Çok güzel, dolu dolu bir hafta geçirdim.
Hem de kitapla dolu, kadınla dolu, tiyatroyla dolu bir hafta…
9 Ocak cumartesi akşamı, 1990’da yitirdiğimiz Cemal Süreya için, Barış Manço Kültür Merkezi’nde Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği tarafından düzenlenen anma gecesine gittim. BMKM yetmedi, ilgi o denli büyüktü ki, salon doldu, merdiven boşlukları doldu, içeriye girebilmek için insanlar epey zorluk yaşadılar. Gecede dernek başkanı Seyyit Nezir açılışı yaptı, Fügen Kıvılcımer, Hüseyin Alemdar, İnci Ponat, Yelda Karataş Cemal Süreya’dan şiirler okudular, yaşamını konuştular. Gecenin sonunda eşi Zühal Tekkant Cemal Süreya’yı ve evliliklerini anlattı. Nasıl güzel bir kadın, sağlık adına zor zamanlar yaşıyor ama sarı saçlar, mavi gözler, endam… Bir de gençliğini düşünemiyorum… Aklıma karşı apartman komşum Muhsin Ertuğrul’un eşi Handan Hanım geliyor. Gitmeliyim, tanışmalı, söyleşmeliyim.
11 Ocak Pazartesi günü, 2015 Ağustos’unda yaptığımız “Yasemin Sungur’la Kadınca Yazı Kampı”ndan, yazma çabasındaki arkadaşlarımla buluştum. Özge Aslan adına yayınlama isteğinde olduğumuz kitap ve içinde yer alacak öykülerimiz üzerine konuştuk, paylaştık.
Akşam ise, İş Sanat’ta “Bir Tren Kalkar Haydarpaşa Garından” şiir dinletisine gittim. Ücretsiz etkinlikler, bilet ve yer numarası olmadığından bence biraz sorunlu, erken gitmeyi gerektiriyor. Ben iki saat öncesinden oradaydım ve en önden izledim oyunu. Güzel bir dekor yapmışlar, bir tren kompartımanı, bir peron ve peronda elektrik direğinin dibinde bir bank. Dönemin kadınları, saçları dalgalı, vücuda oturan bluzlar ve altında kloş etekler, kibarca bacak bacak üstüne atmalar. İnsanın içini dolduran ses tonları ve vurgulamalar. Daha da ötesi “Nazım Hikmet”, “Memleketimden İnsan Manzaraları”. Tilbe Saran, Hüma Güldağ, Metin Belgin, Bülent Emin Yarar, Hakan Gerçek sanki Memleketimden insan manzaraları şiirini okumadılar yaşattılar bana, muhteşemdi.
12 Ocak Salı günü, İstanbul Oyuncak Müzesi’nde Yasemin Sungur ile Kitap ile Sohbet’te buluştuk. Güzel arkadaşlarım, kitapdaşlarım, sevgili moderatörümüz Yasemin Sungur ve onun hayatında da yer etmiş olan Ayla Kutlu’yu konuştuk, Kadın Destanı’nı okuduk, dinledik, anladık, hissettik.
Ardından güzel yürekli kitapdaşlarımla, Kadıköy Engelli Merkezi’nde kitap okuma çalışmamızı başlattık. Benim üç senedir devam ettiğim, Şükran’ın geçen sene katıldığı gönüllü çalışmamıza bu sene Hüma, Yeşim ve Didem’i de dâhil ettik. Hayat paylaştıkça güzel. Hayat faydalı oldukça güzel. Madem biz kitap okumayı seviyoruz, kendi gözleriyle okuyamayan arkadaşlarımıza sesimizle ulaşırız. Yoldayız…
13 Ocak Çarşamba gününü, sevgili kitapdaşımız Ebru Tuay Üzümcü’nün “Kadının Adı Var” gösterisine gitmek ve onu dinlemek için ayırmıştım. Yeşim, Şükran, Hale ve Orkide’de bu fikrimde bütünleşti. Biz 5 kitapdaş, 3 güzel yürekli kadını, kadına fayda sağlamaya çalışan 3 güzel insanı daha yakından tanıdık. Hep düşündüğüm daha ne yapabilirim soruma güzel bir yanıt oldu bana. Ne yaparsan yap, fayda yarat, bir yerden başla. Dediler ki, biz bu bilgilerimizi 50 kişi ile paylaşsak, onların kızları var, torunları var, 150 kişiye ulaşmış hissediyoruz kendimizi. Bana güç verdiler, çok önemsedim açıkçası. Alkışlıyorum yüce gönüllerini.
14 Ocak Perşembe akşamı, İstanbul Oyuncak Müzesi’nde yine Kadının Adı Var gösterisi vardı. Ebru’nun özel davetlisi olarak katıldım akşama, aynı gösteriyi tekrar seyrettim ve tekrar etkilendim. Gösteri sonrası kokteylde Şafak Pavey ile tanıştım. Dinledim anladım, söyledim. Güçlü, söyleyecek lafı olan, insan hakları için, kadın hakları için, engelli hakları için, desteğe ihtiyacı olan herkes için yüreği açık bir kadın.
15 Ocak Cuma günüm, beraber buluşup şiirler okuduğumuz, şiiri, şairi, dönemini konuştuğumuz arkadaşlarımla beraber geçti. Gene söyleştik, gene birbirimizden doyduk. Akşamında da Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nin tiyatro salonunda, İstanbul Tiyatrosu’nun İstibdat Kumpanyası adlı oyunu vardı. Kitapdaşlarımızla beraber seyrettik oyunu, çok güzel bir oyundu, seyretmeyen varsa seyretmelerini dilerim. Levent Üzümcü, Sabri Özmener, Sibel Erdenk, Ahmet Burak Bacinoğlu, Erşan Utku Ölmez, Uğur Uzunel, İlknur Güneş, Aydın Sezgin, Serhat Bakış, Levent Çimen oyunculuklar müthişti. Perşembe akşamı Karabük turneleri varmış, haber saldım Safranbolu’daki arkadaşlarıma…
Ve bugün 16 Ocak cumartesi, Kadıköy TESAK’da Ruktay Aziz’i dinledim. Tiyatronun dününü-bugününü, ödenekli olmasını, zamanımızın getirdiği sansürleri, sanatçıların kendilerini sansürleme ihtiyaçlarını konuştuk. “Ne zaman gideceklerini” sordum, “zaman zaman umutsuzluğa kapıldığımı” söyledim. Bana iç sesimin söyledikleri ile cevap verdi. “Umutsuzluğa yer yok, kendi alanımızda, yaptığımız işte en iyi olup etki alanımızla yola devam…”
Bu arada Ayla Kutlu’nun “Kadın Destanı”, Şafak Pavey’in “Nereye Gidersen Gökyüzü benimdir”, Ebru Tuay Üzümcü’nün “Çeyiz Sandığı”, Özge Uzun’un “Sizin Hiç Maviniz Var mı?” kitapları okundu, yenildi, yutuldu. Bu hafta okuduğum 4 kitabın da yazarı kadın, sizce bu bir tesadüf mü?
Güzel, dolu dolu bir hafta geçirdim. Haftaya sessizim, biraz içime dönmek istiyorum.
Sevgiyle kalın.
Kitapla tiyatroyla, müzikle, resimle, fotoğrafla, sporla, anlamla kalın.
Çok yaşayın.
Filiz Temizel