“Bir, iki, üç, dört… Önce yatağın dört köşesine dokunalım. Sonra da üzerindeki tozları iyice silkeleyelim. Ve şimdi de yorganı iki tarafından iyice sıkıştıralım. Önce ayak uçları, sonra yan taraflar. Evet, artık uyuyabilirim” diyerek yatmadan önce işlerini bitirdi Kaya.
Oh be rahatlamıştı. Gözlerini tavana dikerek düşünmeye başladı. Sanki iyice abartmaya başlamıştı. Önceleri hafif hafif başlayan takıntılar giderek şiddetlenmeye başlamıştı. Basketbol oynarken de içinden bir ses ‘potanın direğine dokun’ diyor ve dokunmak için içinde korkunç bir baskı hissediyordu. Pota direğine dokunmadan edemiyor ve bu durum hem antrenörünün hem de arkadaşlarının dikkatini çekiyordu. Antrenörü geçen maçta ‘Maçı senin yüzünden kaybettik, maçın ortasında durup direğe dokunuyorsun, bir dahaki maça çıkmayacaksın!’ diyerek onu kötü bir şekilde azarlamıştı.
Artık kendini toparlamalıydı. Ama bunu nasıl yapacağını bilemiyordu. Çok saçma olduğunu bildiği halde, bunları yapmaktan kendini alıkoyamıyordu. İçindeki ses sürekli “Dediklerimi yaparsan her şey yolunda gidecek, eğer yapmazsan ailenden birini kaybedeceksin.’ diyordu ona. Aklına birden geçenlerde izlediği bir film geldi. Filmdeki adam da ellerini otuz kırk kez yıkama ihtiyacı duyuyordu. Filmdeki bu adamdan ‘obsesif-kompulsif’ diye bahsediliyordu. Yoksa Kaya’nın takıntıları da buna benzer bir şey miydi?
En iyisi bu konuyu okul rehber öğretmenime sorayım muhtemelen bu konuda onun bilgisi vardır diyerek uykuya daldı.
Obsesif Kompulsif Bozukluk Nedir?
Zamanın boşa harcanmasına yol açacak derecede ciddi, belirgin sıkıntılara yol açan ve/veya kişinin günlük işlerini yerine getirmesinde bozulmaya neden olan, takıntılı düşünce (obsesyon) ve davranışlar (kompulsiyon)dır.
Çoğu durumda, obsesyon ve kompülsiyon bir arada görülse de, bazı durumlarda kişinin takıntısı obsesyon (düşünce) veya kompulsiyon (davranış) ağırlıklı olabilir.
Obsesif Kompulsif Bozukluk Belirtileri Nelerdir?
Obsesyon ön planda ise:
Kişinin istemediği anlarda gelen, belirgin kaygı ve endişeye yol açan, tekrar eden düşünceleri vardır. Örneğin istemediği halde aklına kötü düşüncelerin gelmesi gibi. Bu düşünceleri, dürtüleri ve imgeleri, gerçek yaşamda karşılaştığı sıkıntılara gösterdiği tepkilerin ötesindedir. Kişinin bu düşünceleri baskılamak, önem vermemek ve başka düşünceleri onların yerine koymak yönünde ciddi bir çabası söz konusudur. Bu düşünceleri kendi zihninin bir ürünü gibi görme eğilimi vardır.
Kompulsiyon ön planda ise:
Kişinin, obsesyonuna tepki olarak ya da kendini alıkoyamadığı için sergilediği tekrarlayan davranışları vardır. Örneğin, el yıkama, defalarca kontrol etme gibi. Bu davranışları sıkıntıdan kurtulmaya, sıkıntıyı azaltmaya veya korku yaratan bir durumdan korunmaya, kaçınmaya yöneliktir. Ancak bu davranışlar, sıkıntı ya da korku yaratan duruma oranla çok aşırı düzeydedir. Örneğin, bir yere dokunduğu için 15 dakika boyunca el yıkamak gibi.
Obsesyon ve kompulsiyonlar, kişinin belli sıkıntılarını hafifletmek üzere ortaya çıkmalarına rağmen daha ağır sıkıntıya neden olurlar ve zamanın çoğunun boşa geçmesine yol açarlar. Kişi okulunda, işinde ya da günlük yaşamında yapması gereken işlere yeterince vakit ayıramamaya baslar. Dolayısıyla bir kısırdöngü içine girer. Obsesif kompulsif bozukluk genellikle ergenlik döneminde ortaya çıksa da çocukluk çağında da gözlenebilir. Bu durum, yavaş yavaş olduğu gibi aniden de ortaya çıkabilir. Birçok kişide, alevlenen ve yatışan şekilde bir seyir izler, stres dönemlerinde ise artar.
Obsesif kompulsif özelliklere pek çok kişide rastlanır. Ancak, bu belirtiler, kişinin günde en az bir saatini alıyorsa, yoğun bir sıkıntı yaratıyorsa, günlük işlerini yerine getirmesini engelliyorsa, sosyal ilişkilerinin bozulmasına neden oluyorsa mutlaka bir uzmana gidilmesi gerekir.
Obsesif kompulsif özelliklere sahip bir kişi çoğu zaman düşündüklerinin ve yaptıklarının mantıkla çok bağdaşmadığını bilir, ancak bunları yapmaktan kendini alıkoyamaz. Çünkü bu takıntılı davranışlar, onun kaygı düzeyini azaltmasına yardımcı olur. Aksi taktirde karşılaşacağı kaygı düzeyiyle baş edemeyeceğine inanır. Bu nedenle kendi kendine yapabilecekleri konusunda fazla bir seçeneğe sahip değildir. Takıntılı birey çocuksa anne-babalara düşen şey çocuğun takıntılı davranışlarını fazla desteklememek ve onun çok az düzeyde kaygı yaşamasına izin vermektir.
Nermin Sarıbaş