Paris Olimpiyat 2024, Sporcularımızın Giysileri

Vakko’nun Olimpiyat sporcularımız için tasarladığı giysilerin bir felaket olduğunu düşünüyorum. Bunu yapan umarım benim öğrencilerimden biri değildir. Bu giysiler renk ve desen kullanımı açısından yanlışlar barındırdığı gibi sporcuların üstünde de kötü duruyor.

Neden?

Erkekler için ince çizgili, kadınlar için kalın çizgili bir kumaş seçilmiş. Bunun tam tersi olması gerekirdi. Kalın çizgi görsel olarak bedeni geniş gösterir. Ayrıca kadının memeleri nedeniyle çizgi eğrileceği için cekette hiç hoş durmaz. Erkek göğsü kalın çizgiyi taşımaya uygundur ama kadın göğsü çizgileri deforme ettiği için hem ceket iyi durmaz hem çizgiler bedene görsel olarak uymaz. Belli ki bu nedenle kadınların ceketleri bol tutulmak zorunda kalınmış. Oysa bu insanlar sporcu. Onların bedenlerini gizlemek değil, tersine bedenlerindeki gücü ortaya çıkaracak bir tasarımın seçilmesi gerekirdi. Artık burada tasarımcının yeteneksizliği mi, yöneticilerin taassubu mu rol oynamış bilmiyorum.

İkinci konu, çizgili giysilerde, ayrı bir çizgi etkisi yaratacak türde biye kullanılmaz. Biyenin, düz kumaşlar için dikkatle kullanılması, rengi ve kalınlığıyla tasarımı çevreleme gücü nedeniyle olur olmaz kullanılmaması gerekir. Düz renk kumaşlar seçilmiş olsaydı biye kalınlıklarıyla ve renkleriyle hoş sonuçlar elde edilebilirdi.

Gelelim renk konusuna.

Seçilen mavi tonu aslında hem kadın hem erkek için güzel bir yaz rengi ama burada sakıncalı. Nedenine gelince, uzak algısı çok zayıf. Biz her görsel öğeyi faklı uzaklıklardan farklı algılarız. Olimpiyat açılışı gibi, tamamen uzaktan algılanan bir durum için seçilen bu renk son derece yanlış. Üstelik bu yanlış, yanında kullanılan krem tonu ile katmerlenmiş. Rengin pastel bir açık mavi olması uzaktan ilgiyi çeken bir durum yaratmıyor, tersine öteki renkler arasında dikkati en son çekiyor. Bu renk bir zemin rengi olabilir ama desen rengi olarak yanlış. Zaten zemin ve desen burada birbirine karışıyor.

İkincisi, bu mavinin yanındaki beyaz, kırık beyaz ya da krem, birlikte olduğu renklerden etkilenerek değişikliğe uğrayabilen bir renk. Dikkatle bakarsanız bu rengin hafifçe sarardığını göreceksiniz. Çünkü doygun renkler, yanlarındaki zayıf renkleri kendi tamamlayıcılarına doğru döndürür.

Bu ne demek açıklayalım.

Örneğin kırmızı bir gömleğiniz var ve üstüne açık gri bir kravat takarsanız, bu kravat yeşil gibi görünür. Eğer mor bir ceketiniz var ve içine krem bir gömlek giyerseniz bu krem renk iyice sararır. Bu değişimler, gözün rengi algılayan sinirlerinin ilişkisinden kaynaklanır; bunları ben ve tasarımcı hocalar derslerde hep anlatırız. Yani bu giysilerde mavi, görece olarak yanındaki kremden daha renk gücü yüksek bir tonda olduğundan doğal olarak yanındaki rengi, kendi tamamlayıcı zıtlığına doğru değiştirecektir. Eğer krem yerine diyelim ki kırmızı kullanılmış olsaydı, bu kez kırmızı, maviyi kendi tamamlayıcısı olan yeşile doğru döndürecek ve mavi, yeşilimsi bir mavi olarak görülecekti. İşte bu nedenlerle bu giysilerde kullanılan krem ve mavi aslında güzel birer zemin rengi olmalarına karşın birbirlerini baltalayan bir renk ikilisi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yine renge ilişkin önemli bir yanlış.

Birbirlerine çok yakın ışık değerinde olan renklerin kullanılmış olmasıdır. Bu giysilerin siyah beyaz fotoğrafları çekildiğinde açık gri ve çok açık gri çizgiler göreceğiz. Bu da kullanılan renklerin uzak algısının zayıf olduğunu gösterir. Zaten erkeklerin giysilerindeki ince çizgiler uzak algıda hiç görülmeyeceği için bir açılış töreninde 30 metre uzaktan bile göze çarpmayacaktır. Yani çizgili bir kumaşın kullanılmasına hiç gerek kalmamış olacaktır.

Son olarak, bu kumaşlar son on-on beş yıldır zaman zaman erkek ceketlerinde görüldü ve sanırım Vakko’nun elinde stokta kalmış olan kumaşlar.

Kadın-erkek ayrımını kaldıracak ve tek bir görünüm verecek.

Bu tür giysiler, iş giysileri sınıfına girmese de özel amaçlı giysilerdir. O özel amaç burada şudur. Uzaktan hemen göze çarpacak, dikkat çekecek, dinamik, enerjik bir takım ruhu yaratacak,

En büyük yanlışlardan biri de bu giysilerin her bedene göre ayrı ölçülerek terzi işi olması gerekirdi. Standart beden kalıplarıyla bu iş olmaz. Kiminde çuval gibi durur, kiminde düdük gibi. Burada göründüğü üzere… Çünkü sporcular yaptıkları sporlara göre bedenleri biçimlenmiş insanlar.

Bunları 45 yılını tekstil tasarım konusunda öğrenci yetiştirmiş bir emekli tasarımcı akademisyen olarak yazıyorum.

Yıllardır tekstil ve hazır giyimcilerimizin baş konusu marka yaratmak, İtalyan tasarımcılar gibi özgün işler yapmak vb. konulardır ama ne tasarımcılarımızın yetişmesi için kurumlara doğru dürüst katkı yapmışlardır, ne tasarımcılarını insan gibi çalıştırırlar. Her sempozyumda aynı şeyler söylenir, patinaj yapılır. Bir metre yol gidilmez. Hoş, artık hiçbir özgünlük kalmadı vitrinlerde zaten. Ama hiç olmasa biraz bilgi sahibi olsalar da yukarıda açıkladığım yanlışları yapmasalar tasarımcılar ve firmalar. Boşa çalışmışız diyorum geldiğimiz yere baktıkça.

Olimpiyat giysilerimizle ilgili tasarımsal yanlışları anlatmaya çalıştım.  Konuyu etki, algı, sembol ve yöntem eksenlerinde biraz daha genişletmek istiyorum.

Sosyal medyadaki eleştiriler de genellikle bu açılardan yapıldı.

Pijama gibi, Yunan bayrağına benziyor, cezaevi giysisi gibi vb.

Bu bir algı gerçeğini gösteriyor. Çok sayıda insan bu tür benzetmeleri yapıyorsa, bu, tasarımın renk ve biçim olarak nasıl bir etki bıraktığının göstergesidir.

Pijama gibi, pasif, Allah rahatlık versin diyen, dinamizme değil dinginliğe yönlenen bir etki.

Yunan Bayrağı gibi Türk olmayan, bizim olmayan, tarihte bir dönem düşmanımız olan, (aşırı milliyetçiler için hâlâ düşman) en azından oyunlarda rakibimiz olan bir ulusun renkleri.

Bunlar tabii ki tasarımlar için hiç iyi puanlar değil.

Bizim kırmızılı beyazlı, sert, dinamik, istediğin gibi çekip uzatıp hareketlendirebileceğin bir yıldız taşıyan, dairesel onlarca görsel etki yaratabilecek bir hilali olan bayrağımız var. Bu bayrak tam bu iş için ideal bir tasarım kaynağı. Tabi hayal edebilene…

Örneğin açılışta bir koreografi oluştursan. Yürürken, dururken bir kol hareketiyle seyircileri büyüleyecek bir pelerin yapsan, hilal ve yıldızların varyasyonlarıyla, izleyenler de giyinenler de yerlerinde duramasalar, şimdiden yarışmaya hazır hissetseler, rakiplerimizi bu görsellikle ezsek en başından.

Daha neler neler yapar genç tasarımcılar onlara fırsat verilirse. Benim bu örneğim çocuk oyunu kalır.

O zaman bu fırsat nasıl verilir düşünelim.

Bir yarışma düzenle, genç tasarımcılar arasında. Geniş bir jüri kur. Jüri değerlendirirken her açıdan değerlendirsin, gönlün rahat olsun. Modanın başkentlerinden birine gidiyorsun. Bastır parayı, en güzel sergi salonlarından birini tut, yarışma finalistlerini sergile hatta bir defile organize et. Kazanan tasarımı dünya spor ve moda dünyasında tanıt. Bir firmaya sipariş verip işi öldüreceğine genç tasarımcıları ateşle, heveslendir. Onları Paris’te moda dünyasına sun.

Bunlar vizyon işi. Liyakat işi, bilgi ve yetenek işi. Vakko, Vakko olmuş 60 yılda tamam da, Paris’te bu tasarımlarla onlar da çaptan düştü. Sitelerinde hoş birkaç örnek var aslında gri ve kırmızılarla yapılmış ama Paris’te en kötülerini kullanmışlar.

Ne diyelim, giysilerde sınıfta kaldık, bari sporcularımız bayrağımızı çok dalgalandırsa.

Mehmet Zaman Saçlıoğlu

Önceki İçerikParis Olimpiyat Oyunları
Sonraki İçerik“Kendine İyi Gel”