Geçtiğimiz ay 13. yılını kutladığımız Martı Dergisi, 2023 yılına yeniliklerle ve konularını genişleterek girdi. Bunlardan biri de artık dergimizde yer alacak olan Çocuk Edebiyatı Bölümü. Bu bölümde hem konuyla ilgili makalelere hem de yazar ve illüstratörlerle yapılmış röportajlara yer vereceğiz.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ilginin giderek arttığı Çocuk Edebiyatı alanına katkı sunan değerli sanatçıları ve eserlerini daha yakından tanıyacağımız, yazar ve çizer adaylarına da ilham olacağını düşündüğümüz röportajlarımıza bu ay başlıyoruz.
Bu bölümün ilk konuğu çocuk edebiyatının sevilen yazarı Özge Bahar Sunar. Kendisini farklı dillere de çevrilen harika resimli kitaplarıyla tanıyoruz.
Özge Hanım bize yazar olma yolculuğunuzu ve çocuk edebiyatıyla nasıl ilgilenmeye başladığınızı anlatır mısınız?
Lise üçüncü sınıfta tiyatroya merak salmıştım. Oldukça aktif bir tiyatro topluluğuna üyeydim ve gece yarılarına kadar provalara katılıyor, pek çok farklı mekânda oyunlar oynuyordum. Son sınıfa geçtiğimde çevremdekilere üniversitede tiyatro bölümünde okumak istediğimi söyledim. Ancak başta ailem olmak üzere tanıdığım tüm yetişkinler bana en uygun mesleğin öğretmenlik olduğu konusunda ısrar ettiler. Herkes tiyatroyu öğretmenlikten arta kalan zamanlarda yapabileceğimi söylüyordu. Kararımın arkasında durabilecek güce sahip değildim, direncim her geçen gün biraz daha zayıfladı. Sadece istemenin ve biraz da yeteneğimin olmasının bir mesleği seçebilmek için yeterli olmadığına ikna edilmiştim. Üniversitede bilgisayar öğretmenliği bölümünde okudum. Lisede bilgisayar eğitimi aldığım için zorlanmadan üniversiten mezun oldum. Ancak bölümü bitirip hemen ardından atanınca öğretmenliğin bana söylenenden çok daha fazla çalışma gerektiren bir meslek olduğunu anladım.
Bilgisayar dünyası inanılmaz hızlıydı, öğrencilerin sorularını cevaplayabilmek için bu dünyayı yakından takip etmem gerekiyordu. Okul yönetimi ve öğretmenler bilgisayar konusunda bilgisizdi, okuldaki her türlü teknolojik aletin bakım ve tamiratı benim üzerimdeydi. Üstüne üstlük dersliklerde bilgisayarlar ya fiziksel olarak bozuluyor ya da sistemleri çöküyordu ve çocuklar sabırsızlıkla bilgisayarlarının tamir edilmesini istiyordu. Evden çıkmadan önce yıldız tornavidamın yanımda olup olmadığını mutlaka kontrol ediyordum. Yaptığım işi sevebilmek için kendimi zorladım ancak fayda etmedi. Belki alanda derinleşirsem işe yarar umuduyla eğitim yönetimi alanında yüksek lisansımı yaptım. Maalesef ne yaparsam yapayım ait olmadığım bir yerde var olmaya çalışıyor gibiydim. Bu hislerle on iki sene boyunca öğretmenliğe devam ettim.
Yazarlık öncesi mesleki yaşantımı ayrıntılı olarak anlatmak istedim, bu sayede yazarlığın benim için anlam ve önemini daha iyi ifade edebileceğimi düşündüm. Çocuklar için yazmak enine boyuna düşündüğüm, artılarını eksilerini tartarak karar verdiğim tamamen kendi inisiyatifimle seçtiğim bir yol. Bu yolda yürümeyi, durmayı, geri adım atmayı ve hatta düşmeyi en baştan kabul ettim. Bu yüzden ne yaşarsam yaşayayım hayal kırıklığına uğramayacağımı düşünüyorum. Belki de yazarlıkla ilgili söyleyebileceğim en önemli şey bu; vazgeçemeyecek kadar çok sevmek!
Yayıncılık sektörüne yeni başlayan biri olarak dosyanızı yayınevlerine nasıl ulaştırdınız? İşinizden hemen ayrıldınız mı?
Yayınevine ilk başvuruyu yaklaşık altı sene önce mail yoluyla yapmıştım. Gönder tuşuna bastığımdaki heyecanımı o kadar iyi hatırlıyorum ki o an cevabın önemsiz olduğunu anlamıştım. Olumsuz bir cevap alsam da vazgeçmeyecektim. Bu güdüleyici hislerle art arda hikayeler yazmaya başladım. Yayınevinden olumlu cevabı alır almaz istifa dilekçemi verip profesyonel anlamda yazarlığa adım attım. Kitaplarım arka arkaya yayımlanmaya başladı ve kısa zamanda pek çok farklı dile çevrildiler.
Gün geçtikçe ilginin daha çok arttığı çocuk edebiyatı alanında çalışmak isteyen, kitap yazmak ve yayımlatmak isteyenlere önerileriniz nelerdir?
Çocuk kitapları yazmak isteyen ve bu konuda akıl danışan çok kişiyle karşılaşıyorum. Genellikle işin teknik yönüyle daha fazla ilgileniyorlar. Hangi konularda yazmalı, yazarken nelere dikkat etmeli ya da hikâyenin boyutu ne kadar olmalı gibi soruları çokça alıyorum. Çocuklar için yazmak elbette birçok konuda bilgi sahibi olmayı gerektiriyor. Bu bilgileri öğrenmek için konuyla ilgili yazılmış kitaplardan ya da atölyelerden faydalanılabilir. Nitelikli eserleri bolca okumak da çok işe yarayacaktır. Ancak bence işin en az bunun kadar önemli ve göz ardı edilen bir yönü daha var. Yazmayı ne kadar önemsediğiniz konusunda kendinize karşı açık yürekli olmak ve sabrınızın sınırlarını genişletme çabasında ısrar edebilmek. Artık hepimiz biliyoruz ki içtenlikle emek verdiğimiz alanların karşılığını er ya da geç alırız. Bu emek ister bir çiçeğe verilmiş olsun ister zihinsel bir uğraşa. Kendinize şunu sorabilirsiniz: “Yazdıklarım yayımlanmasa da, yayımlananlar çok eleştiri alsa da, kitaplarım çok okuyucuyla buluşmasa da bu emeği vermeye devam edecek miyim?” Cevabınız evetse doğru yolda olduğunuzu söyleyebilirim.
Çocuk kitabı yazarlarının genel olarak karşılaştığı bir eleştiri var mı sizce?
Sektörden uzak birinin bir çocuk kitabını eline alıp, “aman bunda ne var, ben de yazabilirim” dediğine şahit olmuşsunuzdur. Maalesef bu bakış açısı toplumun çocuğa verdiği değerin bir yansımasıdır. Elbette bu duruma çanak tutacak pek çok niteliksiz kitap da vardır. Ancak başka hangi alandaki niteliksiz çıktılar böylesine üstten bir bakışla değerlendirilebilir ki? Nitekim çocuk kitapları yazarı olmak istiyorsanız toplumsal önyargılarla savaşmayı ve onları geçersiz kılacak eserler için çalışmayı da göze almalısınız.
Özge Bahar Sunar Kitapları:
- Anneannemin Fotoğrafları,
- Hep Fazlasıdır Annem,
- Kirpi ve Sergi,
- Çıplak Ayaklılar Orkestrası,
- Saç Terzisi,
- Senede Bir Gün Dükkânı,
- Arya’nın Yaşam Sevinci,
- Bisiklet Ustası,
- Cam Kavanozlar,
- Bay Kamuki,
- Yağmur Adam ve En Güzel Dans,
- Dut Ağacındaki Hayalet,
- Annemin Aklı Bende Kaldı
Özge Bahar Sunar’a çok teşekkür ediyorum. Çocuk Edebiyatı Bölümü’müzün ilk röportajını, ünlü yazar Roald Dahl’ın sevilen kitabı Charlie ve Çikolata Fabrikası adlı kitabından bir alıntıyla bitirmek istiyorum.
“Her şeyden önce çevrendeki dünyaya meraklı gözlerle bak. Çünkü en büyük sırlar her zaman en olmadık yerlerde saklıdır. Sihire inanmayanlar hiçbir zaman bulamazlar.”
Arzu Tülümen