Nepal – Tibet – Hindistan Gezisi

Her zamanki seyahat grubumuzla bu seferde birinci durağımız olan Nepal’in başşehri Katmandu’ya varmak için uzun meşakkatli yolculuğumuza başladık. Önce Yeni Delhi’ye vardık. Oradan da Katmandu’ya uçtuk. Katmandu’ya inmeden uçaktan Himalayalar’ı görme şansımız oldu. Muhteşem bir görüntüydü. Hepimiz sonradan yapacağımız trekkingde nasıl bir doğa manzaralarıyla karşılayacağımızın heyecanı sarmıştı. Katmandu’ya indikten sonra otobüsle otelimize geçtik. Yorucu bir yolculuk olduğundan biraz dinlenip şehrin merkezi olan Thamele’i gezmeye karar verdik. Nepal – Tibet – Hindistan 1Bir an kendimi Hindistan’da hissettim, zira aynı kalabalık, aynı gürültü burada da vardı. Hemen alışverişe başladığımızı söylemeden geçemeyeceğim, çünkü o parlak renkler ister istemez insanı cezbediyordu. Daha sonra yorgunluğumuz artınca otele geri dönerek tekrar buraya gelmemiz gerektiğini söylemeyi de ihmal etmedik. Hindistan’da olduğu gibi burada da Nameste, yani “hoş geldiniz, merhaba” diyerek karşılıyorlardı.

Sabah yöresel kahvaltıdan sonra rehberimiz eşliğinde ilkönce Maymun Tapınağı’na gittik. Maymunlar yaşamlarını burada rahatça sürdürdüklerinden bu isim verilmiş. Fakat o kadar çok tapınak vardı ki hepsi ilgi çekiciydi. Bütün tapınakların isimleri farklıydı. Stupa adıyla bir kubbe var, tapınakların ortasında ve dua bayraklarıyla çevriliydi. Bu tapınakların etraflarında da kalabalık insan toplulukları ibadeti daha da ilginçti. Budizm de budaya ulaşmak için tavaf eden insanlar yuvarlak dua çemberleri çeviriyorlardı. Tabii biz de kusur kalamazdık, aynı şekilde hepimiz tavaf yaptık. Sonra da alışverişimizi ihmal etmedik. Daha sonraki gün, Potan şehrine gittik. Burası hac merkezlerinden biri olan Boudhanat’ı tapınağını, Bhaktapur’da aslanlı kapı, Budha ve kral heykellerini altın kapıyı, Durbar Meydanı’nı gezdik.Bu gezdiğimiz yerler Budizm inancı için kutsal sayıldığından buralara çok önem veriyor ve hacı olmak için büyük bir inanç içinde dualarını yapıyorlardı.

Daha sonraki ziyaretimiz, ölülerin yakıldığı, Pashupati Nath tapınağının çevresiydi. Aynı zamanda üç dört yerde ölü yakma törenleri vardı. O tarafa giderken etraftaki kesif koku sizi sarmalıyordu. İnsanoğlunun merakı işte; içeri kadar iyice görebilmek için yol aldık ama ben burnumu kapamak zorunda kaldım. Çok fazla turist vardı. Bazıları kayıt yapıyor, bazıları da resim çekiyor… Benim gibiler de şaşkınlıkla izliyordu. Tabii, bu işin bir seremonisi vardı. Halkın alt tabakasından olan dokunulmazlardan bir adam bu işi yapıyordu. Adamın üstü çıplak altında ise beyazımsı demeyelim, gri olmuş bir örtü vardı. Nehre girip abdest alıp gibi yıkanıyor, sonra odunları belli bir düzende dizip aralarına ot koyuyor ve bir şey döküyordu. Yerel rehbere sorduğumuzda odunların seçildiğini, otun özel bir karışımı olduğunu söyledi. Dökülen su da içinde yakıcı ya da tutuşturucu olduğunu anlattı. Fakat hiçbirimiz ne olduğunu tam anlayamadık. Diğer tarafta ölen kişinin yakınları tören yapıyorlardı.

Törenleri ilgi çekiciydi ve ağlayan ağıt yakan yakınları vardı. Ben buna daha fazla dayanamayarak otobüsümüze geri dönerken hediyelik eşya satan satıcıların ısrarları bıktırıcıydı. Almadığınızda yanınızdan ayrılmıyorlardı. Tam bir ironiydi. Akşam saatlerinde şehirde gezerken sokak aralarındaki kafelerde yemek yeyip oraya özgü birayı içmek rahatlatıcıydı. Bundan sonra ki rotamız Tibet olduğundan otel de Tibet’le ilgili oranın yerel rehberi bizlere bilgi verdi.

Nepal – Tibet – Hindistan 2

Tibet’in diğer ülkeler gibi olmadığını Dünyanın çatısı sayıldığından 4.900 metre yükseklikte olması özel önlemler alınması gerektiğini söyledi. İlk önce bu akşamdan itibaren dört litre su içilmeye başlanmasıydı. Ülkeye inene kadar bu miktarın içilmesi, oraya ayak basıldığında baş dönmesi, kalp çarpıntısı ve tansiyon yüksekliğinin olabileceğini, çok çabuk yorulacağımız için de çabuk hareket etmemiz gerektiğini söyledi. Tabii bunlar anlatılırken beni panik sarmaya başlamıştı. Çünkü tansiyon yüksekliği zaten bende vardı.

Nepal – Tibet – Hindistan 3

Tam macera dolu geziye çıktığımı geç de olsa anladım ve korktuğumu söylemeliyim. Uçağa bindiğimizde hepimizde heyecan vardı. Zira son anda alınan vizeler olması o ülkeye girilebilir anlamına gelmiyordu. Tibet hükümeti her an sınırlarını kapatabiliyordu. Uçakta çoğumuz pencere kenarında oturduk. Resim çekmenin çok güzel olduğunu söylemişlerdi. Tibet yukarıdan bakıldığında sapsarı toprakla kaplı yeşilliği olmayan ağaçların bile yaprakları sapsarıydı. Gördüğümde şok oldum. Daha sonra insanların da sarı benizli olması beni şaşırtmadı. Uçağımız havaalanına Başşehri Lhosa indiğinde yere ayak bastığımızda müthiş oksijeni hissetmemek imkânsızdı. Hepimizin başı dönmüştü.

Nepal – Tibet – Hindistan 4

Çok sıkı güvenlik kontrolü vardı. Saatlerce ayakta iki adımda bir güvenlikten geçtik. Çok sıkı aranmamız da cabasıydı. Meğer Tibet, özerk bir ülke olduğundan Çin devleti tanımadığından Çin’in etkisi altındaydılar. Para, bayrak ve yönetim şekli Çin’le aynıydı. Buraya gelen turistler Çin devletinin Tibet’in özerkliğini tanımamasından dolayı Tibet’in meşhur meydanı Tiananmen meydanında kendilerini yakması Tibet hükümetini zor duruma soktuğundan çok temkinliydiler. Hepimizin boynuna kaldığımız süre zarfında verilen kartlarla dolaşmamız gerektiğini ve tek başına dolaşılamayacağını söylediler. Tibet serüvenimiz böylelikle sıkı denetim altında başlamış oldu.

Nepal – Tibet – Hindistan 6

İlk önce otobüsle otele gitmeden evvel kayalıklara oyulmuş Budha heykellerini gördük ama o kadar soğuktu ki dışarıda fazla kalmak imkânsız gibiydi. Otele yerleştiğimizde hepimiz dayak yemiş gibiydik. Çoğumuz odalarda dinlenmeye çekildik. Gece yarısına doğru ben kalp çarpıntısından duramadığımdan doktor çağırdık. Oksijenimizi parmaktan bir aletle ölçtü ve tansiyon hapını burada bulunduğun zaman zarfında sabah aksam almam gerektiğini söyledi. Sabaha daha iyiydim. Kahvaltıdan sonra Budistler için çok önemli tapınak olan Potala Sarayı’na gittik. Burası tepede Budistlerin hac yeri olarak geçen müthiş tapınaktı. Buraya çıkmak içinde 1000 merdiven den sonra tepeye varıldığını ve kendimizi çok yormadan çıkmamız gerektiğini söylediler. Yazarken bile nefesimin kesildiğini söyleyebilirim. Burada Dalay Lama’dan sonra kalan rahiplerin yaşadığını, ülkenin her yerinden gelen insanların ziyaretleri olduğundan ellerinde termoslarla merdivenleri çıkıyorlardı. Sorduğumuzda Yak öküzünün tereyağını eritip termoslara koyup buradaki kandillere dökerek dua ettiklerini söylediler. Tibet’in meşhur Dalay Laması, isyandan sonra Hindistan’a kaçarken çoğu rahip de onunla birlikte kaçmış. Kalanlarsa, bu Potala Sarayı’nda yaşadıklarından Budistler için çok önemliydi.

Nepal – Tibet – Hindistan 7

Mekanda o kadar çok heykel vardı ki, üstlerinde ise değerli taşlar vardı. Birinci Dalay Lama’dan başlayıp en sonuncusunun heykeline kadar vardı. Ama şehirde Dalay Lama adını telaffuz etmemiz, yasak olduğunu etrafta çok fazla sivil polis olduğundan dikkat etmemiz gerekiyordu.

Nepal – Tibet – Hindistan 8Tapınaktaki birçok heykelin önüne şeker ve meyve koymaları ilgi çekiciydi. Ayrıca orada olan rahipler ise küçük bir tasta haşlamaya benzeyen yemek yiyorlardı ve hepsi bağdaş oturuyordu. Potala Sarayı’nı tam bir günde dolaşabiliyordunuz, çünkü hem büyük, hem de çok yüksek her yerine merdivenle ulaşabiliyordunuz. Benim için çok yorucuydu. Dura dura bir saatten fazla tırmanabilmiştim. Hala tütsülerin kokusunu burnumda hissediyorum.

Daha sonraki gün Lhaso Meydanı’na gezmeye gittik. Törenlerin bu meydanda yapıldığını ve ortasında Özgürlük Heykeli olduğunu gördük. Buradan meşhur diğer Johang Tapınağı’na gittik. Burası da, Budistlerin hac yeriydi. Sokak aralarındaki dükkânlar çok hoştu, hem gezdik hem alışveriş yaptık. Sonra da yerel yemek yedik. Akşama müzikale giderek, Tibet’in tarihçesini müzikle giysilerle anlattılar.Ertesi günü yeni rotamıza doğru yola çıktık.

Rotamız Himalaya dağlarında traking yapmaktı. Hayatımda hiç traking yapmayan biri için son derece maceralı olacağını hissediyordum. İlkönce Fewa gölüne gittik. Göl manzarası tam kartpostallıktı. Bol bol resim çekip, heyecanımızı hafifletmeye çalışıyorduk. Eğer bir daha Katmandu’yu ziyarete gelirsem bu gölün etrafında kalmaya niyetli olduğumu söyledim. Yeşilin bir çok çeşidini görmek mümkündü. Harika manzarasıyla bizi mest etmişti.
Göldeki kayıkların boyaları doğayla uyumluydu. Buradan otobüsle traking yapacağımız yere bir saatte vardık. Ve yürümeye başladık. Bulunduğumuz yer 830 metre idi. Biz yürüyüşle 1890 metredeki Pothana’ya gidecektik. Fakat ben ve bir arkadaşım dik dağları görünce caymaya hazırdık. Yürüyüş gözümüzde büyüdü. Çünkü zorlu ve dik parkurlar olduğunu her ne kadar merdivenleştirilmiş olsa sa kafanızı kaldırdığınızda o yüksek merdivenleri görünce korktum.

Ama rehberimiz Robin çok tatlı dilli bir adamdı ve bizi ikna etti. Dinlene dinlene altı saatte çıkılacak parkuru, ben sekiz satte çıkabildim. Ama çıkarken gördüğüm manzara anlatılacak gibi değil, onu yaşamak gerektiğini düşünüyorum. Ara ara köylere girip o güzelliği yaşamak o eziyete değerdi. Tepeye vardığımızda, Anapurna karşımızdaydı. Tepede meydan ateşinin karşısında oturduğumuzda ayaklarımı hissetmediğimi ağrıdan yerimden kalkamıyordum. Yöresel yemeklerle, vurmalı çalgılarla köylülerin gösterisi dondurucu soğuya rağmen çok güzeldi. Bu arada benim haricimde arkadaşlarımın oynadığını görünce dumura uğradığımı da belirteyim.
Hiçbirimiz ateşin başından ayrılmak istemiyorduk. Çünkü kaldığımız kamp son derece iptidai durumdaydı. Odalarda soba veya ısıtıcı ve tuvalet yoktu. Tam kamptı. Tuvalet dışarıdaydı, elektrik olmadığından fenerle gidilebiliyordu. O yüzden herkes birbirine arkadaşlık yapıyordu. Fakat yorgunluk ağır bastığından yavaş yavaş hepimiz odalara çekilmeye başladık. Yak öküzünün tüyünden yorganlar vardı. Üstümüze yorganları çekip uyumaya çalıştık ama uyuduk mu?…

Ben değil… Diğerlerini bilmiyordum. Sabah zaten beşte uyanıp gün doğumunu seyredecektik. Böylece Anapurna’nın karşısında güneşin doğuşunu seyretmek çok güzeldi. Kahvaltının ardından geri dönüş yolumuza yani yürüyüşümüze geçtik. Neyse ki iniş çıkış kadar zorlu değildi. Ve daha çabuk olmamız gerekiyordu uçağa yetişebilmek için, o kadar hızlanmıştım ki ,ben bile kendime şaşırdım…

Böylelikle Himalayalar’daki trakingimizi de bitirmiştik….

Önceki İçerikKolay mı Er Meydanında Cenk Etmek?
Sonraki İçerikSürekli gelişimde olmak…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz