Aralık,
bir tiyatro sahnesinde,
yılın son perdesi…
En uzun gecenin,
en parlak yıldızların,
yollarda koşuşturan kuru yaprakların,
mantoların, şapkaların, eldivenlerin,
soğukta titreyen evsizlerin,
caddelerde kestane kokusunun,
sobaların, şöminelerin
bilge sahibesi…
Soğuk rüzgârlar acımasızca eserken,
her günü, bir yılın sonuna,
yeni bir yılın başına sürüklerken seni,
bembeyaz kar tanelerinin
gri asfalta düşüşüne tanıklık eder Aralık…
Aralık’ta aydınlatır Noel ışıkları
telaşlı adımların arşınladığı karanlık caddeleri,
üşüyen yüzleri…
Vitrinlerdeki Noel Baba’ya,
rengârenk hediye paketlerine
hayranlıkla bakan çocukların gözlerindeki ışıltıdadır Aralık…
Zamana dair düşüncelerin en yoğun olduğu aydır;
bir bitişin içinde yuvalanmış başlangıçtır…
Aralık insana sabrı öğretir.
Dallarımızda eski yılın izleri,
köklerimizde yeni yılın hayalleri…
Çıplak ağaçlar gibi bekleriz biz de…
Aralık fısıldar kulağımıza:
Her son bir başlangıcın tohumu.
Zamanın döngüsü bitimsiz
ve sen o döngüde sadece bir oyuncusun.
Eski yılla beraber senin rolün de biter.
Hadi, yeni oyuna hazırlan!