Tarihin İlk Büyük Fatihi: Büyük İskender (1)

Tarihte bilinen ilk büyük fatih ve tarihin ilk büyük stratejisti Büyük İskender…İşte onun hakkında bilmek isteyeceğiniz her şey…

Büyük İskender, Makedonya kralı ve Pers İmparatorluğu’nun fatihi ve tüm zamanların en önemli askeri ve politik dehalarından biri olarak tarihe geçmiştir. Kartaca Kralı Hanibal, Romalı Sezar ve Napolyon’un onu örnek aldıkları bilinir. Hatta Kanuni Sultan Süleyman bile, tahta çıktığında hedefini onun yönettiğinden daha geniş topraklara hâkim olmak olarak belirlemiştir.

Antik Makedonya’nın başkenti Pella’da, Makedonya Kralı II. Philip’in ve karısı Olympias’ın oğlu olarak M.Ö. 356’da doğdu. Çocukluğunu, babasının Balkanlardaki savaş alanlarında zafer üstüne zafer kazandığına ve ülkeyi büyük bir askeri güce dönüştürdüğüne tanık olarak geçirdi. Annesi ölümden sonraki hayat ve ruhlar âlemiyle çok ilgiliydi. İskender daha küçüklükten itibaren Yunan savaş efsaneleri, Akhilleus ve Herakles”in kahramanlıklarını dinledi, bunlarla büyüdü.

Babası, İskender”in silahlı ve silahsız savaş eğitimini 13 yaşındayken başlattı ve böylece babasıyla çıktığı seferlerde askerlere komuta etmeyi öğrendi. Yine aynı yaşta babası, Yunan filozof Aristotales’i onun muhakeme yeteneğinin gelişmesi için şahsi eğitmeni olarak tuttu. Retorik, edebiyat, bilim, tıp ve felsefe eğitimi aldı; İskender, tüm bu alandaki bilgisini kısa sürecek hayatının sonuna kadar kullanacaktı. Genç Aristo ona bilim, tıp, edebiyat ve felsefe öğretirken, devlet yönetimiyle ilgili de bilgiler veriyordu. İskender daha o zamandan küçük şehirlerden oluşan büyük devlet modelinin yanlış olduğuna karar verdi.

16 yaşında ülkenin başında
Bir gün, kral babası için kurulan pazarda, üzerine hiç bir biniciyi bindirmeyen, ehlileştirilmesi imkânsız görünen bir at gözüne ilişti. Bu atı Tesalya”lı Philonikos, İskenderin babasına hediye olarak getirmişti ve tam 338 kilo altın değerindeydi.  İskender, bu simsiyah atın alnındaki beyaz yıldız işaretine baktı ve ata sahip olmak istedi. Babası ise ona kendisine başka, daha iyi huylu bir at seçmesini söyledi. Ama o atı sevmişti. Atın huysuzluğunun nedenini anlamaya çalıştı. Sonunda atın kendi gölgesinden korktuğu için hırçın davrandığını anladı. Yanına yaklaştı ve atın başını güneşe doğru çevirdi. Gölgesi kaybolan at, sinirli tavırlarından vazgeçtiğinde onun üzerine bindi. At, artık onundu. İskender ata Boğakafalı anlamına gelen Bucephalus ismini verdi. Sonraları Pakistan’da fethettiği bir şehre onun adını verecekti.

340’da babası, ülke yönetimini o sırada henüz 16 yaşında olan İskender’e bırakarak, beraberindeki büyük Makedonya ordusuyla birlikte Bizantium”a gitti; bu, İskender’in o yaşta dahi ülke yönetebilecek eğitim ve beceriye sahip olarak görüldüğünün bir kanıtıdır. Bu sırada, Trakyalı bir kavim olan Maediler, Makedonya’nın kuzeydoğu sınırını geçerek bir ayaklanma çıkardı ve ülke için ciddi bir tehdit yarattılar. Aristotle, İskender”e bu ayaklanmayı bastırmasını öğütledi. İskender, derhal bir ordu topladı, başına geçti, asilerin isyanını bastırmayı başardı, karargâhlarını ele geçirerek buraya kendi adını verdi: Alexandropolis.

İki yıl sonra 338’de, Makedonya ordusu Yunanistan’ı işgal ettiği sırada, babası İskender’e komutanlık rütbesi verdi. Ve antik çağın tarih yazarlarına bakılırsa, Chaeronea Savaşı’nda, İskender cesareti sayesinde seçkin askerlerden oluşan Yunan askeri gücünü dağıttı.

Bu zaferden kısa süre sonra babası yeni bir kadınla evlendi; bu, Makedonya yüksek soylu sınıfından bir kadın olan Kleopatra’ydı.

Düğünde Kleopatra’nın dayısı General Attalus, İskender’in babasına, artık yüzde yüz Makedonya kanından gelen yasal bir varise kavuşabileceğini söyledi.

Bununla ima etmek istediği, İskender’in gayrimeşru olduğuydu çünkü annesi Makedonyalı bir soylu değil, Epiruslu idi. Bu ima üzerine öfkesine hâkim olamayan İskender’in elindeki içki kupasını Attalus’a doğru fırlatarak onunla tartıştığı, babasının ise sarhoşluktan sendeler vaziyette çektiği kılıcını kendisine doğrulttuğu söylenir. İskender bu durum karşısında şu sözleri sarf etmiştir:

“İşte Avrupa’dan Asya’ya geçmeye hazırlanan ve dengesini kaybetmeksizin bir masadan diğerine geçemeyen bir adam!”

Bu olaydan sonra İskender, annesini de alarak onun memleketi Epirus’a yerleşmiş ve orada yaşamaya başlamıştır. Bir süre sonra ülkeye dönmesine izin verilse de Makedonya’da babasının sarayında ne can güvenliği kalmıştır artık ne de bir önemi; dışlanmıştır ve gözden düşmüştür. Babası ise düğün gününde Makedonya soylularından bir genç tarafından suikasta uğrayarak hayatını kaybetti. Bunun üzerine İskender, şehre çağrıldı ve tahta geçti.

Pers İmparatorluğu’nu Keşfetme Arzusu

Babasının, Pers İmparatorluğu’nu fethetme arzusu, ona miras kalmıştı. Eskiden beri sürekli aklında olan fetih hazırlıklarına girişti ve bu hazırlık iki yıl sürdü. Ayrıca önce ülke içindeki muhaliflerini öldürtmekle hemen sonra da babasının ölümü nedeniyle bağımsızlık arzusuyla ayaklanan İlirya, Trakya ve Yunan halklarının isyanlarıyla uğraşmak zorundaydı. Teselyalıların yolları kapatmış olmasına karşın, askeri blokları yararak Yunanistan’a doğru ilerledi; burada kazandığı zafer sonrasında ülkenin güneyine ilerledi. O kadar başarılı ve hızlıydı ki, Yunanlılar şaşkındı: 336 yılı yazının sonunda onun hâkimiyetini tanımaktan başka seçenekleri kalmamıştı.

Bu süre boyunca kendisine karşı çıkan yaşlı ve nüfuzlu kimseleri öldürttü. Ordusu fazla büyük değildi ama iyi eğitimli ve donanımlıydı. Pek çok mühendis, mimar, bilim adamından oluşan bir takımı da ordusuna dâhil etti. (19.yüzyılda Mısır’ı fethe girişen Napolyon da aynını yapacaktı.)

Hayalgücünü tetikleyen şey, destansı bir şiir, Homeros’un yazdığı İlyada’dır. Yunanlı kahraman Aşil, Truva’da Hektor’a karşı zafer kazanmış, düşmanının cesedini babasına vererek iyi niyetini gösterir. Güç ve merhamet, onu etkilemiştir. İlyada’yı yanından ayırmaz hiç, Aşil’i örnek alır.

334 baharında Asya akınını gerçekleştirmek ve Çanakkale Boğazı’nı geçmek üzere yola çıktı.
Tahta çıkışından beri Pers İmparatorluğu”nu ele geçirmeyi tasarlayan Büyük İskender, orduyu beslemek ve 500 talente ulaşan borçları ödemek için gerekli kaynakları bulma düşüncesiyle hemen sefer hazırlıklarına girişti. Kral naibi olarak yönetimi Sibonlu Antipatros”a bıraktıktan sonra M.Ö. 334 ilkbaharında toplam 30 bin piyade ve 5 binin üzerinde süvariden oluşan ordusuyla yola çıktı. Bu ordunun içinde 14 bin Makedonyalı ve Helen Birliği”ne bağlı 7 bin asker yer alıyordu. Silah ve güç dağılımı açısından çok iyi düzenlenen orduya mühendis, mimar, bilim adamı, saray görevlisi ve tarihçiler de eşlik ediyordu.

İskender, Makedon ordusunun başına geçtiği sırada henüz 26 yaşındaydı. 334’de Çanakkale Boğazı’na vardı; denizden karaya çıkarken tüm Asya’yı bir gün ele geçireceğine dair yemin etti. Bir daha asla ülkesine geri dönemeyecekti.

Kılıç ve Düğüm

Pers ordusunun, Biga yakınlarına geldiğini haber aldı. Pers ordusu, o dönemde dünyanın en büyük gücüydü; sayıca Makedonlardan 5 kat büyüktü. Truva kenti yakınlarındaki Granicus nehrinin karşı kıyısında onu 40 bin kişilik bir Pers ve Yunan ordusu bekliyordu. Kendi askerlerinin sayısı ise 25 bin idi. Bunun 7600’ü esir Yunanlılardan oluşuyordu. Çayı geçerek Perslerin direkt üstüne yürümek isteyen İskender”e komutanları karşı çıktı. İskender ise “Buraya gelmek için koca Çanakkale boğazını geçmişken, önümüzdeki bu sığ çay mı bizi durduracak. Bu çay karşısında gerilersek Çanakkale Boğazı utancıdan kızarır” deyince bütün ordu karşıya geçti.

Askerleriyle omuz omuza savaştı, yaralandı. Ancak Perslerin kaybı daha büyüktü. Pers ordusu kaçmaya başladı. Bu çarpışmada elde ettiği zafer ona Batı Anadolu”nun kapılarını açtı. Yunanistan”da izlediği politikanın tersine, tiranları sürerek demokrasilerin kurulmasına ön ayak oldu. Ama kentleri fiilen kendisine bağlama yoluna gitti. Karya”daki Miletos (Milet) ve Halikarnassos (Bodrum) kentlerinin direnişini kırarak yöneticilerini teslim olmaya zorladı.

Pers ordusunu bozguna uğrattıktan sonra Truva (o dönemdeki adı Ilion) harabeleri önlerine geldiler. Eskiden beri Aşil’in kahramanlıkları ile büyüdüğünden burada bir süre kaldılar. İskender, Aşil’in mezarını ziyaret edip Truva Savaşı kahramanlarına kurbanlar sundu ve bir tören düzenledi. Aşil’in kalkanını mezardan söküp yanına aldı; savaşta kendisine şans getirmesini istiyordu. O zamanın geleneklerine uygun şekilde çıplak olarak Aşil’in mezarı etrafında koştu ve ona bağlılığını gösterdi.

Daha sonra ordusuyla birlikte Gordion”a yöneldi. Gordion, Sangarius (Sakarya) ırmağından geçen Pers kraliyet ordularının yolundaki bir kent idi. Gordion”daki düğümün efsanesini İskender biliyordu. Vaktiyle Kral Gordius gelecekte bir gün bu düğümü çözenin Asya”nın fatihi olacağını söylemişti. Düğüm, bir öküz arabasının öküzlerinin bağlandığı tahtaya bağlı, halatın ucu gözükmeyen, çözülmesi imkânsız görünen bir düğümdü. İskender elleriyle düğümü çözemeyince kılıcıyla halatı bir hamlede kesip düğümü yok etti.

Anadolu içlerine doğru 1500 km yol aldı. Şehirler ona ard arda kapılarını açtı. Yunanistan yeniden bir bütün oldu. Ancak Persopolis’teki Pers İmparatoru Dara, İskender’i yok etmek için yarım milyonluk bir ordu kurdu. Tüm maiyetini yanına aldı. Perslerin yarısı kadar bir orduyla Anadolu’da ilerlemeye devam etti. Adana Yumurtalık mevkiindeki İssus’ta karşılaşan iki ordu, burada çarpıştı. İskender”in ordusu 13″e 1 oranda daha küçüktü. Uzun mızraklar taşıyan birlikler, ordusunun asli öğesidir. Mızraklar çok büyüktü, iki elle kullanılabilirler, ölümcüldürler. Buna karşılık Pers mızrakları 1,5 m. uzunluktadır. Falanksları doğrudan Pers ordusunun merkezine gönderdi. Pers ordusu yenildi. Darius, ordusunu terk ederek kaçtı. Darius, öylesine büyük bir paniğe kapılmıştı ki, annesini, karısını ve çocuklarını arkasında bırakarak kaçtı. İskender onu takip etse de elinden kurtuldu. Darius bir yıl kadar dağlarda yaşayacak bu sırada İskender de nihai savaş için hazırlıklar yapmaya başlayacaktı. İskender güneye inerek burada İskenderun şehrini kurdu ve bir yıl kadar kaldı. Kaçak kralı yakalamaya yemin etti. İskender, onun ailesini esir aldı. Darius’un annesini yanına aldı; onunla dost oldu ve Darius’un annesi onun sadık hizmetkârlarından biri haline geldi.

Önceki İçerikFatih Portakal – “SES”SİZ
Sonraki İçerikDoğu’nun Paris’i BEYRUT (2)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz