Okurun Gözünden: İstanbullu Amazonlar 1809

Bence bu İstanbul’un fethi gibi mühim bir hadisedir. Osmanlı’da bir kadın sultanın tahta çıkması yani. Ancak bilinmemektedir. Zira o kış İstanbul ve Osmanlı, çuvala konulmuş, üzeri örtülmüş gibiydi. Sanki yaşamıyor ve nefes almıyor idi. Yağan karın erimesi sel sularının çekilmesi gibi o kış olanların unutulması istenildi. Unutturuldu da. Osmanlı’nın en büyük zaferi ve başarısı kanınca budur. Tahta bir kadın çıkarıp sonra bunu yok saymak.’*

Esma Sultan, Osmanlı İmparatorluğu’nun 30. padişahı ve halifesidir. En kolay erişimle, internet sözlüğüne Osmanlı Padişahları olarak yazdığınızda onun adı geçmemektedir. Tüm dünya Osmanlı’da bir kadın padişah olduğunu, Esma Sultan’ın, ayakkabı kutuları içinde sefirlerle gönderdiği günlüklerinden öğrenebildi. Ve her ne hikmetse ülkemizde bu kaynaklarla ilgili bir belge hala yayınlanmıyor.

Şebnem İşigüzel, çok genç yaşından bu yana cesurca anlattığı pek çok hikaye ile bizi kendine hayran bırakmış değerli bir yazarımız. Yalnız, son romanı ‘İyilik’ te pek eski hikayelerinin tadını alamamıştım. İstanbullu Amazonlar’a da biraz çekinceyle karışık bir duygu ile başladım. Kitap bitince yazara daha bir saygıyla bakıyorum. İşigüzel, farklı üsluplar, farklı hikayelerle alıştığımız standardının dışına çıkarak bize özü her dönem aynı olan hikayeyi gayet iyi anlatıyor.

Babası I. Abdülhamid’in ölümünden sonra, üç erkek kardeşinin ölümüne taht mücadelesinde hayatta kalan Mahmud’u yeniçeriler tahta geçirmek istemezler. Ama tahtada bir padişah lazımdır. Zamanında bir yeniçeri ayaklanmasında Hatice Sultan ve Beyhan Sultan’la onların anlayacağı dilden ayaklanmayı bastıran Esma Sultan yeniçerilerin takdirini kazanır. Osmanlı’ya o dönem gelen seferiler bu kadınlar için ‘İstanbullu Amazonlar’ diye bahsederler. Erkek isyanını yine erk dille bastırabilmekte ayrı bir ironi tabii. 1808 de bir kış günü sessiz sedasız tahta çıkarılır Esma Sultan. Yeniçerilerin önünde saygıyla eğildiği, kadıların baktıkları davalarla bizzat ilgilenen, aile içi şiddet vakalarında kadı yerine kadınların lehine hüküm veren Esma Sultan’dır. Araştırmacı ve gelişime açık olan Esma Sultan, diğer ülkelerde yönetimin ve modern yaşamın ne olduğunu anlamak istemiş ve ülkede uygulamak üzere düşüncelere sahip olmuştur. Yeniçeri ordusuna Cengaver Karılar Birliği’ni dahil etmiştir. Cengaver Karılar özellikle şiddet vakalarında koruyucu rol üstlenirler. Esma Sultan, daha tahta ilk çıktığı gün elbet o tahtan indirileceğini öngörmüştür. Çünkü o bir ‘kadın’dır. Yeniçeriler tarafından geçici süreyle tahta çıkarıldığının ülke için son çare olduğunun farkındadır. Tahttan indirildikten sonra hiç bahsinin geçmeyeceğine emindir. Öngördüğü her şey bir bir gerçekleşmiştir. O nedenle tahtta yaşadığı her anını ve düşüncelerini not alarak, seferilerle yurtdışına göndererek kendisi ile ilgili kaynakça oluşturmuştur.

Kaynakça demişken; İşigüzel kitabın akışında kaynakçalardan bahsini normal akışı bozmadan o kadar güzel bir üslupla anlatıyor ki arka sayfada bir kaynakça dizinine bile ihtiyaç bırakmamış. Bir de anlatımda kullandığı üslup bu sefer diğer roman ve öykülerinden farklı olarak oldukça matrak ve arada kahkaha attıran cinsten. Aslında bir kadının hayatında yaşadığı en derin ironileri bu üslupla dile gelmesi okurken oldukça etkileyici oldu. Ağlanacak halimize gülüyoruz yüz yıllardır. 1808 yılında yaşananları tarih yazmış olsaydı, Beyhan, Hatice Esma Sultanlarla ve beraberinde Cengaver Karılar Birliği ile feminist akımında başladığı kayıtlara geçmiş olurdu. Aç olan kadınlar sarayın önünde toplanıp ilk eylemlerini gerçekleştirmeleri Avrupa’da 1900’lü yılların başlarında başlayan eylemlerin öncüsüdür denilebilirdi. Değil beş ay yıllarca padişahlığını sürseydi Esma Sultan kuvvetle muhtemel büyük büyük dedesi Fatih’ten sonra en büyük eylemi yaparak ülkeye eşitlik ve demokrasiyi getirmesi mümkündü. Bu hikayede sadece tahta çıkan bir kadın değil aynı zamanda; aşık bir kadını, bir kız çocuğunun annesi ile olan iletişimini ve bir kadının hayatta başına her ne gelirse gelsin ancak kendi aklını ve cesaretini kullanarak mücadele edebileceğini de görüyoruz. Ayrıca kısa sürede içinde bulunduğu topluma bunca hizmet vermiş bir kadın padişahın tarihte sadece aşk ve çapkınlık hikayeleriyle anılması üzücü. Kadınlar her daim cinselliği ile anılıyor bir dönemin padişahı olsa da.

‘Ne alnında dolaşan dost eli ne yardım isteyecek kimsesi vardı. Ne tanrısı ne peygamberi. Kendi kendinindi kaderi. Bir varken bir yok oldu. İşte dünyamızın işleri.’

On binlerce yıldır insanlık tarihi, erkeklerin yaptığı savaşlar ve zaferleri üzerine yazılıdır. Tarihin ana karakterleri de erkeklerdir. 1800 yılların başında boğamadıkları ninenin torunlarıyız. Ve cumhuriyet döneminde 1930’lu yıllarda sağlanan eşitlik haklarımızdan da vazgeçmeye hiç niyetimiz yok. Teşekkürler Şebnem İşigüzel tarihimizde bize yeni ve umutlu bir pencere açtın. Tarih hep erkekleri yazsa da dünyayı kadınlar kurtaracak.

Yeşim Didem Pektok

Önceki İçerikParçalanan Kalpler ve “Kintsugi”
Sonraki İçerikSıkılmak ve Yaratıcılık
Didem Yeşim Pektok
“İşim: İnsan Konu: Le’biderya. Ufuk çizgisiyle arkadaşlığımda ‘İnsan’ a dair en güzel manzarayı mekan edindim. Olumlu fikir üretir, iyi paylaşım yaparım.” Yıldız Teknik Üniversitesi İktisat ve Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümleri mezunu Pektok, 1993 yılından beri reklam, satış, bankacılık ve eğitim alanlarında çalışmıştır. Bilişim teknolojileri alanında eğitim veren bir kurumun ortağıdır ve kurumun insan kaynağı, finansman, eğitim koordinasyon birimlerinden sorumlu yöneticisidir. Aynı alanlarda kurumsal eğitimler verir. Kadınların toplum içinde eşit haklara sahip olması için çalışan sosyal sorumluluk platformunun lideridir. 2014 yılından beri Martı Dergisi’nde insan, kadın, çocuk konularında yazar ve okuduğu kitaplarla ilgili okur gözünden yorumlarını paylaşır.