Tarih Obasın’nda Şamanizm / 3.Bölüm

Bu bölümde nasıl kam olunduğundan ve kadınların Şamanizm ile olan ilişkisinden söz ediyoruz.

İstisnalar bulunsa bile, kam olabilmek için daha önce kam olmuş birinin soyundan gelmek gerekir. Onun ruhunun ziyareti yani ata ruhlarının basmasıyla kamlık süreci başlar. Kam adayı, ormanda bir çadıra çekilerek üç gün boyunca trans halinde yatar. Bu, o güne kadar ki bedensel ve ruhsal varlığının ölümü anlamına gelir. Gözlerini açtığındaysa yeniden doğar. Kendisine bir cübbe dikip davulunu da oluşturduktan sonra insanlarla ruhlar arasında aracılık yapabilir hale gelir.

https://youtu.be/BC2U2FOp7CI

Son bölümde şamanları ve kam kelimesinin kökenini konuşuyoruz.

Şamanlığın eskiden bütün Türk halkları arasında yayılmış olduğunu, şamanın Türkçe adı olan kam sözünün yayılış şekli açık olarak gösterir. 1069 yılında Uygurca kaleme alınmış Kutadgu Bilig’de kam sözcüğü yer alır. “Ya bir tabip tut ya bir kam” cümlesinden, ilaç veren otçu ile söz ve büyüye dayanarak tedavi eden kam arasındaki çelişki görülebilir. 1303 yılında yazılan Kuman dili sözlüğü Codex Cumanicus’ta ise büyücü kelimesinin karşılığı kam katun kişi olarak geçer.

“Her kadın, doğal olarak veya doğası itibariyle şamandır.”

Türk Şamanizmi’nin yaratıcıları sayılan kadın kamların varlığı ve önemi.

Türk Şamanizmi’nin ortaya çıkışında özellikle afetlerden ve kötü ruhlardan korunma amacı vardı. İnancın ilk versiyonu kara şamanlıktı ve kara şamanlar başlarda hep kadındı. Bazı kadın kamlar davul, cübbe gibi çok önemli aletler olmadan da ayin yapabilirken erkek kamların cübbeleri yoksa kadın elbisesi giyerek ayin yapması zorunluydu. Bunun yanı sıra kadın kamlara ayrı isimler verilir, yaygın olarak udagan denirdi.

Kaynak

Tarih Obası: Ceren Sungur

Derleyen ve Yazan:İrem Demir

Önceki İçerikRS Sanat Alanı’nın ikinci sergisi ‘Zihni Manzaralar’
Sonraki İçerikUyanış