Kurtlarla Koşan Kadınlar, Kitap ile Sohbet Atölyesinden Notlar III

“Masallar, mitler ve öyküler, vahşi doğanın arkasında bıraktığı patikayı seçip ayırt edebilmemiz için görme gücümüzü keskinleştiren kavrayışlar sağlar. Öyküde bulunan dersler, bize henüz yolların tükenmediğini ve kadınları daha da derinlere ve kendi bilgilerinin en uç sınırlarına götürmeye devam ettiğini gösterir. Hepimiz, yabanıl benliğin yolundan gidiyoruz.

Ona Vahşi Kadın adını verdim, çünkü bu vahşi ve kadın sözcükleri, llamar o tocar a la puerta, yani kadının derinlerde yatan psişesinin kapısında masal tıkırtıları yaratıyor. Llamar o tocar a la puerta aslında bir kapıyı açmak için ismin aracılığından yararlanmak demektir. Bir geçidin kapısının açılmasını sağlayan sözcükleri kullanmak demektir. Bir kadın hangi kültürden etkiler taşırsa taşısın, vahşi ve kadın sözcüklerini sezgileri yoluyla anlar.

Kadınlar vahşi doğalarıyla ilişkilerini yeniden kurmak istedikleri zaman, içerideki ve dışarıdaki dünyalarda coşkulu bir hayatın yolunu gösteren, bunu telkin ve teşvik eden kalıcı ve içsel bir gözlemci, bilge, hayalperest, kâhin, esin kaynağı, sezgi sahibi, yapıcı, yaratıcı, mucit ve dinleyicinin yeteneğiyle donanırlar. Kadınlar bu doğaya yaklaştıkça, o ilişkinin gerçeği, üzerlerinde akkor parlaklığında yayılır. Bu vahşi öğretmen, Vahşi Anne, vahşi usta, her türden iç ve dış hayatlarını destekler.

Öyleyse vahşi sözcüğü burada denetimden yoksun anlamına gelen günümüzdeki küçümseyici kullanımıyla değil, doğal bir hayat, criatura’nın (yaratığın) doğuştan bir bütünlüğe ve sağlıklı sınırlara sahip olduğu bir hayat sürmesi anlamına gelen özgün haliyle kullanılmıştır. Bu sözcükler (vahşi ve kadın sözcükleri), kadınların kim olduklarını ve neyle meşgul olduklarını hatırlamalarını sağlar, bütün dişilere destek veren gücü ifade eden bir metafor yaratır. Kadınların onsuz yaşayamayacağı bir gücü simgeler.

Vahşi Kadın arketipi aynı uygunlukta olan başka terimlerle de ifade edilebilir. Bu güçlü psikolojik doğaya içgüdüsel doğa diyebilirsiniz, ama Vahşi Kadın bunun arkasında yatan kuvvettir. Buna doğal ruh da diyebilirsiniz, fakat bunun ardında da Vahşi Kadın arketipi yatar. Bunun, kadınların doğuştan gelen, en temel doğası olduğunu da söyleyebilirsiniz. Kadınların özgün, özlerinde var olan doğası diyebilirsiniz. Şiir sanatında ona “Öteki” ya da “evrenin yedi okyanusu” veya “uzak orman” ya da “Dost”* adı verilebilir. Farklı psikoloji ekolleri ve farklı bakış açılan tarafından id, benlik, içsel doğa olarak da adlandırılabilir. Biyolojide ise buna tipik ya da temel doğa denir.

Düşlerin, öykülerin, şiirin ve sanatın buluştukları psişedeki bu yer, içgüdüsel ya da vahşi doğanın gizemli hayat alanını oluşturur. Çağdaş düşler ve şiirde, eski halk masallarında ve mistiklerin yazılarında bu çekirdek ve içinde bulunduğu alan kendi başına hayatı olan bir varlık olarak anlaşılır. Şiirde, resimde, dansta ve düşlerde bu alan çoğu zaman, ya okyanus, gök kubbe, bereketli yeryüzü gibi engin bir unsur ya da cennetin kraliçesi, akgeyik, arkadaş, sevgili, dost ya da eş gibi kişilik sahibi bir güç olarak simgelenir.”

Önceki İçerikÖğrenmeye Açık Olun: Okumak için Geç Değil
Sonraki İçerikSınırsız Hayaller: Düşüş
Yasemin Sungur
Yıllar önce okul dönemimin bittiğini söyleseler de ben hayatın tutkulu bir öğrencisi ve seçip aldıkları, özünden kattıkları ile sen izin verirsen ben bir rehber. Ben bir Özgür Martı. Ben bir düşleyen. Kanatlarım ile gelişime, paylaşıma ve değişime keyifle uçarım. İçimizde yaşayan gerçek Martı Jonathan’lara ulaşmak için MartiDergisi.Com’u uçurdum. Şimdi hep birlikte uçuyoruz. Kitapdaşlarımla birlikte Kitap ile Sohbet ederim ve onları İstanbul Oyuncak Müzesin de baş konuk olarak ağırlarım. Oyun oynamayı bırakmadım. Hayatı kelimeler ile anlatmayı, yazmayı ve onların büyüsüne kapılıp Yaz(ı) Kamplarımı keşfe dönüştürmeyi bilirim. Harekete Geçmeyenleri enerjimle uyandırırım. Sevgiyle nefes alıp, şiirle güne başlarım. Aşk ile Can oğlum ve Ceren kızımla, evrende hayat bir başka güzel. Şükür...