Kanallar boyunca suyun güneş ışınlarıyla valsini izlediğiniz, bir inci beyazlığıyla dikkati üzerine çeken Rialto köprüsünü özenle incelediğiniz, labirent sokaklarında kabarık elbiseli kadınların güneşten korunmak için taşıdıkları beyaz dantelli şemsiyelerine hayran olduğunuz, yemyeşil meydanlarında hafif bir yağmur sonrası rayihaların yayıldığını bile hissedebileceğiniz şahane tablolar…Bir resim kadar güzel olan Venedik’ten ilham alan romantik bir ressam Rubens Santoro…
Rubens Santoro 26 Ekim 1859’da Mongrassano’da doğdu, hayatının ilk on yılını güney İtalya’nın Calabria bölgesindeki Mongrassano dağ köyünde geçirdi. Babası heykeltıraştı ve oğluna Hollandalı ressam Peter Paul Rubens’in adını verdi. Ressam Francesco Raffaello Santoro ise Rubens’in kuzeniydi. İlk başta kendini edebi yaratıcılığa adamayı düşünse de resim tutkusu Onu renklerin yolunda ilerletti. 1869’da ailesiyle birlikte Napoli’ye taşındı. Napoli’nin kaotik yapısına alışmaya çalışan Santoro resim eğitimi için Accademia di Belli Artes’e gönderildi. Orada 19. yüzyılın en iyi Napoliten sanatçılarından biri olan Domenico Morelli’nin öğrencisi olarak eğitim gördü. Sanatçı Venedik’in büyülü atmosferini eserlerine yansıtmak üzere Napoli’den ayrıldı.
Görsel Şölenin Adresi Venedik
Büyüleyici bir gerçekliğe sahip olan Venedik’in cazibesine Santoro da kapıldı. Yüzen şehrin ilhamını heyecanıyla harmanladı. Estetik, ışık ve şehir mimarisinin güzelliği gibi tüm bu etkenlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan görsel şölen karşısında kim heyecanlanmaz ki? Venedik’in pitoresk bir yer olması ile Santoro’nun yeteneği birleşince ortaya birbirinden güzel resimler çıktı. Sayısız adacığın üzerine kurulan ve yüzlerce köprüden oluşan Venedik, ressamın eserlerinde tekrar tekrar anlam kazandı. Venedik manzarası sanatçının şiirsel resminin dizelere dökülmüş haliydi. Parlak bir renk dizesine sahip paletini ustalıkla tuvaline aktardı. Yeteneği sayesinde Rubens Santoro;en başarılı ve eserleri en çok sergilenen İtalyan ressamlar arasında yer aldı. Venedik’in havadar ve atmosferik ortamını resmettiği eserleri sanatçının resimsel becerisinin birer örnekleridir.
Rubens Santoro’nun Resimlerinde Venedik’i Anlamak
Santoro; bir grup gondolun Venedik palazzosunun zeminiyle birlikte sürüklendiği Büyük Kanal’ın rüya gibi bir manzarasını sunuyor. Ünlü mimar Pietro Lombardo tarafından 1487 yılında inşa edilen Venedik’teki ilk Rönesans saraylarından biri olan Ca’dario tüm ihtişamıyla duruyor. 15. Yüzyılın sonlarına ait gotik mimarinin en zarif örneklerinden biri olan sarayın cephesini, sanatçı tuvaline özenli detaylarla işliyor.
Başka bir resimde sanatçı, yüzlerce köprülerden birinin üzerinde durup tam karşısındaki kanalın iki yakasını tuvaline yansıtıyor. Bir tarafa Venedik mimarisinin çarpıcı yapılarını, diğer tarafa Santa Maria della Salute Bazilikasını konumlandırıyor. Akrep ve yelkovan birbirini kovalarken, Venedik’in eşsiz anlarını resmederek adeta zamanı durduruyor. Onun resimlerinde Venedik; hayatın en güzel zamanını temsil ediyor. Daracık sokaklarından birine rengarenk meyvelerin yer aldığı bir manavı yerleştiriyor. Başka bir çalışmasında gondol sefası yapan aşıkların kanal boyunca süzüldüklerini ve berrak suyun aşıklara nasıl da özenli davrandığını resmediyor. Ellerinde tuttukları dantel işlemeli şemsiyeyi bu kez aşkın rengi kırmızı ile mühürlüyor. Her bir resimde hatıraları ölümsüzleştiren Santoro böylece Venedik’in güzelliğinden hiçbir şey kaybetmediğini ispatlıyor. Onun resimlerinde renkler yeniden anlam kazanıyor. Yaşam pınarında yolculuk eden insanları, hayvanları, nesneleri Venedik’le buluşturarak baş tacı yapıyor.
Göz alıcı Venedik mimarisinin en güzel örneklerinden olan yeşil panjurlu evlerin ağaçlarla ve sarmaşıklarla karışarak şahane uyum yakaladığı bir tabloda, gondollar üzerinde aryaların söylendiği ışıltılı yüzleri tuvaline aktarıyor. Bahar çiçeklerini kadınların kocaman şapkalarına yerleştirerek adeta Venedik sokaklarında bir karnaval etkisi yaratan sanatçı 1800’lü yılların o güzel esintilerini resmederek yeteneğini konuşturuyor. Kanalların, sokakların, gondolların, güvercinlerin görüntüleri aydınlık ve yeni renklerin istila ettiği bir tabloya zarafetle işleniyor. Venedik kanallarının canlı maviler ve berrak beyazlarla bezenmesi, Rubens’in renk ve perspektif anlayışının özlü örnekleridir. Gökyüzünün zengin mavisiyle tezat oluşturduğu binalardan yansıyan sıcak ışık, şehrin canlı havasını yakalarken, gondolcunun rahatça kanal boyunca süzülmesi ve suyun yumuşak hareketliliği, Venedik’te geçirilen sakin bir öğleden sonrası dinginliğini ifade ediyor. İlham verici sokaklarında dolaşırken çiçek bezeli balkonlarından sarkan egzotik kumaşların ipeksi yapısını ustalıkla yansıtıyor. Güneşli bir yaz gününün yaşam sahnesini, fırça darbeleri, ışık, gölge oyunları ve renklerle buluşturarak huzur veren bir armoniye dönüştürüyor.
1 Ocak 1942’de hayata gözlerini yuman Santoro, Venedik’in baş döndürücü güzelliğini renkleriyle anlatarak geride birçok eser bırakmıştır.
Rabia Çolak