Çorba içinde sunulan noodle olarak kısaca tanımlayabileceğimiz ramen, Tampopo’da olduğu gibi bu filmde de başrolde karşımıza çıkıyor. Senaryo da Karete Kid ve Kill Bill’i çağrıştırmıyor değil. The Ramen Girl’ün, Türkçesi ile Büyülü Tat adlı filmin Abby’si (Brittany Murphy) bu filmlerin başkahramanları gibi önce eğitim alabilmek için “sensei”sini (öğretmen) ikna etmeye çalışıyor. Bu aşamayı atlattıktan sonra zorlu-aşağılayıcı bir süreçten geçerken terbiye ediliyor, en nihayetinde ramen yapmayı öğreniyor.
Romantik komedilerin yanı sıra 8 Mile ve Sin City gibi ses getiren filmlerde de rol alan Brittany Murphy, 2009 yılında beklenmedik bir şekilde yaşamını yitirmişti. Onun zatüre ve kansızlık nedeniyle kaybedildiğini sanarken geçen ay babasının gündeme getirdiği “zehirlendi” iddiası ortalığı karıştırdı.
Rahmetli Murphy’nin canlandırdığı Amerikalı Abby, “Gözden ırak gönülden de ırak olur.” diyerek tasını tarağını toplayarak sevgilisinin peşinden Tokyo’ya gider. Oysa ki ona gel diyen yoktur. Hal böyle olunca terk edilmesi sürpriz olmaz. Hukuk firmasının birinde önemsiz bir işte çalışıp akşamları küçük dairesinin balkonunda ilişkisinin yasını tutarken mahallesindeki ramen restoranı ilgisini çeker. Yağmurlu bir gece Şef Maezumi ve eşi Reiko’nun ikram ettiği koca bir tas ramende teselli bulur. Ardından sürekli restorana uğramaya başlar. Ramen pişirmeyi öğrenmenin kendisine iyi geleceğine karar verdikten sonra iş, aksi mi aksi Şef Maezumi’yi ikna etmeye kalır.
Çorba kazanına yaklaşmasının bile düşünülemeyeceği, kepçeye dokunmasının yasak olduğu eğitimi boyunca restoranın en pis işlerini yapar. Sensei çetin cevizdir, Abby’nin ramen denemelerini ruh taşımadığı için onaylamaz. Acaba Abby, Fransa’ya gittiği 5 yıldan bu yana hiç konuşmadığı oğlu yerine halefi olabilecek midir? Buna Büyük Usta karar verecektir.
Bir ramenlerin sunulduğu, içi beyaz, dışı kırmızı kocaman kaseler bir de İngilizce-Japonca sözlük, filmin önemli objeleri! Neden mi? Abby ve Şef Maezumi sadece anadillerinde konuşuyorlar. Beden diliyle iletişim kurmak da bir yere kadar tabii. Bu noktada devreye sözlük giriyor.
Abby, restoranın müdavimlerinin tadım desteğiyle, zamanla çözülen Şef Maezumi ve eşinin yardımıyla Büyük Usta’nın karşısına çıkar. Mısır, domates ve biber ilave ederek orijinalin dışına çıkan “Tanrıça Ramen” sunumuyla onay almasına ramak kalır. Ancak bu senseisinin memnuniyetini kazanmasına ve Amerika’da kendi ramen restoranını açmasına engel olmaz. Bu arada yeni bir aşka yelken açtığını eklemeyi de unutmayalım.
Filmin büyük bölümü ramen restoranında geçiyor. Sadece ramen pişiriyorlar. Elbette rezervasyon yaptırılmıyor. Kutu kadar restoranın önünde her daim bekleyenler var. İçerden biri çıktıkça bankın başında oturan içeri giriyor. Ancak Büyük Usta’nın onayını alabilenler ramen restoranı açıyor.
Nalet suratlı da olsa Şef Maezumi’nin suda kaynayan noodleları süzgece alıp şöyle bir silkeledikten sonra çorbası ile buluşturması şiir gibi geliyor insana. Zarif eşi de et, yumurta, taze soğan benzeri malzemeleri ekleyerek son dokunuşu yapıyor. Filmi izleyerek ramenin tarifini üç aşağı beş yukarı çıkarabiliyorsunuz.
Ramen, Japonya’nın kökeni Çin’e dayanan, suşi kadar popüler yiyeceklerinden biri. Genel olarak et suyu ile yapılan çorbanın içine haşlanmış noodle salınıyor. Dilimlenmiş et, kurutulmuş deniz yosunu, kamaboko (balık keki), haşlanmış yumurta ve yeşil soğan ile süsleniyor. Japonya’da hemen hemen her ada ve yöre kendi ramen tarifine sahip. Bunlara pişirenlerin spesiyalleri de eklenince çeşit sayısı hayli artıyor.
Profesyonel olmayanlar arasındaysa adeta “kendi ramenini kendin yarat” durumu söz konusu. Et suyu çorbası ve noodle sabit kalmak kaydıyla pişirenin zevkine, yaşadığı ülkede bulabildiği malzemeye göre çeşit türlü tarifler ortaya çıkıyor.
Buradaki tarif, Abby’nin yaratımı olan “Tanrıça Ramen” olacak. Fakat domuz yerine tavuk kullanacağız.
Tanrıça Ramen tarifi için tıklayın.