Okurun Gözünden: Doğunun Limanları

Bir insanı kaç yıl bekleyebilirsiniz?

Doğunun Limanları’nı bana tek kelime ile anlat deseniz bu cümleyi söylerim, bu soruyu sorarım.

Amin Maalouf çok sevdiğim bir yazardır. Lübnan doğumlu yazar, Paris’te yaşıyor ve eserlerini Fransızca yazıyor. Romanlarında çok iyi bildiği Akdeniz ve  Asya söylencelerini  işliyor.

Önce yazarın Semerkant kitabını yazmayı düşündüm. Ama Doğunun Limanları’nın cazibesinden kendimi kurtaramadım. Keşke ilk okuduğum zaman yazmış olabilseydim. Okumaya başladığımda, okurken ve bittiğindeki duygularımı aktarabilseydim. Ama yazmak için yeniden karıştırmaya başladığımda, bu kitap bir film olabilirdi dedim.

Doğunun Limanları, bir vakitler Avrupalıların doğuya giriş yaptıkları, tespih taneleri gibi sıralanan ticaret kentleridir; bazı Akdeniz limanlarına Fransızların taktığı addır. Amin Maalouf, romanın baş kahramanı olan İsyan ile 1976 tarihinde Paris’teki bir metroda tanışır. İsyan, annesi Ermeni olan bir Osmanlı prensidir. Romanın hem başkahramanı hem de anlatıcısıdır. Maalouf ise, sadece sorduğu sorularla onun başından geçen olayları dinleyip kaleme almıştır. Roman, aidiyetlere, insan ayrımına dair ne varsa hepsine bir isyan içerir. İsyan, Osmanlı prensidir ama  bir Yahudi ile evlenir ve en yakın arkadaşı da bir Ermeni’dir.

Olaylar bir Osmanlı prensesinin aklını yitirmesiyle başlar. Kitabdar adlı Acem doktor, tedavi amacıyla onu Adana’daki evine götürür. Onu seviyordur ve bu güzel kızla evlenir. Bir çocukları olur. Bu prens her türlü düzene isyan eden biri olur. Kitabın asıl kahramanı bu prensin babasının adını verdiği Kitapdar’dır. Kitapdar “isyan” anlamına gelir. Babası  direnişçi olmasını istediği için ona bu adı vermiştir. Hâlbuki o doktor olmak istemektedir ve bunun için Paris’e gider. Hikâye buradan sonra derinleşir. İnsanların milliyetlerinden çok insan olmak ortak paydasında buluşmaları gerektiğini ana fikir edinmiş bir kitaptır Doğunun Limanları. Kitabdar bir Müslüman’dır ama Yahudi olan Clara ile evlenir. Roman kahramanının babası bir Osmanlı prensi ama en iyi arkadaşı Ermeni ve bu sebepten olduğu şehri terk etmek zorunda kalıyor. Kitapdar tıp öğrenimi almaya gittiği  Paris’te hiç  ilgisi olmamasına rağmen bir direniş  örgütüne katılıyor. Karısından ve kızından ayrı düşüyor. Memleketine dönüşünde krallar gibi karşılanıyor, tımarhaneye düşüyor.

Bu kitabın sizi nerelere sürükleyeceğini, nasıl rüzgâr gibi  önüne katıp oradan oraya savrulacağınızı tahmin bile edemezsiniz. 167 sayfalık bu küçücük kitabı bir lokmada yutar gibi okuyacağınıza eminim.

Doğunun Limanları’ndan Alıntılar 

“Aylarca sessiz kalırım, neredeyse konuşmayı unutacak kadar, sonra birden baraj yıkılır ve ne varsa; neyi tutmuşsam her şeyi koyuveririm. Bitmez tükenmez bir gevezelik başlar ve daha susmadan pişman olurum.”

“O dönemde ona gücenmiştim. Başımı suyun üstünde tutmak için çırpındığım bir sırada elimi bırakıyor hissine kapılmıştım. Onun için de çok kötü tepki verdim. Uçuruma yavaş yavaş kayacağım yerde, yuvarlandım.”

“Tünelin ucunda ışık görünmese bile ışık varmış gibi yürümek ve ışığın görüneceğine inanmak gerekir.”

Lale Celepoğlu

https://twitter.com/lalecelepoglu

Önceki İçerikGüçlü Kadın, Güçlü Toplum
Sonraki İçerikTek Engelimiz: Kendimiz

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz