İlkokul yıllarımı arasında keskin bir çizgi çekilmiş gibi ilk iki yıl ve sonraki üç yıl olarak düşünürüm. Özgüvenimi yağmalayan bir öğretmenden sonra kaderim değişti. Merkür ters gidiyordu da düz mü döndü, haritamda şanslı üçgenler mi oluştu bilmem. Son üç yıl öyle bir öğretmenimiz oldu ki diğer öğrenciler bizi kıskandı. Bir kere dayağa karşıydı. Yetmişli yıllardan bahsediyorum öğretmen dayağının tadına bakmayan kaç kişi vardır ki. Kolej mezunu, yabancı dil bilen, modern, güzel, bilgili bir Türk kadını Ayla Bayram. Ben büyülenmiş gibiydim, ilk zamanlar ağzı açık ayran budalası gibi öğretmenimi seyrederdim. Ah anacım “benden fazla seviyorsun” derdi. Küçücük yaşımda iki ayrı öğretmen ile bir kadın hatta bir insan nasıl olmalı farkına varmıştım. Sessiz içine kapanık bir çocukken, Ayla Hocam sayesinde hayaller kurdum, hedefler koydum kendime. Tamamını gerçekleştirememiş olabilirim ama bende çok emeği var. Onurla adımlarını takip etmeye çalıştım. Bütün öğrencilerini kanatlarının altına alan, evlat gözüyle bakıp dertlerine derman olan başöğretmen Atatürk’ün neferlerinden biri…
Hayatımızın ilk yıllarında kadın erkek fark etmez kendimize örnekler ararız. Hayal kurabilmek hedefe ulaşmak için çok önemli. İyi insan olup başkalarının hayal etmesine engel olmamak, tam tersine yeni ufuklar göstermek daha da önemli.Kanatlarımı fark etmemi sağlayan Ayla Öğretmenime her zaman minnettar oldum. Her sesini duyduğumda hissettiğim huzur bambaşka. Çok şanslıyım, sessizliğimin sesi olan öğretmenimle hala iletişim kurabiliyor dertleşebiliyorum.Bakış açısı ne kadar önemli. Öğretim hayatımın ilk iki yılında sıra dayağı ile ailemden görmediğim tavırlarla şok olurken, üçüncü sınıfta üniversite okumanın önemini anlatan, yapabilirsiniz diyen, her derse şarkı söyleyerek başlattıran sevgili öğretmenim. Kutsal göreve sahip öğretmenler bilgileriyle, görgüleriyle, sevgileriyle minik narin bitkileri; önce fidana sonra ağaca çevirir. Büyük sanatçıdır onlar, heykeltıraş gibi ince ince yontarak eserlerini ortaya çıkarırlar. En büyük başarıya da işini severek yapanlar ulaşır.
İlk öğretmenim “Sana taş atana sen ekmek atacaksın, gün gelir attığı taşlar ekmeğe döner” diyen sesi kulaklarımdan gitmeyen annem ve öğretmen olarak görevinin farkında olan, bizleri düzgün bir birey olmamız için eğiten, aynı zamanda sevgisiyle yol gösteren Ayla Öğretmenim hayatımın mihenk taşları kadınlar. Bugünkü Aynur’un içindeki gücün mimarları onlar…
Okumayı da dinlemeyi de hep sevdim. Mesleki eğitim ya da komşu teyzenin anıları, anlatılan her hikâyeden, anlatmayı isteyen herkesten öğrenilecek bir şeyler, alınacak dersler var. Üç yaşındaki çocuğun yaşam enerjisi ya da yetmiş yaşındaki dostun hayat tecrübesi yeni ufuklar açabilir hayatımızda. Görmesini bilen için çevresindeki herkes bir öğretici olabilir. Hayat çamurlu bir yol. Annemiz, ailemiz, öğretmenlerimiz, bu yola çamurdan sakınacağımız taşlar döşer, dosta dönüşen arkadaşlarımız elimizden tutup destek olur. İlk adımlarımızı sağlam taşa basarsak rotamızı düzgün belirler, sağlam adımlar atabiliriz. Çamur bulaşmadan bir ömür geçmesi zor ama o zaman, güvenle yürüyebileceğimiz sağlam taşlarla döşenmiş yolun kıymetini nasıl bilebiliriz ki? Yolun başında başımız dik güvenle, çevremize bakarak yürürken edineceğimiz tecrübeler, çamurdan kurtulmamıza yardım eder. Ailemiz, öğretmenlerimizle girdiğimiz bu yolda elimizden tutan dostlarımız varsa ufka ulaşmak daha kolaylaşır. Yeter ki elimizi uzatalım, birlikte paylaşarak elele birbirimize destek olalım.
Başta annem ve öğretmenim, her yaşımdaki öğreticilerim, uzattığım elimi boş bırakmayıp el veren, destek olan herkese gönülden teşekkür ederim. El verenleriniz çok olsun, sevgilerimle…
Aynur Arslanalp