Memleket İsterim, Çorbada Tuzu Olsun…

Kimi mimar, kimi şirket yöneticisi, kimi ev hanımı…

Gündüz çalışıyorlar, gece evsizler için gönüllü olarak çorba dağıtıyorlar.

2 yıldır hiçbir gece boş geçmiyor, işi olanın yeri hemen başka bir gönüllü ile doluyor.

Birkaç gönüllü ile başlayan bu projeye şimdi Türkiye’nin dört bir yanından küçük de olsa destekler geliyor. Yeterli mi, değil elbette. Daha fazla gönüllü, daha fazla destek ile sokakta yaşamaya mecbur kalmış dostlarımıza yardım eli uzatılmalı…

Gönüllüler ufak kanat çırpışlarıyla kelebek etkisi yaratıyorlar ve evsizlere destek olmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Gündüz çalışıyor, gece çorba dağıtımı için bir araya geliyorlar.

Memleket İsterim, Çorbada Tuzu Olsun…

Cihangir’de bulunan  ‘evsizler evi’nde çorba kaynıyor, özel tenceresine konuyor ve uzun süre sıcacık kalması sağlanıyor. Yine özel bir el arabasının içine tencerelere yerleştiriliyor ve Taksim Gezi Parkı’ndan İstiklal Caddesi boyunca sıcak çorba servisi yapılıyor…

Bu proje sadece İstanbul’da değil sekiz ilde daha uygulanıyor.  Herkes kendi imkânları ölçüsünde çaba gösteriyor…

Anneler evde çocuk uyuyor demiyor, çocuğunu kucağına alıp, pusetine koyup çorba dağıtımı için destek olmaya geliyorlar…

Gönüllü olarak çorba dağıtmaya zaman bulamayanlar ise kırmızı mercimek, yağ ve tuz göndererek çorbaya kendince katkıda bulunuyor…

Çorbada Tuzum Olsun diyen birçok insan, elinden geldiğince evsizlere, sokakta yaşayan genç, yaşlı çocuk kim varsa destek olmaya çalışıyor. Hatta bu satırları yazdığım şu saatlerde Taksim’de evsizler için küçük bir bir kıyafet mağazası hazırlığı yapılıyor. İstanbul’un dört bir yerinden gönüllülerin gönderdiği kıyafetler özenle tezgâhlara yerleştiriliyor. Önümüzde koca bir kış var ve acele edilmesi gerekiyor…

Çorba dağıtımı gece 21:00 -23:00 civarlarında yapılıyor.  Biz de röportaj için bu işin organizatörlerinden biri olan Sevgili Berkan Çelik ile Gezi Parkı’nda buluştuk. Oraya vardığımızda, kucaklarında minik bebekleri ile çorba dağıtımında eşlerine destek olmak için  gelen gönüllü anneleri görünce çok etkilendik.

DSC01973

Önce Gezi Parkı’ndan başlıyorlar çorba ikramına ve ikram boyunca parkta yaşayan tüm evsizler sıraya girip, kendilerine özenle sunulan çorbalarını alıyorlar. Bu paylaşım içimizde çok daha derin ve sıcak duygular uyandırıyor. Özellikle gönüllü arkadaşlarımızın, fotoğraf çekiminde de gösterdikleri özen ve evsiz dostlarımız ile yaptığımız sohbet bize büyük bir farkındalık yaşatıyor.

İnsan Sohbete de Gönüllü Olmalı…

Tam o sırada, parkta yaşayan bir oyuncu ağabeyimizle tanışıyoruz, adı Fikret Şülen… Sokakta yaşıyor olması, umuduna, cesaretine ve hayallerine asla mani olmamış. Şahane bir Türkçe ile bize yaşamını, hayallerini, işini ve umutlarını anlatıyor. Gözlerindeki ışık, yüzünde gülümseme ile sohbete iştahla devam ediyor. O zaman anlıyorum, insan sohbete de gönüllü olmalı, sohbetle yaralar sarılmalı, anlatan da dinleyen de şifa bulmalı.  Bize rol aldığı dizileri, filmleri ve bundan sonraki hayallerini anlatıyor. İşte o an bir kez daha anlıyorum, insan hayal evini hep içinde taşıyor ve o evin sıcaklığı şartlar ne olursa olsun, hava ne kadar soğuk olursa olsun insanın umudunu ısıtıyor.

çocuklar çorba içerken

Bazen kelimeler yetmez anlatmaya, hatta bazen kelimelere de gerek olmaz, varlığınla orada olman gerekir. Bir insan ile hemhal olmak, onun pabucunu giymek ve tek farkımızın koşullarımız olduğunu hissetmek gerek. Kilometrelerce uzakta olsan da, varlığını hissettirmen gerek. Bu nedenle yaptığımız tüm paylaşımlar önemli. Her paylaşım ile gönüllü sayısını artıracak, daha fazla insana ulaşabilecek ve daha fazla insanın karnının doymasını, donmaktan kurtulmasını sağlayabileceğiz. Gönüllüler şu sıralar dernek olmak için çalışmalar yapıyorlar ve bu anlamda da ciddi desteklere ihtiyaçları var.

Berkan-Çorbada Tuzun Olsun-Sevilay Acar

“Benim paylaşımımdan ne olacak” demeden, etrafımızdaki insanlara bu sesi duyurmak birçok insanın hayatını biraz daha kolay ve huzurlu yaşamasını sağlayabilir.  Belki bir gün, belediyeler, iş adamları, koşulları yüksek olanlar evsizlerin huzurla ve güvenle uyuyabilecekleri olanaklar sağlarlar.

Orada yaşadıklarımız ve gördüklerimizi anlatmak için sayfalar yetmez, dedim ya bazen konuşmak değil, hareket etmek gerekir. Herkes kendi apartmanını, akrabalarını, dostlarını organize etse ve kışlık kıyafetler toplansa yine binlerce insanın yüreği de bedeni de ısınır…

Parkta çorba ikramı yapılırken, evsiz dostlarımızla sohbet ederken içimden geçen bir Cahit Sıtkı Tarancı şiirini dua niyetine okuyor ve sizi röportajımızla baş başa bırakıyorum.

Memleket isterim,

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

*Röportajın ikinci bölümü pek yakında…

Sevilay Acar

Önceki İçerik53. Antalya Film Festivali Başladı
Sonraki İçerik53. Antalya Film Festivali’nde Sona Yaklaştıkça Heyecan Artıyor
Sevilay Acar
Öğrenim Üyesi / Okur- Yazar. En büyük deneyimim çocukluğumda oynadığım oyunlar ve kurduğum hayaller oldu. Her ne yapıyor olursam olayım, iki etken her zaman yolumu belirler: hayaller ve dualar. Çocuk merakı ve heyecanıyla öğrenmeye çalışıyor, okuyor, yazıyorum. Babalardan Babalara adlı bir röportaj kitabım var. Babaların ayak izlerinden oluşan ve hikayeleriyle iç dünyaya yolculuk yaptıran bir kitap olduğunu düşünüyorum. Yolculuğu seviyorum çünkü her şeyin yolda şekillendiğine inanıyorum. Bu yolda en çok da öğrenciyim; kapsayan, içine alan, öğrendikçe çoğalan ve var olan. Karşılaştıklarımı, hissettiklerimi, öğrendiklerimi yazarak paylaşmaya çalışıyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz