“Tek başıma dans etmeyi seviyorum.”
2013 yılında ilk versiyonu “Gloria” adıyla çekilen filmin ikinci ve Hollywood versiyonu olan “Gloria Bell” filminin yönetmen koltuğunda ilk filmde olduğu gibi Şilili yönetmen Sebastian Lelio oturuyor. İlk filmde Paulina Garcia’ya ‘En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü’nü kazandıran Gloria rolüne, ikinci filmde Oscar ödüllü oyuncu Julianne Moore hayat veriyor.
Gloria Bell, 50’li yaşlarında eşinden boşanmış, iki çocuğu ve bir torunu olan ama asla sıradan olmayan bir kadındır. Dul, orta yaşını geçmiş ve torun sahibi betimlemesini yaptığımızda, çoğumuzun zihninde oluşan şablonlar benzerdir: Kilo almış bir beden, derli toplu kıyafetler, gayet sakin bir hayat, özel günlerde yaptığı yemeklerle aile bireylerini etrafına toplayan, fazlasıyla korumacı bir kadın… Ancak Gloria, bu şablonun oldukça dışında bir karakter. Çünkü o, ununu eleyip eleğini asanlardan değil, aksine eleğini elinden bırakmaya hiç niyeti olmayanlardan. Ondan toplumun ona biçtiği mazbut dul ve içi geçmiş büyükanne rolünü bekleyemezsiniz. Kendisine sunulan yaşamı olduğu gibi kabullenmeyen özgür ve aykırı ruhlu Gloria, aslında erkek hegomanyasının olduğu toplumların dar bakış açısıyla pek de onaylanmayacak modern bir kadındır.
Gloria, bir ofiste çalışır. Hayatın monotonluğunu müzikle ve özellikle dansla renklendirir. Müzikle ve dansla salınarak, hayatın ritmini yakalar. Çoğu zaman gittiği bir dans kulübü vardır. Bu sahnelerde başrol oyuncusu, düzgün fiziği ve canlı görüntüsü ile Gloria’nın yaşam enerjisini ve tutkusunu âdeta izleyicinin ruhuna da işler. Gloria da çoğu kadın gibi büyülü bir aşkın ve her insan gibi huzur ve mutluluğun umudunu taşır. Bir gün gitttiği kulüpte, kendisi gibi eşinden boşanmış olan, iki çocuklu Arnold ile yolları kesişir. Arnold, klişe sayılabilecek sözlerle Gloria’ya olan duygularını dile getirir. Gloria bu sözlere inanır ya da sadece inanmak ister. Ne de olsa o, kadınlığından asla vazgeçmeyen, sevgi arayışına devam eden ve yalnızlığı kaderi hâline getirip kabullenmeyen bir kadındır.
İlişkisini özgürce yaşamak isteyen Gloria, Arnold’un geçmiş yaşantısının yaşadıkları anların içine çok fazla etki etmesinden bunalmaya başlar. Arnold sorumlulukları ve ilişkisi arasında sıkışıp kalmıştır. Ailesine bağlı ancak bağımlı olmayan ve kendine ait bir yaşam alanı oluşturan Gloria için bu durum kabul edilebilir değildir. Ayrıca o, yıkıldığında tek başına ayağa kalkabilecek kadar da güçlü bir kadındır. Nitekim, özellikle bu filmi izleyecek olan kadın izleyiciler Gloria’da kendilerine ait parçalar da bulacaklardır.
Filmde, Gloria ve Arnold’ın hayatlarının ikinci baharı diyebileceğimiz bir dönemlerine şahitlik ederiz. İkinci baharlarımızı, oturup ölümü beklemektense özgürce ve riskleri de göze alarak yaşayabilmemiz temennisiyle…
Sevgiyle kalın…
Mesude Yıldız