Baba Toprağına Vefa Borcu: Mete Gümürhan’dan Genç Pehlivanlar

Ben filmimi gençler için yaptım

“Genç Pehlivanlar”, sinema dünyasına yapımcı olarak giren Mete Gümürhan’ın ilk belgesel filmi. Gümürhan, filminin gösterimi sonrası seyircilerle yaptığı sohbet sırasında filmle ilgili derdini böyle açıklıyordu.

Festivalin dördüncü gününü geride bırakırken, ben, yarışma filmlerinden altıncı sırada gösterilen Mete Gümürhan’ın yönettiği “Genç Pehlivanlar” filmiyle açılış yapmış oldum.

Mete Gümürhan Genç Pehlivanlar

Doğma büyüme Hollandalı olan yönetmen Gümürhan’ın ailesi Selanik’ten Edirne Keşan’a, oradan da Hollanda’ya göçüyor. Sinema dünyasına yapımcı olarak giren Gümürhan, baba toprağına vefa borcunu ödemek için çocukluğunda yaz tatillerinde geldiği Edirne’de izlediği yağlı güreşlerle ilgili bir belgesel çekmeye karar veriyor. Başlangıçta, 11-12 yaşlarında Samsunlu iki güreşçi kardeşin hayatı üzerinden çekmek istediği belgeseli, ailenin son anda vazgeçmesi üzerine onlar vesilesiyle haberdar olduğu Amasya Güreş Merkezi Yatılı Okulu’nda çekiyor.

Amasya’nın civar köylerinden gelen yaşları 10 ila 18 arasında değişen 26 çocuğun, bulunduğu merkezde, daha çok Muhammed, Baran, Beytullah ve Harun’un hikayelerine yoğunlaşan Gümürhan, çocukların geleceğin yağlı güreş şampiyonları olabilmek için verdikleri mücadelesini anlatırken; ata sporumuz olan yağlı güreşi, onların ailelerinden ayrı olama hallerini, birbirlerine yetişmek için verdikleri mücadeleyi, okuldaki gündelik yaşamlarını, hocalarıyla ilişkilerini de beyazperdeye taşıyor. Bizi izleyici olarak etkileyense; bütün bu süreçlerin çocuklara yaşattığı duyguların perdenin karşısındaki bizlere de olanca doğallığıyla geçmesi. Örneğin, Baran’ın evi özleyince herkes yemekteyken gizlice hocaların odasına girip telefonla dedesini arayışı,  yatılı okulda okumuş beni o günlere götürdü, hüzünlendirdi. Merkezin müdürü İbrahim (Keleş) Hoca’nın çocuklara giysi seçerken, kendi çocuklarına seçer gibi dükkan dükkan dolaşması, giysileri onlara denetmesi ve onların yüzündeki heyecanı okuması…Merkezde nasıl akıyorsa hayatları,  sinema perdesine de o doğallıkta yansıyor. Hem çocukların hem de hocalarının oyunculukları profesyonel oyunculara taş çıkarır vaziyette. Özellikle, Dünya ikincisi, Avrupa şampiyonu Ramazan (Üzüm) Hocayı çok doğal buldum. Filmin sonunda Baran ve Harun’la yaptığım kısa sohbette, onlara, filmden sonra hayatlarının değişip değişmeyeceğini sorduğumda, İkisi de anlaşmışçasına; “Bizim işimiz güreş” dediler.

Baba Toprağına Vefa Borcu Mete Gümürhan’dan Genç Pehlivanlar

Çocukların kameraya bu kadar alışık hareket etmelerinin, ön hazırlıkla ilgisi olup olmadığı sorulunca Gümürhan; “benim korkum da oydu ancak burada öyle bir sorunum olmadı. Bir iki gün kameraya bakmayın deyince üçüncü gün yokmuşuz gibi davrandılar.” dedi. Sporculardan Baran ise kamerayı yok saydıklarını, güreşirken de böyle yaptıkları için hiç zorlanmadıklarını söyledi. Sohbet esnasında filmin müzik seçimini beklenmedik bulan seyirciye ise yanıtı şu oldu Gümürhan’ın: “Gençlik belgeseli çekmek istedim. Yetişkinleri düşünerek film yapmadım. Dolayısıyla sonunun da yüksek tempolu bitmesi gerekiyor. “Lonely Boy” o anlamda önemliydi. Muhammed’in kaybettiği bölüme çok uyuyordu. Fazla da müzik kullanmak istemedim o yüzden son dakika yüksek tempolu bitsin dedim. Berlin’de de etkisini gördük.”

Mete Gümürhan, merkezdeki görevli ekibin de yardımıyla belgeseli iki buçuk hafta gibi çok kısa bir sürede çektiklerini ancak kurgusunun bir yıl sürdüğünü belirtti.

 

Genç Pehlivanlar (2016) 90 min

Yönetmen:  Mete Gümürhan

Senarist:  Mete Gümürhan

Oyuncular:  —Muhammed Ceylan, Beytullah Onur, Harun Kılıç, Baran Kendirlioğlu

Görüntü Yönetmeni: André Jäger

Kurgu:  Ali Aga

Müzik: — The Black Keys

Yapımcı:  Zeynep Aşkın KorkmazKaan KorkmazAydin DehzadAslı Akdağ

Yapım:  Kaliber FilmFilmaltı

Önceki İçerikPeki Siz Mutluluk Kulübüne Üye Misiniz?
Sonraki İçerikNeden Ölmeye Yatmak?
Seher Özen Karadeniz
İletişimci /Eğitmen. Okur, yazarım. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünde lisans, Gazetecilik bölümünde de yüksek lisans eğitimi aldım. İstanbul’da gazeteci olarak başladığım çalışma hayatımı, halkla ilişkiler sektöründe medya ilişkileri yöneticisi olarak sürdürdüm. Yavaş kent olduğunu düşünerek 2007 yılında Antalya’ya yerleştim. Büyükşehir Belediyesi’nin Tarih Vakfı’nın danışmanlığında sürdürdüğü Kent Müzesi Projesi’nde görev aldım. Proje vesilesiyle hem kenti, hem de insanın geçmişle olan ilişkisini nereden kurması gerektiğini öğrendim. Belleğin kıymetini, tarihin sadece kahramanların hayatı üzerinden yazılamayacağını/yazılmaması gerektiğini kavradım. Bu kavrayışla kentimle ilgili fullantalya ve businessantalya kent bloglarında röportaj yapıp kent yazıları yazıyorum. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde iki yıl süreyle ‘Kurum Kimliği’ ve ‘Medya Planlama’, yaygın eğitim merkezlerinde ‘İletişim’ dersleri verdim. Halen kent içindeki en büyük yeşil alanı olan Zeytinpark’ta ‘Doğada İletişim, Doğayla İletişim’ başlılığıyla iletişim eğitimleri veriyorum. www.martidergisi.com’da 2012 yılından beri kitap yazıları, insan hikayeleri, kent yazıları, zaman zaman da gezi yazıları yazıyorum. Yaşam boyu öğrenme tam bana göre deyip AÖF Sosyal Hizmetler bölümünü bitirdim. Halen Sosyoloji bölümü 4. sınıf öğrencisi olarak öğrenim hayatımı sürdürüyorum. Evliyim ve 13 yaşında bir oğlum var.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz