Hangi adresleri ezbere bilirsiniz?
Kendi evinizin? İş yerinizin? Belki anne baba evinin? Peki en samimi olduğunuz arkadaşınızın adresini? Ya da iş arkadaşınızın?
Büyük bir ihtimalle hayır, zaten ne gerek var değil mi?
Şimdi öyle birini düşünün ki onunla tanışan ya da tanışmayan 7’den 77’ye hemen hemen herkes onun adresini biliyor … Hatta öyle biri olsun ki bu kişi, onun devrinin çocukları en çok ıspanak yesin, yemekten sonra hep dişlerini fırçalasın, dişlerini fırçalarken de musluğu kapatsın.
81300 Moda
Evet, Barış Manço’ dan bahsediyorum…
Uzun saçları, iri takıları, farklı sahne kostümleri ile sıra dışı görülen, sevip de söyleyemediklerimizi domates biber patlıcanla, özümüze olan özlemi arkadaşım eşekle ve ayrılıklarımızı iki küçük kol düğmesiyle bize anlatan o dev yürek…
Şüphesiz Barış Manço önemli bir şarkıcı ve bunun yanında benzeri bulunmayan bir söz yazarıydı ama aynı zamanda Türk televizyon tarihinin o güne kadar gördüğü en sıra dışı formatlarda programlara da imza attı. Bir pazar sabahına Amerika’da uyanırdık, diğer bir Pazar sabahı kahvaltımızı Afrika’da ederdik. Onlarca ülkeyi, yüzlerce şehri ve sayısız kültürü onun sayesinde tanıdık. Programlarında bize sadece dünyayı gezdirmezdi. Annesinin yanından ayrılmaya dahi çekinen minikler onunla sahnede şarkı söylerdi mesela. Sonra bir bakardık ki, acımasız yılların sertleştirdiği dedeler veya nineler onun yanında anında yumuşar, sohbet havası içinde anılarını anlatırlardı.
O gittikten sonra bir sürü ifade kullandık onu anlatmak için. Kimilerimiz müziğine odaklandık, ‘büyük sanatçı’ dedik; kimilerimiz televizyonculuğuna odaklandık ‘ilklerin adamı’ dedik; kimilerimiz ise gezginliğine odaklandık, ‘modern Evliya Çelebi’ dedik.
Peki hangisi yetti onu anlatmaya?
Hiçbiri…
Belki de onu anlatabilecek en güzel ifade ‘Barış’tı …
Çünkü o sadece Barış Manço’ydu işte… İnsan olmakla, saygıyla sevgiyle değerlerimizle, kültürümüzle ve başka kültürler ile ilgili çok şey öğrendiğimiz, bildiklerimizi de yeniden hatırlayıp uygulamaya geçtiğimiz; şarkı söyleyen, konuşan ama ezan okunurken susan bizim Barış Abi’ydi…
Yaz dostum dedi, altı üstü beş metrelik bez için dedi , garipleri giydir ipek şal ile dedi, en önemlisi helal alın teri dedi, bir gün gelecek dönence biliyorum dedi, hayır! hayır! yüz bin kere hayır dedi…
Ah be Barış abi…
Özlemle anıyoruz…
Arzu Savaş