TANRILAR OKULU “Dünya Böyle Çünkü Sen Böylesin!”

‘Dünya böyle çünkü sen böylesin’ diyor Dreamer.

Dreamer kim mi? Dreamer, benim hayatımı kökten etkileyen kitaplardan, Tanrılar Okulu’nun kahramanı, rehberi, ‘DÜŞ’leyeni.

Pandemi döneminde karşılaştım Tanrılar Okulu ile. Oysa ne kadar uzun yıllardır methini duyuyor ve okumaya niyetleniyordum. Bu gecikmiş buluşmayla nihayet elime aldığımda, ilk satırlarıyla vurgun yemiş gibi oldum. Yazar Stefano D’Anna bana sesleniyordu sanki;

‘Hayat, tıpkı bana yaptığı gibi seni de bir mengenede soluğun kesilinceye kadar sıktığında, seni içinden çıkamayacağın hayal kırıklıklarına uğrattığında ve hiçbir çıkış yolu bulamadığında… işte ancak o zaman, bu Kitap bir anda eline geçecek ve seni bulacaktır.’

Demek ki bunun için okumakta gecikmiştim, Dreamer ile tanışma zamanım ancak gelmişti. Geçmişimden sorgusuz sualsiz yüklenip bugüne getirdiğim ezberlerimin ağırlığı altında iyice ezildiğimi idrak edebildiğimde… Kitabı bir solukta bitirdim. Ve daha yediğim vurgunun sersemliğini üzerimden atamadan, hayat bana bir kez daha göz kırptı. Kitap ile Sohbet buluşmasında Yasemin Sungur hocamla karşılaştırdı. Çünkü hayatta tesadüf değil tevafuk vardı; Tanrılar Okulu’nda kısa bir aradan sonra bir kez daha ve daha derin bir kavrayışla öğrenci olmanın zamanıydı.

Dönelim Dreamer’ın o sarsıcı cümlesine;

‘Dünya böyle çünkü sen böylesin’ diyor ve devam ediyor:

‘Oluş’umuz yaşamımızı yaratır’.

İlk okunduğunda belki kimimizde karşılık bulmuyor, bazılarımızı ise tır çarpmışa döndürüyor. Ancak bu ifadeler kitabımızda ilerledikçe o kadar güzel bir akışla ince ince dokunarak anlam buluyor ki, sonuçta verilen mesajı hepimiz gayet net anlıyor, kabul ediyor ve sindiriyoruz.

Özetle bu kitabın bende bıraktığı en derin öğreti:

‘Hayatta her şey içten dışa oluşuyor!’

Hayat bazılarımızı zorluyorsa bu,  bize hizmet etmeyen olumsuz hislerimiz, sağlıksız düşüncelerimiz, faydasız bakış açılarımız sebebiyle böyle.

Peki ne olacak? Böyle gelmiş böyle mi gidecek? Yaşamımızı değiştirmek, dönüştürmek mümkün mü?

Değişim istiyoruz, peki değişmek istiyor muyuz?

Ne büyük rahatlık değil mi, ‘hayat zor’ diye sızlanarak, hiçbir sorumluluğu üzerimize almadan yaşayıp gitmek.

Ama işte olduğumuz halde de memnun değiliz, tatminli değiliz, bir şeyler değişsin istiyoruz.

DEĞİŞİM istiyoruz da DEĞİŞMEK istemiyoruz nedense.

Tanrılar Okulu bu konuda çok net; Kendi hayatımızdaki değişimi sadece kendimiz yaratabiliriz.

Stefano D’anna diyor ki;

‘Dokuzuncu yüzyılda Lupelius tarafından kaleme alınmış çok değerli el yazmasında iki Latince kelime olan “Mea Culpa”nın çok derin anlamıyla karşılaştım. Mea Culpa, her şey benim hatam, evrende yaşamakta olan başka hiç kimsenin hatası değil, tek sorumlu benim, anlamına geliyor.’

Aslında ne hatalı arıyoruz ne de suçlu. Ama memnun olmadığım hayatımı değiştirmek istiyorsam tek bir ‘SORUMLU’ var, o da BEN’im!

‘Bu benim düşlediğim hayat değildi’ diyor kitabımızın kurban bilincinde, suçluluk ve değersizlik hisleriyle dopdolu olan kahramanı.

Cevap vurucu tonuyla Dreamer’dan geliyor. Öyle ki sadece kahramanımız değil hepimiz sarsılıyoruz bu ifadelerle:

‘Senin dışında gerçekleşen her şey, açığa çıkabilmek için senin içsel onayını almak zorundadır.

Dünya senin onu düşlediğin gibidir, o bir aynadır.

Değiş ki dünya değişsin!’

İçeride ne varsa dışarıda da o var.

Bu cevap bizleri önce biraz karanlık sulara doğru sürüklüyor.

Yani ben mi onay verdim bu memnun olmadığım yaşantıma? Ben mi istedim bunu?

Hayatımıza bakıyoruz ve ne çok istemediğimiz şey görüyoruz;

İlişkilerimizde, işimizde, parasal alanda, sağlığımızda, duygusal hayatımızda… Ve soruyoruz; Neden böyle? Neden ben?

Yanıt evrensel yasalarda gizli, ‘İçeride ne varsa dışarıda da o var’ diyor yasa.

Kendine dön, iç dünyana bak.

Sorgulamadan alıp kabul ettiğin düşüncelerine, koşullanmalarına, alışkanlıklarına, anlaşmalarına bak.

Ne yazıyor Apollo tapınağının girişinde altın harflerle: ‘Kendini Bil’

Bil ki, neyi neden yaptığının, neyi neden yaşadığının farkında ol.

Bil ki, gerçekten ne istediğinin ne düşlediğinin bilincinde ol.

Ve değişim için, dönüşüm için, gelişim için önce DÜŞLE sonra HAREKETE GEÇ!

Martı Kitap Kulübü Kurucusu Yasemin Sungur hocamın dilinden düşürmediği ‘düşle’ ve ‘harekete geç’ sloganları, başucu kitabım Tanrılar Okulu’nu her elime aldığımda kulağıma fısıldanıyor sanki. Kitap ile Sohbet etkinliğinde haftalarca Tanrılar Okulu’nu diğer kitapdaşlarla sohbet ederek deneyimlemek benim eşsiz deneyimim oldu.

Ekonomist, sosyolog, akademisyen, dünya çapında bir eğitmen olan ve bu kitabın kendi yaşantısının bir iz düşümü olduğunu vurgulayan yazarımız Stefano D’Anna’nın hatırlattığı gibi;

‘Yaşam, bağımlılık içinde harcanmayacak kadar değerli ve bir kaybeden olmayacak kadar bolluk ve imkanlar içindedir! Artık değişme zamanıdır!’

Burası aslında artık karanlık sulardan yavaş yavaş aydınlık gökyüzüne doğru yükselebileceğimiz nokta. Bu hayatı yaratmış olan ben isem, yeni bir gerçekliği yaratım gücü de yine benim ellerimde.

Ne dersin? Sorumluluk alarak düşlediğin yaşam için adım atmaya var mısın?

Pınar Aykol

Önceki İçerikBodrum’da Sanatçı Atölyelerini Geziyoruz
Sonraki İçerikOkurun Gözünden – Şimdiki Çocuklar Harika