Fantastik kurgunun ülkemizde öne çıkan örneklerinden bazılarını tanıtmaya devam ediyoruz. Bu türe son birkaç yıldır yoğun bir ilgi var. Özellikle birçok çeviri eser okuyucularla ard arda buluşuyor. Bu sebeple seçim yapmanızı ve bu türü keşfetmenizi biraz kolaylaştırmak istedim. Daha sonraki aylarda da Türk yazarların fantastik kurgu örneklerini sizlere tanıtmak arzusundayım.
“Vampirlerden sonra şimdi sıra Meleklerde… “
Düşüş
LAUREN KATE
Orjinal Adı: Fallen
Baskı Yılı: 2010
Yayın Evi: Epsilon
Sayfa: 384
Ama bu meleklerin bir farkı var, bunlar düşmüş melekler… Ana karakterimiz Lucinda Price kısaca Luce. Yedi yaşından beri siyah ve korkunç gölgeler görüyor ama elbette önceleri kimseyi buna inandıramıyor. O da çareyi doktorları ve ailesini kandırmakta buluyor. Gölgeleri görmediğini kabul ediyor! Flört ettiği çocuk yanarak öldüğünde Luce bunun sebebinin gölgeler olduğunu tahmin ediyor ama yine kimseye bir şey söyleyemiyor. Çocuğun ölümündeki sır perdesi aralanmıyor. Ailesi de Luce’u ıslah olması için Sword&Cross adlı okula gönderiyor.
Okulundaki ilk gün karşılaştığı Daniel onda çok farklı ama tanıdık duygular uyandırıyor. Oysa Daniel ona karşı çok mesafeli hatta kaba denecek kadar soğuk. Okuldaki diğer kişiler de en az onlar kadar tuhaf ve dışlanmış aslında. Daniel Luce’a karşı ne kadar soğuk ve uzaksa Cam de bir o kadar yakın ve sıcak. Ama onun kalbi Daniel için atıyor, sebebini anlamasa da. Luce Daniel ile daha önceden tanıştıklarına emin ama nerede ya da ne zaman hatırlayamıyor. Dahası böyle içini titreten bir erkeği nasıl hatırlamadığına da hayret ediyor. Oysa Daniel bu ömürlerinde hiç karşılaşmadıklarına yemin ediyor. Peki başka bir hayatta karşılaşmışlarsa? Daniel düşmüş bir melekse ve ikisinin aşkı imkansızsa. Luce, Daniel için tam bir kalp kırıklığıysa. Birbirlerini bulup bulup annual credit report money of this type must be paid back by dipping into the money supply in future. kaybetmeye mahkumlarsa.
Kitaptaki karakterler ve anlatım tarzı online casino bana Alacakaranlık serisini anımsattı. Ama Daniel’in Edward kadar romantik olduğunu söyleyemeyiz tabii ki. Yazarın yazım tarzı da Stephenie Meyer’e oldukça benziyor. Ama yine de bu serinin Alacakaranlık ile yarışabileceğini söylemek güç. Çünkü ilk kitap bir çok soruyu cevapsız bırakarak sonlanıyor. Ne karakterleri ve özelliklerini tam olarak anlayabiliyor ne de olayların neden-sonuçlarını kavrayabiliyoruz. Konu oldukça değişik ve ilgi çekici ama ilk kitap yetersiz. Umarım serinin ikinci kitabı Azap bize daha çok ip ucu sunar. Ben her zaman ilk kitapların daha doyurucu olmasını tercih ederim. Seri kitaplara bağlanabilmek için bu olmazsa olmazlarımdandır. Düşüş ilk başta uyandırdığı heyecanı kitabın son sayfasında kaybetmenize neden oluyor çünkü size cevapsız bir çok soru bırakıyor. Elbette bunu tercih edenler de olacaktır ama ben ilk kitabın bir yere bağlanmasından yanayım. En azından maceranın nerede ve nasıl devam edeceğini az çok bilmek isterim.Yine de Azap’ı okumadan Düşüş’e www.atoledo.com kesin bir not vermek zor. Siz en iyisi iki kitabı ard arda okuyun.
“Mitoloji çağ atlıyor!”
Deniz Tanrıçası
P.C CAST
Yayınevi: Pegasus
Sayfa : 447
Gece Evi serisinin yazarı P.C Cast’ın Tanrıça serisinin ilk kitabı, Deniz Tanrıçası. 25. doğum gününü dairesinde tek başına geçiren Hava Kuvvetleri Teğmeni Christine Canady’nin hayatının sihre açılan penceresine tanık oluyoruz bu romanda. Her şey Christine’in doğum gününde, yaşamında birazcık sihir dilemesiyle başlıyor. Bir görev için bindiği uçağın okyanusa düşmesiyle Christine kendini bir deniz kızı olarak buluyor. Üstelik de bir deniz tanrıçasının kızı olarak. Christine her ne kadar günümüzde de yaşasa gözünü ortaçağda açıyor. Bir çok mitolojik öğenin yer aldığı roman, Gece Evi serisine nazaran daha üst yaş grubuna hitap ediyor. Yazım dili gayet akıcı. Olay örgüsü arasındaki bağ çok güzel. Kurguda herhangi bir eksiklik hissedilmiyor.
Mükemmel erkeğe yakın özellikleriyle gönlümüzü kazanan deniz erkeği Dylan karakteri çok iyi tasvir edilmiş. Romanda beni rahatsız eden tek yön alttan alta işlenen dini öğelerdi. Meryem Ana’ya yapılan göndermeler deniz tanrıçasıyla birebir bağlantılı gözükse de yazarın başka bir yol seçmesini tercih ederdim. Yazar Alacakaranlık’ta alt metinlerde verilen Mormon inançlarına mı özenmiş bilinmez ama fantastik öğelerin bu kadar ağırlıkta olduğu bir romanda dine yapılan bu göndermeleri yersiz ve gereksiz buluyorum. Yazar, kitabın sonunu mutlu bitirmek için oldukça uğraşmışa benziyor. Oysa hikaye genel itibariyle mutlu bitmesi zor olan unsurlar içeriyor. Yine de P.C Cast oldukça tatmin edici bir iş çıkarmış. Tanrıça serisinin diğer romanları da umarım ilki kadar güzel olur. Yazar bu seriyle daha geniş bir okuyucu kitlesinin gönlünü kazanacak gibi duruyor.