3 aydır kuantumla uğraştığımı sanıyordum.
Ne 3 ayı, yakında 1 yıl bitecekmiş ama farkında değilim.
Sürekli aklımda “Neye odaklanırsan onu büyütürsün!” sözü dönüyor da dönüyor…
Odaklarıma, yaydığım enerjime dikkat etmekten bir hal oldum. Düşünsenize, J plakaya odaklandığımızda etrafınızda J plaka görmeye başlıyoruz.. Ya da sinir olduğunuz bir insana odaklandığınızda “kişi gözümüzde o kadar büyüyor ki dev görüntü gerçekleri ya da hayatı görmemizi engelliyor. Ne muazzam bir şey ve aynı zamanda ne kadar ürkütücü..
Ah bir de niyetler var…
Sonra kendimize biçemediğimiz değerler… Bu konu uzun bir ara 2. Dünya Savaşı sonrası insanların genel olarak yaşadığı değersizlik duygusunu ve nedenlerini yazarım ama şimdi odağıma geri dönmeliyim.
Kuantumla ilgili 5 ayrı ders aldım. 5’ inden ayrı ayrı sınıfta kaldım. Artık hoca dalga geçiyor, “6 bölümle eğitimci olmana az kaldı” diye…
İnsanın kendisiyle, nefsiyle çalışması ne kadar zor bir şeymiş…
Bana öğrencilerimden biri gelip “Kitap çıkartmak istiyorum, yardımcı olur musunuz?” dese ki diyor… Onunla misal en fazla 1 yıl kadar çalışır; kurgusundan, motivasyonuna, editörlüğünden, kaleminin tıkanmasına kadar pek çok konuda destek olurum. İyi bir yazar ortaya çıkması için emeğimle bilgimi ortaya koyarım. Beraber çalışır, başarırız da… Daha önceleri yaptık.
Ama içimdeki benle çalışmak hiç buna benzemiyor. Ruhumdaki keçi 🐐 sürekli benimle cebelleşiyor. Onun olmazları, aslaları, köşeli yanları, imkansızları ve öfkeleri var.
Tam birbirimizi anlayıp el ele vererek durumu çözecek gibi oluyoruz. Bir sürü seviyeyi geçip frekansımızı üst basamaklara taşıyıp oh diyoruz…
Oldu bu sefer dediğimiz sırada hop bir şey oluyor, bir anda her şey yerle bir…
300’ lere yaklaşan frekans seviyemiz, 150’ yle öfke nöbetlerinde…
Bu arada hedefim 500+!
Sonrası mi?
-İçim çığlık çığlığa!
O kadar çalıştım, o kadar uğraştım hani sinirlenmeyecektim!..
O lafa cevap verdim de ne oldu?
Hani her şey bir sınavdı ve ben de seviye atlayan öğrenci?..
OFFFF…
Ama yüzüm ve hareketlerim bu arada tam bir Mona Lisa!..
Fakat öğrendiklerim bir yanda ben bir yanda…
***
Aradan geçen birkaç hafta ve kendisiyle (nefsiyle- iç beniyle) çalışmaya yine sıfırdan başlayan bir ben!
Ve yine “Bu kez olacak!” sözü aklımda… YENİDEN!
Çünkü içimde yarın diye bir şey var ve umudu hiç bitmiyor.
Hayatta en zor şey kendimizle çalışmak ve diğer en zor şey egomuz dediğimiz nefsimizi törpülemeye çalışmakmış.
Ama olsun bu kez olacak… Bu sefer hayatımda beni aşağıya çeken şeylerle dalaşmayı bıraktım. Direkt bana kazandırdıkları için teşekkür edip yolumu ayırıyorum. Sonra olan her şeye tecrübe deyip geçiyorum…
Yaa sevgili salyangoz kardeş ‘hayat öğrenilen bir şey’ ve benim de yolum seninki gibi uzun! Senin için Amerika Yerlileri “Mutluluğun Sembolü” diyor. Bizim buralarda mutluluk bakış açımızda gizli… Geçenlerde bir yerde okudum kabuğunun şekli için de ‘yaşam döngüsünü’ anımsattığını yazmışlar ve orada da yeniden doğuşla, mutluk sembolü olduğunu söylüyorlar. Biz de işte sırtımızda görünmez dünya yükleriyle; kuantum, bakış açısı, farkındalık, o, bu, şu uğraşıyoruz.
Senin için söylenilenler doğru mu?
Bu arada tanıştığımıza çok memnun oldum ben Elif…
Elif Alim