Çok uykum var.
Birkaç gündür gözlerimi açık tutmakta zorlanıyorum. Üzerimde anlam veremediğim bir halsizlik var. Normalde böyle hissetmem aslında. Neler oluyor anlamıyorum. Her tarafım ıslak, yerim dar, hareket edecek çok az yerim var. Nereye uzatsam kollarımı ve bacaklarımı yumuşak duvarlarla karşılaşıyorum. Bu kadar oynak, yumuşak bir çepherin bu kadar güven vermesi ilginç. Hep böyleydi burası aslında kendimi bildim bileli, ama ben böyle yorgun ve uykulu hissetmezdim kendimi. Keyfim yerindeydi. Düzenli yiyor, düzenli uyuyor, düzenli hareket ediyordum. Ama şimdi… Şimdi bir halsizlik, gitmeyen bir uyku hali… Acaba yediklerimle mi ilgili? Yediklerimi maalesef kendim hazırlayamıyorum, düzenli ve düzgün beslendiğime güvenebilirim sadece. Acaba bu halsizlik, sadece beslenmemle ilgili değil mi? Kendimi son zamanlarda biraz yalnız hissediyorum. Aslında burası çok gürültülü tek başıma olsam da. Her zaman bir hareket, ses ve uğultu var.
Kalabalığın içinde sayılırım. Ama kendimi son zamanlarda hem yalnız hem yorgun hissediyorum. Önce sesi kaybettim. Bu kadar gürültünün içinde tek bir ses vardı beni kendime getiren; uzaklardan duyduğum, tanıdık gelen, bana sıcaklık veren ve yuvamda olduğumu hissettiren. Müzik gibi… Tanımasam da bildiğim bir şeydi. Her sabah, öğle, akşam yemeklerden sonra, sabah uyandığında, akşam yatarken mutlaka konuşurdu benimle. Güzel günlerden, gelecekten, nasıl bir araya geleceğimizden bahsederdi. İnanırdım ona. O kadar güzel ve içtendi ki konuşması, onu tanımam, yüzünü görmem gerekmezdi. Zaten biliyordum onu. Ama şimdi ne oldu da yavaş yavaş azaldı konuşmaları? Halimi hatrımı soruşları, gelecekten güzel günlerden konuşmaları? Önce azaldı sonra çok derinden ve uzaktan duyurulur oldu.
Kendimi, bu kulağımı sağır edecek bu kadar ses içinde yalnız ve kimsesiz hissediyorum. Her yerim sırılsıklam, yerim dar ama mutluyum; yani en azından bu zamana kadar mutluydum. Ama şimdi bir gariplik var. Hasta oluyor olabilir miyim? Gözlerim ağırlaşıyor, göz kapaklarım kapanıyor, uykum var. Uyumak istemiyorum. Uyumak istemedikçe, gözlerim kapandıkça zorluyorum kendimi. Elimi kolumu uzatıyorum yumuşak duvarlara dayıyorum “yaşıyorum” diyorum, “buradayım” diyorum, “”konuş benimle diyorum, olanca gücümle yumruklarımı ve ayaklarımı savuruyorum. Duy beni ne olur. “İyi misin tatlım?” de. Ben gülümseyerek elimi, ayaklarımı uzatayım sana, ellerimiz buluşsun, çekilsin aramızdaki anlamsız bu örtü, parmaklarımız birbirine geçsin, ellerim ellerinin içinde yumru haline gelsin. Çepeçevre sarsın ellerin beni… Ama nicedir sormuyorsun, merak etmiyor musun iyi olup olmadığımı. Ne olur söyle. Çok ses var, çok kalabalık burası ama ben çok yalnızım. Ne olur duy beni. Çek kurtar beni bu yalnızlıktan. Yapman gereken tek şey konuşmak, sesini duyurmak. Elimi ayağımı uzatıyor tekmeliyorum ama tepki yok. Ses yok. O zamanlar üzülüyorum, umutsuzluğa kapılıyorum ama çok inatçıyım ben. Her tarafım ıslak, yerim dar ama olsun. Bir duysam tekrar sesini, toplarım gücümü, ayılırım, kapamam bir daha gözümü. Hiç mi merak etmiyorsun beni? O kadar ilgin alakan yalan mıydı? Acaba sen sustukça ben gereğinden fazla mı hareket ettim? Ben hareket ettikçe iyi olduğumu mu sandın? Evet evet buldum nedenini: İyi olduğumu biliyorsun yoksa neden susasın? Ama anla beni, ben de duramıyorum, boğulacak gibi hissediyorum. Uyku hali geldiği an, sanki biri beni boğazımdan yakalıyor ve aşağıya derinlere doğru çekiyor, o zaman ben de olanca gücümle tutuyorum çepeçevre sarmış yumuşak duvarları. Her an yırtılacakmış hissi veren bu duvarlara yeterince asılırsam belki yırtılır ve içinde bulunduğum bu sıvı boşalır dökülür alır beni sana getirir diyorum. Arada bir baskı hissediyorum üstümde biliyorum bu sensin konuşmuyorsun ama oradasın ve beni merak ediyorsun. İşte o an içim sevinçle doluyor daha çok uzanmak istiyorum aramızdaki sınırlar kalksın istiyorum. Burası ıslak, dar ama rahat… Hiç göremeyeceksem de seni, ne olur sesini duyur bana… Bu küçücük karanlık odada her şeyin mümkün olduğu koskoca bir dünya var. Çünkü burada yaşam sadece hayal ve umutla devam ediyor. Nefes alman da, görmen de, mekân da, zaman da… Sanki umut hayale sarılmış bir kol saati gibidir. Bakarsın şarjı doluysa, işliyorsa her şey mümkün. Umudun enerjisi az ise hayal bir noktaya kadar enerji sağlar. Şu an kendimi bu durumda hissediyorum. Şarjım azalıyor. Önce sesler gitti bu kadar gürültünün içinde sessiz sensiz bıraktı beni, şimdi de dokunuşları kaybediyorum. Biri sanki uçurumdan sarkarken tutmam için attığı ipi, artık tutmaktan sıkılmış ama yukarı çekmek de istemiyor gibi. Yok yok, böyle düşünemem umudum da giderse ne olur. Bir an önce kendime gelmeliyim, sana kavuşmalıyım, göz bebeklerine bakmalıyım, biliyorum o zaman beni sen de tanıyacaksın çok seveceksin. Bugün içimde garip bir his var. Her zamankinden daha çok uykum var, sanki enerjim azalarak bitiyor. Çok uykum var. Burası sırılsıklam, yerim dar…
Sanki su azalıyor, yerim çoğalıyor ama gücüm azalıyor…
Zeynep Terim