“Ne ekersen onu biçersin” demişler.
İş dünyasındaki gündelik hayata baktığımızda, yöneticiler zamanlarının:
%55’ini günlük operasyon problemlerini çözme
%40’ını işlerin yürümesini sağlama ve denetleme
%5’ini katma değer yaratan faaliyetler için harcamaktadırlar.
Bu durumdan rahatlıkla anlayabiliriz ki, ilk iki gruptaki işleri yapmak için yöneticiyi kullanmak, “saat ücreti” açısından çok pahalı bir elemanı kullanmak demektir. Çok daha düşük “saat ücreti” olan birine bu tür işleri yaptırmak, insan kaynaklarını verimli kullanmak açısından daha makul gözükmektedir.
Peki, bu durumun nedeni nedir? Ya da soruyu başka bir açıdan sorarsak; büyük beklentilerle işe aldığımız “okumuş çocuk” niteliklerine sahip yöneticiler, niye böyle bir tür “muhallebi”nin içinde yürümek zorunda kalıyorlar? Bu tür bir yönetimsel sorunu anlamak için, öncelikle “fermentasyon” dediğimiz bir kimyasal süreci anlamamız gerektiğini düşünüyorum.
Bilindiği gibi üzüm suyu türünde, şeker ihtiva eden bir sıvıyı uygun nem, sıcaklık ve basınç şartlarında beklemeye bırakırsak, ortamda bulunan bakteriler bu şekeri besin olarak kullanmaya başlarlar. Böylelikle büyürler ve bölünerek çoğalırlar. Bu aşamada, hayat tozpembe gözükmektedir ve bu şirketlerin “maşallah” aşamasıdır.
Ne var ki, hiçbir tür sonsuza dek çoğalamaz ve “kısıtlayıcı parametreler” dediğimiz etkiler devreye girer. Bu kısıtlayıcı etki, bakterilerin şekeri kullanarak enerji üretmelerinin doğal sonucu olarak ortaya çıkan yan üründür: ALKOL!
Bu alkol konsantrasyonu ortamda giderek yükselir ve tam olarak %14’e eriştiğinde süreç durur. Çünkü alkol öldürücü bir zehirdir ve alkol oranı %14 olduğunda, artık bakterileri öldürecek konstrasyona ulaşmıştır. Bu sorunu çözmek için ortama şeker, tuz, su gibi şeyler eklemek işe yaramaz, çünkü atıklar zamanında temizlenmemiş ve artık süreç geri döndürülemez bir halde alkole teslim olmuştur. Tıpkı yöneticilerin daha işin başında PUKÖ (planla – uygula – kontrol et – önlem al) döngüsünü şirket kültürüne yerleştirmediklerinde, hiç beklenmedik(!) bir anda “koskoca şirket”in büyümesinin durması gibi…
Şirket yaşam döngüsündeki sonraki aşamalar, hepimizin yakından bildiği duraklama yani “maazallah” evresi, derebeyliklerin oluşması yani “departman dukalığı” ve bürokrasi yani “form isteme formu matbu evrakının oluşması” aşamalarıdır. Bundan sonrası ise ölümdür yani “Hay Allah!” aşaması… Güneyde çiftlik alınıp bağ-bahçe işleriyle uğraşma evresi…
Şundan kesinlikle emin olabiliriz ki, daha henüz alkol yoğunluğu artmamışken, bazı aklı başında insanlar (altın yaka personel) “zafer sarhoşluğu” yaşayan üst düzey yöneticilere bazı yönetimsel uyarılarda bulunmuşlar, ancak ağızlarının payını almışlardır.
Bütün bu süreci göz önüne aldığımızda diyebiliriz ki, günümüzde yoğun rekabet ortamında büyümek şöyle dursun, ayakta kalabilmek için bile yönetilmesi ve iyileştirilmesi gereken en önemli şey “yönetim iklimi”dir.
Kerem Şenoğlu