2016-17 yıllarıydı sanırım, “10 Amazon Yüksek Doz Yaşam”isimli, 10 kadının yaşam öykülerini anlatan bir kitap okumuştum. Bu kitap ile tanıdım Ayşenur’u. Pembe kurdeleli gelindi o. Yazdıklarını okurken sanki cıvıltıyla anlatıyormuş hissi uyandırmıştı bende. Hemen Instagram da takibe almıştım. Evinden yaptığı güzel sunumlarını paylaşan, yaşama tutunan rengarenk bir kadın görüyordum. Şifa günlüklerini de okudum yıllar içerisinde. Kanser denilince aklıma, verdiği mücadelenin griliğine rağmen rengarenk kalabilen Ayşenur gelir. Bu yazımda bilmeyenlere Ayşenur’u anlatmak istiyorum.
Ayşenur, 12 yaşında 2.evre kemik kanseriyle, okul bahçesinde koşup oynarken ayağının takılıp yere düşmesi ile tanışıyor. Kanserle mücadelesi o yaşta 4 yıl yürüyemeyerek başlıyor. Tedavisini oluyor ve 15 yıl sonra üniversiteyi bitirmiş, iyi bir şirkette iş bulmuş ve kendi tabiri ile ‘dünyanın en sevgi dolu adamı’ ile nişanlanma arifesindeyken, 1. Evre meme kanserine yakalanıyor.
Nişandan sonra ilk operasyonuna gidip yüzüğünü çıkarmak istememesini tebessümle okumuştum. Tümörün kötü huylu çıkmasıyla birlikte iki memesinin alınacağı ve böyle meşakkatli bir döneme nişanlısını sokmak istemese de nişanlısının “Bir sene bekleyecektik, beklemeyelim. Hemen evlenelim,” demesi Ayşenur’un ne kadar doğru bir seçim yaptığını gösteriyordu.
Hızla düğünlerini yapmışlar ve 2 memesinin alınacağa ameliyata evli girmişti Ayşenur. Sonrasında kemoterapi için eşinden ve evinden bir süre ayrı kalmak zorunda kalıyor, evine kavuştuğu her hafta sonunu enerjisine yakışır şekilde evi ile ilgilenerek geçiriyordu. Evliliklerinin ilk yılına belki de bir ömür yaşanabilecek sıkıntıları ve gözyaşlarını sığdırmışlardı.
Ayşenur’un yunuslara olan sevgisi, onları mucizelerle bağdaştırması; eşi ile hastaneye kontrole giderken ‘Allah’ım bize bir işaret ver, şurada bir yunus zıplasın ve ben bundan sonra her şeyin güzel olacağını bileyim’ duasıyla o saniye iki tane yunus zıplıyor. Onu takip eden ya da tanıyanların her yunus gördüğünde Ayşenur’u hatırlaması bundandır. Ve Ayşenur’un bu dileği kabul oldu, artık iyiydi. O özlediği monoton hayata kavuşmuştu. Hatta öyle ki sabah uyanmak yataktan kalkmak istemediği anları oluyordu ama bunun asıl sebebi hamile olmasıydı.
Ayşenur, 2016 yılında kızı Ela’yı kucağına aldıktan sonra 3.Evre lenfoma olduğunu öğrenmiş ve kızı henüz 2 aylıkken kemoterapiler başlamıştı. Kızıyla ilgilenerek, onun hiçbir anını kaçırmamak için hayata tutunarak bunu da atlatmayı başarmıştı.
2019 başlarında tahlil ve tetkikleri yeniden başlamış ara ara temiz derken, temmuz sonu “Kanser 4.kez geldi karaciğer ve yumurtalıklarımda,” diye duyurmuştu.
Ayşenur, 2019-2023 arasında 4. Evre kolon kanseri ile mücadele etti. Bu süreçte, karaciğerinin büyük bir kısmı, kalın bağırsak, yumurtalıklar, rahim ve safra kesesi alınmıştı. Ama o kendini iyi hissettiği her an kızı, eşi ve ailesiyle güzel zamanlar geçiriyordu. Kemoterapi görüyor, hastanede yatıyor ama vazgeçmiyordu. Onun bu güçlü halleri, sosyal medyada hasta olmadığına dair ucuz yorumlara sebep olmuştu hatta o kadar ki doktoruna ulaşan bir müptezel “Sizi de kandırıyorlar, bunlar yalan söylüyor,” bile demişti. Ara sıra bu insanlar modunu düşürse de vermesi gereken bir hayat mücadelesi vardı. Çok sevdiği kızını büyütmek istiyordu. Yaşam enerjisi ve mücadelesi, bir çoğumuza örnek oldu. Vazgeçmek yoktu! Ağlayabilirdik, bağırabilirdik ama en çok gülecektik. “Daha ne kadar yenmem gerekiyor bilmiyorum ama yine yeneceğim,” diyordu Instagram Story’lerinde.
Maalesef bolca dualar edilen günlerin ardından hastanede yatan Ayşenur’un eşi, “Hüküm Allah’ın” diye başlayan bir post attı. Evlilik yeminini tutmuş iyi günde, kötü günde, ölüm onları ayırana kadar yanında olmuştu hayat arkadaşının.
Ayşenur 13 Kasım 2023 de bu dünyaya veda etti. Onca acıya rağmen, gülümseyen yüzü ve yaşam enerjisiyle hiç unutulmayacak.
Huzurla uyu sevgili Ayşenur…
Emel Kızıldağ