Konuşan Hikayeler- Dijitalleşme- Cicimhalleşme

Bu aralar pek bir moda bu kelime “Dijitalleşme.” Malum genci-yaşlısı, çoluk çocuk herkesin dilinde. Hayatımıza giren akıllı her bir cihaz, doğru kullanılmadıkça bizi biraz daha köle yapmaktan öteye gitmiyor mu acaba? Ya da artık telefonlar sayesinde hal hatır sormayı, dost sohbetlerini, büyüklerimize yapılan ziyaretleri hatta kendimize zaman ayırmayı bile unuttuğumuz doğru mu? Tamam kabul ediyorum şu anki şartlar sosyalleşmeye pek fırsat vermiyor ama dürüst olalım, şu salgın daha geçen marttan beri hayatımızda. Peki ya öncesi?  Bu soruma cevap seksen dört yaşını doldurmuş anneannemden geçen gün tokat gibi geldi. Hem de en güzel ders şeklinde…

Ofiste oturmuş yayımlanacak ikinci romanımla cebelleşirken telefonum çalmaya başladı. Normalde konsantre olacağım diye telefonun sesini kısarım ama şans bu ya unutmuşum! Telefonun ekranına baktığımda “Anneannem” yazdığını görünce kala kaldım. Şimdi niye şaşırıyorsun demeyin hemen. Arama görüntülü whatsapp araması ve benim anneannem bırakın görüntülü aramayı cep telefonu ile daha geçen sene barışıp anlaşmış olan sadece arama yapmayı bilen biridir. Her neyse yüzyılda bir olan doğa olayı misali görüntü karşısında on saniye kadar donduktan sonra şoku atlatıp telefonu açtım. Karşımda gözlüğünü takmış sanki toplantıya girecek gibi giyinmiş saçı başı toplanmış anneannem! Ah şu eski toprak koca çınar kadın, her zaman ki gibi önce kendine sonrada karşıdakine saygıdan temiz pak giyinmen gerek derdi hep…

Anneannem gözlerini kısarak bana baktı. Bense biraz gurur biraz şokla onu izliyordum. Hemen konuya giriverdi.

-Burcum? Heh işte buradasın. Neredesin kızım sen kaç oldu arıyorum?

-Anneanne! Sen kaç kez aradın ki? Hem sen bir dakika, nasıl öğrendin görüntülü aramayı?

-Dayın gösterdi. Pek bir kolaymış. Ne yani ben cicimhalleşemez miyim?

O an internetin azizliğine uğradığımı düşündüm. Yanlış duyduğumu farz edip ısrarla sordum

-Ney? Cicimhalletmek mi?

-Aman, sen iyice dünyadan kopmuşsun be kızım! Cicimhalleşemez miyim, dedim. Neyse epeydir sesini duymadım ondan aradım. Sen nasılsın?

Neden sonra anneannemin kastettiğini anladım. Şu dilimize dolanan digitalleşmeden bahsediyordu. Anne tarafım Makedon Arnavutlarından ve göçmeniz. Kendi aramızda konuşurken şive ve yabancı kelimeler kullanırız ama şu cicimhalleşme beni benden aldı.

 İlahi koca çınar, diye düşünüp, gülümseyerek cevap verdim.

-Tabi ki de “cicimhalleşirsin” anneannem. Ben iyiyim ve seni böyle görünce daha da iyi oldum. Bu arada sana gıpta ile bakıyorum ve tebrik ederim. Gene bir şekilde beni şoke ettin şu aramanla.

O an aklıma yeşil gözlü pamuk sarı bu kadının gençliği geldi. Az çekmediydi benden. Yaramaz bir çocuktum. Annemler tatillerde beni dedemlere yollardı. Benim tüm haytalıklarıma sabırla müsamaha gösteren kadıncağız, koca çınar hala eski heybetiyle oturuyordu karşımda.

O zamanlar tek kanallı televizyonda İstiklal Marşı okunana kadar gözlerim kapansa da zorla otur anneannemleri de uykusuz, dikerdim televizyonun karşısına. Sonra da uyumamak için meyve, süt bisküvi derken gece gece uğraştırırdım insanları.  İkinci kanal açıldığında evde bayram havası estirmiştim adeta. Ne günlerdi…

Şimdi yüzlerce kanal arasında seyredecek bir şey bulamıyor ve kanal kanal zaplayarak vakit öldürüyoruz. Çok çabuk tüketip çok çabuk sıkılıyoruz. Hayatın koşturmasında yorulup insanları bile unutuyoruz. Düşündüm, benim için sabahlara kadar dikilen bu kadını ben ne zaman unutup aramayı bırakmıştım? Utandım. Haklıydı belki de 1,5 aydır sesimi duymamıştı. Ben bu düşüncelere dalmışken anneannemin kendi kendine biriyle çekişmesiyle kendime geldim.

-Burcu, orda mısın? Alo? Alo… Ay gitti telefon bak biliyordum ben başıma iş açacağını hep telefondaki kaz yüzünden. Konuşsana şimdi de göreyim seni!

– Anneanne buradayım, buradayım da ne kazı sen kiminle kavga ediyorsun?

– Canım ne kazı olacak! Benim telefona kaz girmiş resmen… Hani şu seni kovalayan bizim çiftlikteki komşunun kazını hatırlar mısın? Aynen onun sesi gibi konuşan kadın var telefonumda her şeye maydanoz!

Anneannemin Siri’den bahsettiğini anlamıştım ama kahkahalarımın arasında kendimi toparlayıp cevap vermem çok zor oldu.

-Anneannem Siri onun adı, Siri…

Siri, miri ben bilmem! Beğenemedim sesini, bir de sürekli konuşuyor. Aman be kızım gel de bir ara kıs şunun sesini, olmaz mı?

Anlamıştım. İçimde öyle bir şey cız etti ki tarif edemem. Anneannem beni daha fazla utandırmamak için kibarca “Gel artık, özledim” demek istiyordu. Haklıydı. Daha da utanmadan telefonu,

-Tamam en kısa zamanda geleceğim, diyerek kapamaya meylederken anneannem

-Nasıl, cicimhalleşebilmiş miyim? Diye sordu.

Gülmekten ve anneannemin kibarlığı karşısında hissettiklerim yüzünden gözlerimden akan yaşla beraber cevap verdim.

-Cicimhalleşmişsin anneannem, hem de en yeni sürümünden…

Burcu Ertürk

Önceki İçerikFantastik Edebiyat ve Düşleme Sanatı
Sonraki İçerikVeba Doktoru, Doktor Schanebel von Rom
Burcu Ertürk
1980 yılında İstanbul’da doğan Burcu Ertürk, Uludağ Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi mezunudur. Londra’da iki yıllık eğitim aldıktan sonra özel bir firmada bütçe ve finans konsadilasyon dairesinde uzman yardımcısı olarak çalıştı. Yıllar boyunca hobi olarak araştırma ve deneme yazıları yazan Ertürk aynı zamanda toplumsal dayanışma derneklerinde gönüllü yardımlaşmada bulundu. Bu süre zarfında şahit olduğu ve dokunabildiği hayatların seslerine daha fazla kayıtsız kalamayıp 2017-18 yıllarında radikal bir karar vererek kadın ve toplumsal şiddet olaylarını inceleyerek topladığı gerçek hayat hikayelerinden yola çıkan romanlar yazmaya başladı. Şu an için dört romanı bulunan Burcu Ertürk, insanların hayatlarına daha yakından dokunabilmek ve seslerini duyurabilmek adına özellikle kadın meselelerini konu alan ilk romanı Yade’yi 2020 de yayımladı. Yakında ikinci romanı yayımlamak üzere çalışmalarına devam etmektedir. İdeali gerçek hikayeleri kaleme alarak okurlara ulaştırabilmek olan Burcu Ertürk hala İstanbul’da yaşamaktadır. “Çok istedim kalemi kırmayı ama o inatla yazdı.”