İnsan olarak anlam arayışı içerisinde olduğumuz için sadece yaşamak yetersiz kalıyor, bu nedenle mutlu yaşamamız gerekiyor diye hissediyoruz. Dolayısıyla hayatın anlam kazanabilmesi için mutlu zamanlara ihtiyaç duyuyoruz. Evet, hayattan mutluluk bekliyoruz.
Peki mutluluk nedir, nelerden mutlu oluyoruz ? Mutluluk sağlık mı, aşk mı , başarı mı ya da para mı? İnsanlık tarihine baktığımızda, çağlar boyunca mutluluk kavram olarak çok farklı şekillerde ele alınmış. Felsefenin doğuşu ile birlikte, mutluluk üzerine düşünmeye dair belirli arayışlar içine girilmiş. Örneğin klasik Yunan felsefesinde Sokrates iyi hayatı, hem en mutlu hem de en erdemli olandır diye tanımlarken mutluluğu erdem ile birlikte ele almış ve mutluluğun belli değerler doğrultusunda gerçekleşebileceğini düşünmüş. Tarihte biraz ilerlediğimizde Hobbes’ a göre mutluluk, doyuma ulaşmış bir ruhun dinginliğinden ibaret değildir, yani mutluluk huzur değildir. Mutluluk, arzunun bir nesneden ötekine atlayarak, kesintisiz yürüyüş olarak ele alınmış. Diğer taraftan, dini perspektiften baktığımızda, tek tanrılı dinlere göre mutluluk bu dünyada değil başka yerdedir, mutluluk cennettedir.
Aydınlanma çağının başlaması ile birlikte, insanlık mutluluğu yeryüzünde aramaya tekrar devam etmiş, zevki ve şehveti keşfetmiş. Materyalizmin doğuşu ile birlikte ise nesneler mutluluk aracı olmaya başlamış.
Tarihte, farklı zamanlarda ve kültürlerde farklı şekilde ele alınan mutluluk günümüzde nasıl ele alınıyor? Ve birey mutluluk kavramının neresinde? Bireyin, mutluluk kavramı ile olan ilişkisi etken mi edilgen mi? Birey kendi mutluluğunun sorumluluğunu alıyor mu? Bu sorular çerçevesinde günümüzde mutluluğu nasıl ele aldığımızı düşündüğümüzde, mutluluğun insanın dışında bir kavram olarak ele alındığını veya empoze ediliğini gözlemleyebiliriz. Şu marka çantayı kullandığımızda , şu marka arabaya bindiğimizde, şurada yemek yediğimizde mutlu olacağız. Şu marka, şu yer diye bize sunulan mutluluk araçlarını saymaya devam edebiliriz. Bu doğrultuda varacağımız sonuç, mutluluğun daima bizim dışımızda olduğu yönündedir ve sürekli peşinde koşulan ancak yakalanamayan konumunda olduğudur.
Bu noktada kitap bize farklı bir perspektif sunuyor. Günümüzde bize empoze edilmeye çalışılanın aksine mutluluğun dışarıda olmadığını, bireyin sorumluluğunda olduğunu ve bireyin mutluluğunun, değerleri doğrultusunda gerçekleştireceği eylemlere bağlı olduğunu açıklıyor. Mutluluğu alışkanlık haline getirebilmemizde faydalı olabilecek uygulamalara yer veriyor. Yazara göre mutluluk insana özgü bir histir. Mutlu olduğumuzda daha iyi düşünür, daha iyi iş görür, daha iyi hisseder ve daha sağlıklı oluruz. Mutluluk hak edilen ya da kazanılan bir şey değildir. Mutluluk gelecekte değil, bulunduğumuz andadır. Mutluluk sağlıklı, başarılı ve faydalı bir insan olabilmemiz için gerekli olan temel bir husustur ve kolaylıkla geliştirilebileceğimiz zihinsel bir alışkanlıktır.
Mutluluğu sağlayacak olan tutum ise değerlerimiz doğrultusunda sahip olduğumuz amaç uğrunda çalışmaktır. Hayalimize ulaşmamız için bizi yakan bir arzu ve buna ulaşmak için çalışmamızı sağlayan kararlılığımız bu konuda en önemli hususlardır. Bu noktada problemlere ve tehditlere karşı girişken ve olumlu bir şekilde tepki verme ve ne olursa olsun, sürekli amaca-yönelik hareket etme alışkanlığını edinmeye ihtiyacımız bulunuyor.
Sürekli amaca yönelik hareket edebilmek için şu özellikler geliştirmemiz gerekiyor: Belirli bir amaca sahip olmak, gerçeği görmeyi esas alan bir anlayışa sahip olmak, harekete geçme cesareti, yardımseverlik, kendimize değer vermek, özgüvene sahip olmak ve kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek. Yazara göre bu özellikler doğamızda bulunan “başarı mekanizmasının” harekete geçmesi ile geliştirebileceğimiz özelliklerdir.
İnsan için “yaşamak” türün korunması ve fiziki olarak hayatta kalmaktan fazlasını kapsar. İnsan yaşamı belirli duyguların ve ruhsal tatminlerin varlığını da gerektirir. “Başarı mekanizması” insanın tehlikeden kaçmasına ve onla baş etmesine, türün hayatta kalmasını sağlayan “ cinsel içgüdüye” ek olarak, sorunlarına cevap bulmasına, icat etmesine, şiir yazmasına, ticaret yapmasına, bilimde yeni şeyler keşfetmesine, gönül rahatlığı sağlamasına, daha iyi bir kişilik geliştirmesine ya da hayatıyla bağlantılı olan ve hayatını tamamlayan tüm diğer aktivitelerde başarı elde etmesine yardımcı olur. Başarı mekanizması doğamızda olan bir yol göstericidir.
Yaratıcı hayal gücü, başarı mekanizmasını harekete geçiren temel husustur. Hayal gücü hayatımızda, birçoğumuzun aklından geçenden çok daha önemli bir role sahiptir. Bir insan kendisi ve çevresi hakkında hayal ettiklerine göre davranır ve hisseder. “Yaratıcı hayal gücü” şairlere, filozoflara ve mucitlere mahsus bir şey değildir. Her türlü hareketimizde mevcut olabilir. Hayal gücü otomatik başarı mekanizmamızın üzerinde çalıştığı amaç “resmini” belirler. Dünya tarihinde farklı alanlarda iz bırakan kişiler de hayal gücünün önemi konusunda ortak bir payda da birleşiyorlar. Örneğin Napolyon “Dünyayı hayal gücü yönetir” demiş. İskoç filozof Dugold Stewart da “Hayal gücü yeteneği insan faaliyetlerinin kaynağı ve insan gelişiminin de kökenini oluşturur … bu yeteneği yok ettiğimizde insanın içinde bulunduğu koşullar sabit, değişmez bir hal alır” demiş.
Yapılan araştırmalar insan beyni ve sinir sisteminin yaratıcı hayal gücü doğrultunda başarı mekanizmasını çalıştırmaya odaklı bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor. Araştırma sonuçlarına göre “doğru” ve “başarılı reaksiyon” bir kez başarıldığı zaman gelecekte ortaya çıkan durumlarda da hatırlanır. Otomatik mekanizma bu başarılı reaksiyonu gelecekteki denemelerde kopyalar. Çünkü başarılı bir şekilde reaksiyon göstermeyi “ öğrenmiştir”. Başarılarını “ hatırlar”, başarısızlıklarını unutur ve başarılı hareketlerini birdaha bilinçli bir şekilde “ düşünmeden “ bir alışkanlık haline getirir. Bu noktada önemli bir husus gündeme geliyor, “benlik imgesi”. Yaratıcı hayal gücümüzü kullanarak, içimizdeki başarı mekanizmasını harekete geçirip, mutluluğu alışkanlık haline getirebilmemiz için benlik imgemizi geliştirmeye ihtiyacımız bulunmaktadır.
Yazara göre “benlik imgesi” bireyin zihinsel ve manevi olarak kendisini algılayış şekli olup davranışlarını değiştirmede en önemli faktördür. Tüm eylemlerimiz, duygularımız, davranışlarımız ve hatta becerilerimiz her zaman bu benlik imgesiyle uyum halindedir.
“Benlik imgesi” bireyin kendini gerçekleştirebilmesinin sınırlarını belirler. Neyi yapabilip, neyi yapamayacağını tanımlar. Benlik imgemizi geliştirirsek yapabileceklerimizin alanını da geliştirebiliriz. Yeterli ve gerçekçi bir benlik imgesi, bireye yeni yetenekler, yeni beceriler aşılar ve başarısızlığı başarıya dönüştürür. Benlik imgesi değiştirilebilir. Yazara göre hiç kimse benlik imgesini değiştiremeyecek ve böylece yeni bir hayata başlayamayacak kadar genç ya da yaşlı değildir. Benlik kavramı değiştiğinde yeni benlik algısına uygun diğer yeni şeyler pek de zorlanmadan kolayca başarılır. Dolayısıyla yeterli ve gerçekçi benlik imgesi ile mutluluğu alışkanlık haline getirebiliriz.
Yazar hayatın kendisinin uyarlanabilir olduğuna inanıyor. Hayat sadece bir son değil, sona giden bir araçtır. Hayat bize, önemli amaçları çeşitli yollarla başarmamız için tanınmış olan bir “araçtır”. Eğer insan amaç arayan bir varlık olarak görülüyorsa, benlik imgesi ile oluşan yaşam gücü, onu amacına götüren itici güç olarak görülebilir. Yaşam gücü ihtiyacımızı da mutlu olarak karşılayabiliriz. Bu da bizim elimizdedir. Bu nedenle bireyin mutluluğu kendi sorumluluğunda ve mutluluk öğrenilerek alışkanlık haline getirilebilir. Kalıcı mutluluk düzeyine sahip olmayı öğrenerek, doyumlu ve faydalı bir hayat yaşamaya sandığımızdan daha yakınız. Çünkü mutluluk bizim düşüncelerimizden, duygularımızdan ve davranışlarımızdan kaynaklanıyor.
Kitap Adı : Mutluluk Bir Alışkanlıktır
Yazar Adı : Maxwell Maltz
Yayınevi : Koridor Yayıncılık
Basım Tarihi : 2013, 1.Baskı
Basım Yeri : İstanbul
Pınar Şenoğlu