“Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” kitabının son alışkanlığına geldik. Bu alışkanlık “Baltayı bilemeye zaman ayırma”ya dair. “Baltayı bilemek ne ola ki?” dediğinizi duyar gibiyim. Gelin bu alışkanlığın arka planını paylaşayım.
Koruda ağaç kesmeye çalışan birini görüyorsunuz, “Ne yapıyorsun arkadaşım?” diyorsunuz. Adam ağacı son 5 saattir kesmeye çalıştığını söylüyor. Ne dersiniz? Olay nasıl sizce nasıl daha etkili hale gelir? İşe birkaç dakika ara verip, baltayı bilemesini, böylelikle daha hızlı ve verimli yol alacağını söylemez misiniz? Peki hayatta bunu ne kadar sık yapıyoruz? Baltayı bilemeye gerçekten zaman ayırıyor muyuz? Ve bu hangi vasıtalarla mümkün olabilir?
Yenilenmenin Dört Boyutu
Covey yenilenmek için dört boyuttan bahseder. Sahip olduğumuz en değerli kaynak ne? Kendimiz elbette. Öncelikle bunu korumak, daha sonra da geliştirmek gerek. Nasıl olacak bu?
- Fiziksel (Egzersiz, beslenme, stres yönetimi)
- Sosyal/Duygusal (Hizmet, empati, enerji, sinerji, iç güvenlik)
- Zihinsel (Okuma, hayal etme, planlama, yazma)
- Ruhsal (Değer belirleyip bağlanma, inceleme ve meditasyon)
Bunların detaylarına girip, uzun uzadıya bahsetmeyi düşünmüyorum. Çünkü her birimiz eşsiz ve biricik, o yüzden her birimizin yukarıdaki yöntemleri hayli farklı olacak. Misal, kimi fiziksel düzeyde kendine yüzmeyi seçerken, kimi koşuya yönelecek. Bu diğer kategoriler için de geçerli elbette.
Size, baltayı bilemek kaçıncı sırada geliyor olabilir diye sorsam, ne dersiniz? İkinci safhadır cevabı. Baltayı bilemek zaman ister. Ancak kendimize yatırım, en büyük yatırımdır. Ayrıca bu, hayli proaktif olmayı gerektirir.
Sıkça Sorulan Sorular
Bitirirken altını önemle çizmek istediğim meseleler şunlar:
Sakın ola “İlk önce ilk alışkanlıkta acayip iyi bir yetkinlik kazanayım, sonra ikinciye geçerim” diye düşünmeyin. Alışkanlıkları uygularken hepsinin birbiri ile içiçe olduğunu göreceksiniz. Yukarıda az önce gördüğümüz üzere, ne kadar proaktif olursanız (1. alışkanlık), o kadar baltayı bilemeye zaman ayırırsınız (7. alışkanlık). Aynı şekilde birini etkili dinlemeden (5. alışkanlık), ne sinerji yaratabilirsiniz (6. alışkanlık) ne de Kazan/ Kazan çözümlere ulaşabilirsiniz (4. alışkanlık). Peki nereden başlayalım o zaman? Koçlukta bir tabir kullanırız “En iyi yer, bulunduğunuz yerdir, oradan başlayın.”
Bunu yukarı tırmanan bir sarmal gibi düşünebilirsiniz. Yapıp , öğrenip, hayata adapte edip, bir basamak daha yukarı çıkmak şeklinde. Elbette daha yüksel proaktivite düzeyleri diğer alışkanlıkları da daha etkin ve kaliteli kılar. Yani yüksek düzeydeki 1. alışkanlık, düşük düzeydeki 1. alışkanlıktan hayli farklıdır. İlkinde bu, sadece etki tepki arasındaki boşluğun farkına varmak olabilir, diğerinde ise tüm bir hayatın sorumluluğunu alıp ona uygun davranmak gibi. Ancak az önce söylediğim gibi bulunduğunuz yer başlamak için her zaman en iyisidir. Her şeyde ustalaşmak zaman ve sabır ister.
Esasen en önemli alışkanlık diye bir şey yok, eğer olacaksa bu, en zorlandığımız alışkanlık olmalı Covey’e göre. Yazar en çok 5. alışkanlıkta zorlanırken, benim en çok mücadele ettiğim 1. alışkanlık.
İlk 3 alışkanlık “bir söz ver ve sözünü tut” derken, sonraki 3 alışkanlık “sorunun içine başkalarını da dahil et ve birlikte çözüme ulaşın” der. Yani ilk üçü kişisel bütünlüğü, diğer üçü ise sadakati temsil eder.
İlla yeni bir alışkanlığı listeye dahil etmek isterseniz (alışkanlık haline getirmek istediğiniz herhangi bir özellik), bunu çalıştığımız değerlerin biri olarak 2. alışkanlığın altına yazmamızın yeterli olacağını söylüyor Covey.
İlkeler ve Değerler Arasındaki Fark
En son nokta, ilkeler ve değerler arasındaki fark. İlkeler evrenseldir. İlkeler “yer çekimi kanunu” gibi değişmez prensiplerdir. Özetle, “Ne ekersek onu biçeriz.” Yani istisnasız zaman ve mekanı aşan prensiplerdir burada bahsettiğimiz.
Değerler ise kişiseldir. Adı üzerinde önem verdiğimiz, davranışlarımızı yöneten bir nevi kişisel anayasamız diye tanımlayabiliriz değerleri. Bir mafyanın bile değerleri olabilir; sadakat, kazanç gibi. Ancak davranışlarımızın sonuçlarını belirleyen ilkelerdir, değerler değil. “Değneğin bir ucunu tutarsanız, diğeri de otomatik kalkar” demişti Covey kitabın başlangıcında hatırlarsanız. İlkeler bu şekilde işler. Bütün ilkelerin anasını “alçakgönüllülük” olarak betimler yazar.
Uygulamalar
- Fiziksel açıdan sizi güçlendirecek, esnetecek veya dayanıklılığınızı artıracak bir etkinlik seçin ve bunu uygulamaya koyun.
- Aynı şeyi ruhsal ve zihinsel boyutlarınız için de yapın. Sosyal alan için ise iyileştirmek veya daha yakın olmak istediğiniz ilişkilerin listesini yapın. Uygulamaya geçin.
- Kendinizi değrlendirin, bu alanlarda etkinliğiniz nasıl, arttı mı, listeye birer ek madde daha eklemeye ne dersiniz?
Şu an hayatta olmayan Covey’e, böylesine anlamlı bir kitabı bizlere sunduğu için minnettarlığımı ifade ederek bitirmek istiyorum bu yazı dizisini. O zamanlar kitabın bir çığır açmamasına şaşırmamalı. Biliyorum, günümüz dünyası için bazı kavramlar yeni olmayabilir. Ancak kitabın ilk baskısının 1989 yılında yapılmış olduğunu hatırlatmak isterim.
Benim için önemli olan, Covey’in çok yalın, basit ve sistematik bir şekilde elimize yüzyıllara meydan okuyacak bir pusula vermesi. Alışkanlıkları değerli yapan her daim geçerli olması, etkili kılacak şey ise bir an evvel hayatımıza katıyor olmak.
İnşallah bu kitabı inceleme yolculuğundan benim kadar keyif almışsınızdır.
Yeni bir yolculukta buluşmak üzere…
Şeyda Bodur