Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı, 4. Alışkanlık “Kazan-Kazan” Şeklinde Düşünmek

Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” kitabında ilk 3 alışkanlığa bakmıştık beraberce.

2. Alışkanlık: Sonunu Düşünerek İşe Başla 

3. Alışkanlık: Önemli İşlere Öncelik Ver 

İlk 3 alışkanlık kişininin kendisiyle, kendi disiplinini ve iradesini ele almakla ilgili. Bir bakıma kişinin kendi kendinin efendisi olmasını ele alıyor. Yazarın deyimiyle bunlar “özel zaferler.” Hasat yapabilmek için ekmemiz gereken tohumun ta kendisi bu süreç…

Bundan sonra bahsedeceğim 4, 5, 6 ise yine yazarın deyimiyle “genel zaferler.” Ekip çalışması, işbirliği ve iletişim gibi daha çok başkalarıyla kurduğumu etkileşimi kapsıyor.

Alışkanlık Nedir?

Gelin şimdi gecikmiş bir tanım yapalım, alışkanlık deyip duruyoruz. Alışkanlık tam olarak ne? Karakterimiz alışkanlıklardan oluştuğuna göre ve alışkanlıkları alışkanlık yapan şeyin sürekli tekrarlanan şeyler olduğu düşünüldüğünde alışkanlığı nasıl tanımlayabiliriz?

Alışkanlık bilgi (ne yapmalı), beceri (nasıl yapılmalı) ve arzunun (yapma isteği) kesişmesi olarak tanımlanıyor. Yani eğer herhangi bir şeyi alışkanlık haline getiremiyorsak hayatta, bu sayılan üç unsurdan hangisi eksik diye kendimize sorabiliriz.

Aristoteles’in deyimiyle “Mükemmellik bir edim değil, bir alışkanlıktır.” 

İnsan İlişkilerinde Altı Paradigma

Bu parantezi açtıktan sonra, 4. alışkanlık ile devam edebiliriz. İnsanlar arası etkileşimde 6 paradigma vardır:

  • Kazan/ Kazan
  • Kazan/ Kaybet
  • Kaybet/Kazan
  • Kaybet/Kaybet
  • Kazan
  • Kazan/ Kazan ya da Anlaşma yok

Bu paradigmaların adı üzerinde, o yüzden çok detaylı açıklamalara girmeyeceğim. İlk beş felsefeden hangisi en etkili diye soracak olursak, yanıt “duruma bağlı” olur. Bir futbol maçı oynuyorsak Kazan/Kaybet’i tercih edebiliriz. Ancak söz konusu bir ortaklık ise rekabetten çok işbirliğine dayalı olan Kazan/Kazan için ter dökeriz. Yine bir ilişkiye çok fazla değer veriyorsak ve sorun da önemsizse Kaybet/Kazan’ı tercih edebiliriz.

Kazan/Kazan’ın temelinde dünyada çokça yaygın olan kıtlık bilincinin aksine, bolluk bilinci var. Bir kişinin başarısı diğerlerinin başarısını dışlamaz, dünyada herkese yetecek kadar kaynak olduğu inancına dayalıdır. Kazanmak, illa yenmek anlamına gelmez. Kıyaslama yoktur.

Bu düşünce sistemi bizler için biraz yeni, halen dünyada tezatlar (ikilikler) bağlamında hareket ettiğimiz düşünülürse, iyi-kötü, zengin-fakir, haklı-haksız gibi. Bu eski düşünüş biçimi, aslında ilkelerden çok “güç” eksenine dayanmakta, yani bir bakıma gerçek güç olan ilkelerden değil, mevki- para gibi sahte güçten beslenmekte. 

Kazan/Kazan Ya Da Anlaşma Yok

Temelde Kazan/ Kazan ile aynı olmakla beraber, onun daha yüksek bir ifadesi olarak düşünebiliriz bu paradigmayı. “Anlaşma yok” şu anlama gelir: Eğer ikimizin de işine yarar bir çözüm üretemeyeceksek, anlaşamadığımız konusunda dostça mutabık kalırız (agree to disagree). Bu bize daha fazla özgürlük alanı sağlar çünkü kendi ajandamızı karşıya kabul ettirmek, boşuna beklenti yaratıp hayal kırıklığına uğramak yoktur. Sadece karşıyı anlamaya çalışıp sinerji yaratmak ve eğer yaratılamıyorsa en baştan bunu bilmek ve hatta gelecek için açık bir kapı bırakmak vardır.

Kazan/ Kazan ilişkileri Kazan/ Kazan karakteri üzerine inşa edilmiş bir temel üzerine oturur. Burada klasik olan yukarda bahsetmiş olduğum tezatlar şeklinde yani “ya şu ya bu” bağlamındaki eski düşünce şeklinden ziyade paradoksal olan “hem hem” bağlamı geçerlidir. Kazan/Kazan için sadece iyi yürekli olmak yetmez, pozisyonunuzu koruyacak kadar sert olmanız da gerekebilir. Hem iyi yürekli hem cesur gibi…

Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere, çok cesursam ancak karşıdakini hiç düşünmüyorsam, nasıl bir paradigma izlerim genelde? Kazan/Kaybet. Benim için her şey güç ekseni etrafında döner. Çok düşünceliysem ancak cesaretim azsa veya yoksa, Kaybet/Kazan anlayışı hakim olacaktır ilişkilerime.

Pekiyi, hem cesur hem de düşünceliysem? O zaman karşıyı gerektiği kadar dinleyip, kendi sınır ve çıkarlarımı savunup karşı da çıkabilirim. Ortak bir zemin paydasında düşünmeye çalışır, Kazan/Kazan’a oynarım.

İnsan İlişkilerinde Kullanacağınız Paradigmaları Seçmek

  • Kendi hayat senaryonuzu düşünün, genelde hangi paradigma hakim? Bu ilişkilerinizi nasıl etkiliyor? Daha fazla cesarete mi yoksa daha fazla düşünceli davranmaya mı ihtiyacınız var? Bu senaryonun ana kaynağını saptayabilir misiniz?
  • Hayatınızda Kazan/ Kazan paradigmasını daha fazla uygulamanızı alıkoyan engeller neler? Listeleyin. Bu engelleri azaltmak için neler yapabilirsiniz?
  • Çok zor bir durumda Kazan/ Kazan yaratmış olan bir örnek (lider vbg..) bulun ve inceleyin. Neyi farklı yaptı?

Gelecek yazımda 5. alışkanlıkta görüşmek üzere…

Şeyda Bodur

Önceki İçerikAndy Warhol Kimdir?
Sonraki İçerik2020’ye Neleri Ertelediniz?
Şeyda Bodur
Kendini anlatmak dünyanın en zor şeylerinden biri bence. Sürekli değişip dönüşürken, yaşam biteviye bizi şekillendirirken, sahi ben kimim? Değişmezlerim var mı, varsa neler? Dilerseniz beni yazılarımdan sizler tanıyın. Yine de beni heyecanlandıran kavramlar ortaya bırakayım, birer ipucu niteliğinde; Akdeniz, çiçekler, iletişim-İkizler burcu, Boğaziçi üniversitesi, kız kardeş, hak-miras, nezaket, ilk yaz, disiplin-aylaklık, Türk kahvesi, demli çay-simit, kiraz-karpuz, keyif, keşif, denge, dönüşüm, mistik, holistik, seyahat, sahici paylaşımlar, samimi sohbetler... Burada sadece yazmaktan ve okumaktan bahsetmek istiyorum. Neden mi yazıyorum? Biliyorum bencilce olacak, herşeyden önce bana iyi geliyor. Düşüncelerim netleşiyor, duygularım alan buluyor, sakinleşiyorum, sadeleşiyorum, “O”lanla hizalanıyorum, kendimi ifade ediyorum, üretiyorum, yaratıyorum, yüreğimi ortaya koyuyorum, yaşama katılıyorum, meydan okuyorum, “ben de varım” diyorum, belki ortaklık arıyorum ve daha nicesi...Satırlara sığmaz. Neden mi okuyorum? Sözü bir Usta’ya bırakmak istiyorum izninizle, ne bir kelime eksik ne bir kelime fazla... “Bütün iyi kitapların sonunda, bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda, meltemi senden esen, soluğu sende olan, yeni bir başlangıç vardır…” Edip Cansever