Bir zamanlar vali konağı olarak kullanılan müze; tas eserler salonu, arkeolojik ve etnografik eserler salonu ve bahçe olarak bölümlere ayrılır. Bunlara ek olarak yöresel giysilerle bezenmiş bir ailenin görüntüsünün tasvir edildiği Eski Tekirdağ Odası bulunmaktadır.
Taş Eserler Salonu ve Bahçe
Bahçe kısmı, taş eserler salonunun bir nevi devamı niteliğindedir. İçerisinde lahitler, mezar taşları ve benzeri eserler bulunur. Taş eserler salonunda da tümülüslerden (Trakların mezarları) çıkan kalıntılar, iskeletler, kap, kacaklar Tekirdağ ve çevresinin en eski tarihine ışık tutmaktadır.
Bu salondaki kalıntılar birbirinden farklı tümülüslerden ve antik kentlerden çıkarılmıştır. Hadi gelin bu tümülüsleri ve antik kentleri inceleyelim.
Harekattepe Tümülüsü ve Kral Kersebleptes
Bu tümülüsün içerisinde barındırdıkları sebebiyle bir yöneticiye, soylu sınıfa ait olduğu düşünülmektedir. Ayrıca tümülüsün içerisinden çıkan kalıntılar, Tekirdağ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’ndeki en önemli unsurlardan biridir. Çünkü mezarın içerisinden çıkan paralar, bu kişinin Makedonya Kralı 2. Philip döneminde yaşadığını gösterirken iskeletin üzerindeki erguvan renkli elbise, başındaki ve göğsündeki çelenkler, bu iskeletin bir krala ait olduğu düşüncesine yol açmıştır. O dönemlerde Traklar, Odyris Krallığı ile bölgede hüküm sürmekteydi; ancak kralları Kersebleptes, Makedonya Kralı 2. Philip’e yenilince Makedonların egemenliğine girdiler. İşte bu iskeletin de hayatının son on yılını Makedon hükümranlığı altında geçiren Kral Kersebleptes’e ait olduğu kabul ediliyor.
Ayrıca Kral Kersebleptes, Türkiye’de ilk defa ‘‘yeniden yapılandırma’’ yöntemi ile etlendirilen iskelet kalıntısıdır. Kralın etlendirilmiş hali günümüzde Tekirdağ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nin taş eserler salonunda sergilenmektedir.
Naip Tümülüsü ve Prens Teres
Günümüzde Tekirdağ Süleymanpaşa’ya bağlı olan Naipköy’de bulunan naip tümülüsü tahmini olarak İ.Ö. 4. yüzyıla tekabül etmektedir. Tümülüs içerisinde iskelet bulunmadığı için mezarın kime ait olduğuna dair tartışmalar ortaya çıkmıştır; ancak gömüden çıkarılan buluntular arasındaki gümüş testinin yüzeyinde Teres yazmasından dolayı, tümülüsün Teres isimli biri için yapıldığı düşünülüyor.
Ayrıca gömüden çıkarılan çoğu malzeme Makedon kültürüne ait olsa da o dönemki Mısır kültürüne ait unsurlar da göze çarpar. Masa tablasındaki sahne, kaplar ve kalkan kaplanmasındaki ikneumon yani firavun faresi figürinleri, tümülüse gömülen kişinin Büyük İskender’in Mısır seferine katılıp onun ordusu ile birlikte İ.Ö. 331 yılında Mısır’da olduğunu göstermektedir.
Tümülüsün tarihlenmesine bakıldığında bu kişinin, İ. Ö. 324 tarihinde ilk defa yapılan büyük çaplı terhisten yararlanarak kuzey topraklarına geri geldiği söylenebilir.
Tam da bu dönemlerde Trak Kralı Kersebleptes’in oğlu Teres’in Büyük İskender ile Mısır seferine gittiği bilinmektedir. Tüm bunlar göze alındığında tümülüsün Prens Teres için yapıldığı kabul edilir.
Arkeolojik ve Etnografik Eserler Salonu
Bu salonda ise daha çok farklı dönemlere ait paralar, tarih öncesi çağlara ait taş aletler, Traklara ve bölgede yaşamış farklı toplumlara ait tanrı ve tanrıça heykelcikleri bulunmakla birlikte Marmara Denizi’ndeki Amfora batığından geriye kalanlar da bu salonda sergilenmektedir.
Ayrıca Türk kültürüne ait giysi, kılıç, silah gibi unsurların da sergilendiği odadaki ilgi çekici diğer bir kalıntı ise 6,5 milyon yıl öncesine ait olan yarı omurgalı bir hayvan fosilidir.
Trakya bölgesini gezi rotanıza eklerseniz Tekirdağ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’ne uğrayıp bölgenin geniş kapsamlı tarihine göz kırpabilirsiniz.
Büşra Durmuş