Aşk, Sevgi ve İlişkiler

Bir süredir ‘Aşka Düşmek’ adlı yazı taslak halinde, Louann Brizendine’in Kadın Beyni kitabı ya okunmuş bir halde, ‘Zihinsel İlişkiler’ eğitimi adeta rahimdeki cenin şeklinde beklemekteydi. Her şeyin bir oluşum süresi olduğunu bilmeyi ve akışına bırakarak aktif teslimiyetçiliği çok seviyorum. Karşıma çıkan İlişkiler Semineri ve yine muazzam bir kitap olan “Being You-Dr. Dain Heer” yazının kendini ortaya çıkarması için emarelerdi.

Aşk, sevgi ve ilişkiler, sanırım bunlar insanlığın tüm zamanlarındaki en önemli ve değişmeyen konuları.

En temel soru şu: ‘İlişki’ size ne anımsatıyor?

Sevgili, aile, arkadaşlar, patron… Genellikle liste böyle akıp gidiyor mu?

Çok az kişi  kendisi ile olan ilişkisini, kendisinin kim ve ne olduğunu sorguluyor. Ancak kişinin kendim demesinde bile bir dualite (ikilik) yatıyor. Bu yolculuk ta ki, kelimeler ile ifade edilemeyecek bir seviyede Tek ve benzersiz olana kadar gidebilir.

Beni bende demen, ben de değilim
Bir ben vardır bende, benden içeri…
Yunus Emre

İlişki kelimesinin anlamına baktığınızda Türk Dil Kurumu’nda “İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas” açıklamasını buluyorsunuz. İki şey olabilmesi için bir ayrım olması gerekiyor; bunun için de tanımlamalar, etiketlemeler, yargılar…

Taraflar arasında anlaşmalar imzalanır ve ilişkiyi tanımlar.
Peki, kendimiz veya bir kişi ile olan ilişkimiz de böyle midir?

İlişki Nasıl Oluşur?

Kişi kendini bildiği kadarıyla ve kendine ekilmiş temel inançları ışığında karşındaki hakkında varsayımlar ve yargılar sistemi oluşturur. Karşı tarafın kendisi ile ilgili beklenti ve fikirleri hakkında tahminler geliştirir. Ve bu bilgi yumağına uyacak en uygun maskeyi oluşturarak zihnin en temel görevlerinden biri olan ‘çıkarı azamiye çıkarma’ uğrana sahneye çıkacak ve rolünü oynayacaktır. Bu zamanla daha fazla varsayım, ki özellikle uzun süreli ilişkilerde ‘ben bu kişiyi tanıyorum’ artmaktadır, aradaki mesafeyi artırmaya devam edecektir. Bu ya kanıksanmış ölü bir ilişki veya bir ayrılıkla sonuçlanacaktır.

En çok konuşulan, istenen, bazen yolları gözlenen, bazen de nefret edilip dışlanan ilişki ise aşk ilişkisidir. İngilizce’de ‘To Fall In Love” kullanımını hemen hemen herkes bilir. Bunun doğrudan çevirisi “aşkın içine düşmek”tir. Kimisi bunu romantik bulsa da olan olay şudur:

Zihnimizi ele geçiren ego, kendini çeşitli bağımlılıklarla gösterir ve ölüm korkusunu bu şekilde yenmeye çalışır. Egonun bu çabası boşunadır. Biz olmayan bu beden ve beyin bu dünyada kalacaktır.

Aşk deneyimi ise egonun aynadaki tezahürüdür. İlk defa ego, kendini başka bir varlığa adamış ve tüm çılgın davranışlara açık bir hale gelmiştir. Bu başkası için yapılan bir fedakârlıklar yanılsamasıdır.

Nörolojik olarak incelendiğinde, egonun hormonlara bağımlı olduğunu gözlemliyoruz. Her türlü bağımlılık zihni (egoyu) memnun edecek bir hormonla ilişkilidir.

Statü testosteron salgılatır, tehlikeli sporlar adrenalin, alışveriş dopamin ve serotonin…

Aşk hormonu denilen hormon ise Feniletilamin’dir. Bu hormonun salgılanması en fazla 6-8 ay sürer.

Düşme durumdan kalkan zihin, bu sefer daha önce hiç görmediği kusurları farketmeye başlar, ve bazı davranışlar artık ona batar hale bile gelebilir.

Kuantum fiziğine göre ‘bireysellik’, ‘mekan’, ‘zaman’ ve ‘ayrımlar’ birer illüzyondur…
Sadece dolaşık ilişkiler vardır.

Her tür bilinç, ki buna enerji alanı da diyebilirsiniz, ortak bir bilince bağlıdır.

Bundan 10 yıl önce aşık olduğum hayat arkadaşıma, ilginç bir şekilde, ilişkimizin 6. ayından sonra, nişanlı olduğumuz bir dönemde, ona karşı aşkımın tam bir sevgiye dönüştüğünü söylediğimi hatırlıyorum…

Aşkın ve ilişkilerin tuzaklarına biz de yakalandık, bunları kabul edip kendimizi ve birbirimizi daha iyi tanımak için kullandık.

Bu aralar, kendisini yeni bir kişiye tanıştırırken, eşim, karım, sevgilim demek, ya eksik ya da garip geliyor…

Ona artık sadece bakışlarımla, sarılmamla hitap ediyorum.

Özgür, “bilinçsiz” bir şekilde BİR’iz…

Bir olma yolculuğunda Osho’nun önerdiği eğitim:

“Gerçek bir eğitim sana rekabet etmeyi öğretmeyecek ; yardımlaşmayı öğretecek. Savaşmanı ve birinci gelmeni öğretmeyecek. Sana kendini kimseyle kıyaslamadan yaratıcı olmayı, sevgi dolu olmayı, saadet içinde olmayı öğretecek…”
Osho

Önceki İçerikPsikoterapist Cem Keçe ile Söyleşi: Erkekler Twitter’dan, Kadınlar Facebook’tan
Sonraki İçerikGravity: Uzayda Kimse Çığlıkları Duyamaz

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz