nasıl olduğu konusunda bir fikir vermiştir sanırım.
Umarım bu iki kitap ve film, hem görsel hem düşünsel anlamda hoş vakit geçirmenizi sağlar.