Ben; anneyim, babayım ve ebeveynim. Çocuğum için her zaman en iyisini isteyen biriyim.
Farkındayım. Eğitim sisteminin her değişen yönetimle farklı şekillendirildiğinin farkındayım. Endişeliyim. Tecrübe edenlerden duyduklarım ve gördüklerim, çocuğum için ne gibi bir hayat sancısı yaratacağından dolayı endişeliyim. Sınav denilince aklıma kaygılı bir düşünce, karnıma hafiften bir ağrı vuruyor. Bu durum ben için böyleyken çocuğum için nasıl kim bilir? Kim bilir? Herkesten ve her şeyden önce ben bilirim. Bilmeliyim. Neyi? Her yönüyle farkında olmayı, endişeyi bırakmayı ve ilk başta benim güçlenmem gerektiğini ve çocuğuma doğru destek olmayı bilmeliyim. Doğru konularda, doğru iletişimle, gerektiğinde doğru kişilerden de destek alarak, sancılı ve hastalık irini gibi görülen bu dönemi sağlıklı geçirmek için adım adım ilerlemeliyim. Her şeyden önce, bir anne ve bir eğitimci olarak önerilerimi sizlere sunarken diğer yandan uygulamış olacağım.
Birinci bölümde, gelin hep beraber tanışalım. Kiminle? Kendimizle ve çocuklarımızla tanışalım. İletişimde en önemli adım, ilk başta kendimizi ve iletişim sağlayacağımız birey veya topluluğu doğru tanımaktır.
Ben; anneyim, babayım ve ebeveynim. Çocuğum için her zaman en iyisini isteyen biriyim. Canlarımızın bir taneleri; en iyi yemeliler, en iyi giyinmeliler, en iyi okullarda en iyi öğretmenlerle okumalılar, en iyi işleri bulmalılar, en iyi ailelerin çocuklarıyla arkadaşlık kurarak evlenmeliler. Peki bunlardan biri gerçekleşmeyince projemiz ne olacak. Çocuğumuz toplumda ‘atıl’ duruma mı düşecek? Ve en önemlisi bu durum, dosta düşmana karşı bizi utandırıp sosyal statümüzü yerle yeksan mı edecek? Çocuğumuzun hayatta başarılı olmasını istememizdeki amacımız, onların mutluluğu mu yoksa bizim ne kadar doğru çocuk yetiştirdiğimiz ve dosta düşmana karşı yüzümüzün yerde olmaması mı? Çocuğumuza kendi hayatını kurana kadar verdiğimiz tüm desteği fedakarlık mı yoksa özveri olarak mı tanımlıyoruz? Fedakarlık kelimeyi ayırdığımızda değişik bir anlam alıyor. Feda – ‘Kar’ lık. Senin uğruna kendimi feda ettim ve sonunda bundan karlı çıkmalıyım. Karım ne? senin iyi yerleri kazanmanla toplumdaki yerim ve önemim belli olacak, veya kazanacağın yerle ileride bana yük olmayacak ve bana da refah içinde bakabileceksin. Özveri ise; ‘öz’ ümden, senin için, hayallerin için, yapabileceklerimi sundum ve desteğimi sana verdim. Hayatta yolun açık, hayallerin gerçek olsun. Bizim amacımız, çocuğumuzun hayatında istediği yolda, doğru adımlarla yürümesi için doğru desteği vermekse, doğru yoldayız. Hep beraber devam edelim, ne dersiniz?
Çocuğum; biraz bilimsel açıklama ile çocuğumuzu tanıyalım. Lise ve üniversite sınavları, yaş dönemi olarak 13-18 yaş dönemini kapsamaktadır. Bu yaş dönemi, genital dönem veya kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası yaşanan dönemdir. Karşı cinsi keşfetme ve arkadaşlık kurma yaşıdır. Ergen benmerkezci denilen, kendi dedikleri doğru, anne babanın dediği yanlış ve arkadaşların söylediklerinin referans alındığı dönemdir. Ayrıca vücut hücreleri ve organlar hızlı büyüdüğünden denge sorunu yaşanan ve sakarlıkların normal olduğu bir dönemdir. Dünyayı kurtaracak güce sahiptir. Evde zıtlaşma veya baskı olduğunda kaçma eğilimi yüksektir. Hayali seyircileri çoktur. Bir toplulukta herkes ona bakar, gözler üstündedir ve ufacık bir hatada herkes onunla dalga geçecek diye hisseder. Ben neyim, ne olacağım gibi kimlik bunalımını yoğun yaşar. Kendini abartan yücelten fikirleri vardır. Meslek seçimi ve vatandaşlık sorumluluğu almak ister. Bu dönem; çocuktan az sonra, yetişkinden az önce bir dönemidir.
Ben ve çocuğum. Şimdi bir sınav sürecindeyiz. Ben ve çocuğum bu sınava katılma sebebinin ne kadar farkındayız? Çocuğumun hedefi, benim hedefim mi, yoksa onun hedefi mi? Sınava hazırlanırken doğru planlama konusunda nasıl destek olacağım ve aile birlikteliğimiz zarar görmeden doğru iletişimi nasıl kuracağız? Devamı ikinci bölümde…
Bu sürede, çocuğumuza saf sevgimizi, onu dinleyerek, ona sarılarak göstermeye devam…