Piyasalar durgun, insanlar mutsuz, herkes patlamak üzere…
Neden? “Ortamda bir güvensizlik ortamı var.” Onlar haksız biz haklıyız; ben haklıyım, sen haksızsın.
Haklı olduğunda testesteron hormonu salgılayan bir beyin ve belirsizliği sevmediği için her şeyin sabit ve kendi dilediği gibi olmasını isteyen bir zihin…
Güven konusuna detaylı bakalım. Herkesin kendine göre bir adalet sistemi var ve kendini haklı çıkarmak istiyor; bu sebeple bunun aksine bir davranış genellikle bir güvensizliğe sebep veriyor.
Aslında aynı şekilde ama size uymayan bir davranış güvenilir olarak değerlendirilmelidir. Bir kişi hep geç kalıyorsa bu kişi güvenilirdir, çünkü erken gelerek sizin güveninizi yıkmaz. Bu kurumlar için de geçerlidir, her sene enflasyon düzeyinin altın %5 zam veren bir firma sizi hiç şaşırtmaz ve gayet güvenilirdir.
Bu örneklerden açık bir hakikat ortaya çıkar; çelişki, olan olay veya olgunun kendisi değil kişinin kendi bakış açısı ile olayı analiz etmesinden doğar.
Analiz etmenin yerini gözlem ve farkında olmak alırsa; yılanı yargılamak yerine yaklaşınca sokacağını bildiğimiz ve bu şekilde algıladığımız bir hayvan olarak görünür. Gözlemleyenin önemi kalmaz, her gözlemci için durum aynı olur. Gözleyenin yargısı, düşünceleri ki bunlara geçmiş deneyimlere dayalıdır, olan hakkında imge oluşturmadan tarafsız bir şekilde algılama gerçekleşir. Bu olumlu olaylar için de önemlidir.
“Biz onları hoşgörüyoruz, onları oldukları gibi kabul ediyoruz” cümlelerinin altında bir “ayrım” yatar ve bu samimi bir düşünce olmaktan uzaktır. Yılan yılandır. Sadece yanına yaklaşmamak da fayda bulunur. Eleştirmek, hoşgörüde bulunmak onu diğer statüsüne koyacaktır.
Sonuç olarak, analiz yapmadan salt gözlem yapıldığında, ortada yılana güvenip güvenmeme diye bir konu kalmaz.
Tüm bunların ışığında güven arayışımız sadece bir illüzyondan ibaret midir?
Korkusuz bir şekilde özgür yaşamanın karşıtı mıdır?
Zihnin kendine yaratmak istediği konfor alanın bir aleti midir?
Tüm bu sorular, Eckhart Tolle’ün sözlerini hatırlattı bana:
“Güven arayışı içindeki endişemiz gerekli gibi gözükür ama faydalı bir amaca hizmet etmez.”