Bilgili Baba’dan Ebeveynlik Üzerine

Bilgili Baba röportajının ilk bölümü için tıklayınız.

“Ben mükemmel değilim. Hatta mükemmel olma çabasının ebeveynler için bir tuzak olduğunu düşünürüm.”

“Babalar en çok cinsiyet rolü algıları nedeniyle bebeğin bakımına dahil olmuyor.”

Bugün kadın çalışsa da “eve ekmek getiren, evin geçimini sağlayan erkektir.” algısının değişmeme sebebi nedir sizce?

Babalar en çok cinsiyet rolü algıları nedeniyle bebeğin bakımına dahil olmuyor. “Erkeğin görevi evin geçimini sağlamaktır, kadının görevi ise çocuğun ve evin bakımını üstlenmektir.” şeklinde bakış açısı hala çok yaygın bir düşünce tarzı. Bu nedenle babalar yalnızca çalışarak ve para kazanarak çocuklarına olan sorumluluklarını yerine getirdiklerine inanıyorlar. Toplumumuzda erkekleri yetiştiren de kadınlar ve aynı kadınlar ev işlerinde kız çocuklarına sorumluluk verirken erkek çocuklarını bu sorumluluklardan uzak tutmasıyla başlıyor her şey. Ayrıcalık durumu ilk olarak burada başlıyor. Dolayısıyla bir erkeğin büyürken annesinden gördüğü davranışların da etkisi var. Çok doğal olarak bir erkek baba figürü olarak neyi görüyorsa babalığın böyle bir şey olduğunu sandığı için kendi ailesini kurduğunda da aynı baba figürünü devam ettiriyor.

“Benden önce baba olan arkadaşlarımın, baba olacağım zaman nasıl evden kaçabileceğime, nasıl sorumluluk almamam gerektiğine dair tavsiyelerini dinlemek zorunda kaldığımı hatırlıyorum.”

Erkekler, babalığı başka erkeklerden görerek uygulamaya çalışıyor. Benden önce baba olan arkadaşlarımın ben baba olacağım zaman nasıl evden kaçabileceğime, nasıl sorumluluk almamam gerektiğine dair tavsiyelerini dinlemek zorunda kaldığımı hatırlıyorum. Hepsi de son derece eğitimli insanlar olmalarına rağmen bu konuya bakış açılarını yukarıda bahsettiğim nedenlerden kaynaklandığına eminim.

Bir başka durum ise annelerin tavırları…  Annelerin babaların çocuk bakımını başaramayacağını düşünmeleri dolayısıyla babaya sorumluluk vermekten çekinmelerini bir etken olarak söyleyebilirim. Konunun uzmanı değilim ama kadınların doğum sonrası lohusalık döneminde de duygu ve düşünce yoğunluğunun çok yüksek seviyeye çıktığını düşünüyorum. Anne, çocuğu hiçbir şekilde kimseyle paylaşmak istemeyişinin de bebeğiyle ilgilenmek için bir nebze ışık olan babayı da oyunun dışında bıraktığını düşünüyorum.

“Babamda gördüğüm en önemli şey, annemle aralarında sağladıkları eşitlik durumuydu.”

Babanızla ilişkiniz nasıldı? O da sizin gibi bilgili bir baba mıydı?

Babamla ilişkimiz ergenlik dönemi dışında belirli bir mesafe içeren ama pozitifti diyebilirim. “Babam da benim gibi bir baba mıydı?” Bu soruya cevap vermek biraz güç açıkçası. Onun bulunduğu dönem içerisinde diğer babalara baktığımda gerçekten ilgiliydi diyebilirim. Babamda gördüğüm en önemli şey, annem ile aralarında sağladıkları eşitlik durumuydu. Babamın yalnızca çocuklarıyla ilgilenmesinin ötesinde annem ile müşterek bir hayatı paylaştığını gözlemleme fırsatı buldum. Babam, hafta sonu annem ile pazar alışverişi  yapar, temizliğe destek olur ama aynı zamanda da arkadaşlarıyla vakit geçirirdi.  Halen de öyledir.

“Babaların çocuklarıyla ilgilenmesi için sorumluluk alması lazım. Annelerin ben söylüyorum ama yapmıyor demesi çözüm değil. “

Babaların bilinçlenmesi için ne yapılması gerekiyor sizce?  Bu konuda hiç düşündünüz mü?

Bu konuda yapılabilecek birtakım önerilerim var aslında. Babaların çocuklarıyla ilgilenmesi için sorumluluk alması lazım. Annelerin “Ben söylüyorum ama yapmıyor” demesi çözüm değil. Örneğin anneler “Ben kuaföre gidiyorum çocuğun maması burada ve yemesi lazım yoksa ağlamaya başlayacak. Ben 2 saate kadar geliyorum” diyerek evden çıkabilir mi? Yoksa baba çocuğa bakamaz diye endişelenip yapmaz mı? Bu konuda annelerin de kendisine karşı çok dürüst olması gerekiyor. Sonrasında evden çıkıp 2 değil 1 saat sonra dönseler bakalım ne oluyor? Bunun gibi ufak ufak sorumluluklar verildiğinde babanın çocukla olan iletişiminin artacağına inanıyorum. Çocukla iletişimi artan ve çocuğunu tanımaya başlayan baba bir süre sonra bu durumdan keyif alarak daha çok ilgilenmeye başlayabilir.

Araştırmalar, eşlerini motive eden ve pozitif olarak değerlendirilen babaların, çocuklarla ilgili faaliyetlerde daha yüksek düzeydeki katılım gösterdikleri ve baba rol kimliğine daha fazla önem verdiklerini göstermekte. Dolayısıyla anneler, babaların çocuklarıyla ilgilenmeleri için motive ederken örneğin anneler, baba çocuğuyla oyun oynadığında ne kadar harika oyun oynadığını söyleyerek olumlu ve pozitif destekte bulunabilir. Bunu gören ve bu desteği alan babalar daha çok motive olacak ve başarma duygusuyla çocuklarıyla daha çok ilgileneceklerdir.

Tecrübeleriniz dışında hangi kaynaklardan besleniyorsunuz? Daha çok neleri takip eder, kimleri okursunuz?

Açıkçası babalığın kitaplardan öğrenildiğine inanmıyorum ki zaten konu babalıktan öte ebeveynlik ile alakalı. Ancak babalığa dair merak ettiğim ve araştırma konuları olan yabancı bilimsel makaleler bularak çeviriler yapıyorum ve hatta bazı paylaşımlarımda da bu çevirilerden elde ettiğim bilgiler oluyor. Ebeveynliğe dair fırsat buldukça kitaplar okuyorum ve bunun için özellikle zaman ayırıyorum.

Sayfanızda yaptığınız paylaşımları nasıl planlıyor ve seçiyorsunuz? Sayfanızı yönetirken en dikkat ettiğiniz konu ne oluyor?

Paylaşımlarımın büyük bir kısmı ebeveynlik, babalık ve çocuk üzerine de olsa hayatın içerisinden de paylaşımlar yapmaya çalışıyorum. Özellikle dinlediğim müzisyenlere dair zaman zaman da paylaşımlar yapıyorum. Paylaşımlarında bazen gün içerisinde aklıma gelen bir konu olduğunda hemen bir yerlere not alıp bir iki cümle karalıyorum. Sonrasında o cümlelerde konular kendiliğinden oluşuyor. Sayfamı yönetirken dikkat ettiğim en önemli şey paylaşımlarımın özgün olması, kaliteli olması ve içeriğinin bana ait olması.

Geçenlerde cinsiyet ayrımcılığı ile ilgili bir paylaşımda bulundunuz. Bu tür konulara karşı da oldukça hassas olduğunuzu gözlemliyorum. Bu konuda gözlemleriniz ve önerileriniz nedir? Çocuklara cinsiyet ayrımı yapmadan, özgürce yaşamaları gerektiğini nasıl öğretebiliriz?

Eşitlik hayatın her alanında var aslında. Esas konu eşitlik kavramını içselleştirebilmek diye düşünüyorum o zaman konu kendiliğinden gelişiyor. Çocuklara veya kadınlar diye değil her durum ve koşulda kişi olarak kendinizi denetler hale geliyorsunuz. Çocuklarımızın eşitlik, özgürlük kavramlarını öğrenmeleri ve cinsiyet ayrımı yapmamaları çok basit bir cevaptan geçiyor: biz ebeveynlerin öyle olması gerekiyor.

Çocuk istismarları hakkında görüşleriniz nedir? Bir baba olarak hislerinizi alabilir miyiz? Siz çocuklarınızı bu konuda nasıl bilinçlendirirsiniz?

Bu konu benim oldukça hassas olduğum ve gündem olsun ya da olmasın sürekli dile getirdiğim ve benim gibi diğer ailelerinde bilinçlenmesi için paylaşımlarda bulunduğum bir konu. İstismar konusunda yazacak anlatacak gerçekten çok detay var ama en başta çocukların kendi bedenlerine saygı duyulması gerektiğini bilmeleri, mahremiyet kavramını ve çocukların istemedikleri herhangi bir davranış yaptığımızda onları zorlamamamız gerektiğini bilmemiz gerekiyor. 

Nasıl bir babasınız? Telaşlı, korumacı, rahat?

Bu aslında zaman içerisinde değişkenlik gösteren bir durum oldu benim için. İlk çocuğumuz doğduğunda oldukça endişeli ve kaygılı bir babaydım. Ancak zaman içerisinde ve özellikle oğlumuzun doğumundan sonra kaygılarım yerini daha mantıklı davranmaya bıraktı diyebilirim.

Eşiniz de sizin kadar bilgili mi? Bilgili bir anne mi? Ona da bu konuda destek oluyor musunuz yoksa bilgi kaynağınız eşiniz mi?

Eşim de her anne kadar bilgi sahibi aslında. Özellikle bir alanda çok derin bilgiye sahip diyemem ama ihtiyaç duyduğu bir konuda eşim de doğru bilgi kaynaklarına başvuruyor. Çok gelişimi konusunda birbirimizden öğrendiğimiz çok şey var diyebilirim.

“Eğer çocuğunuza çizgi film açtığınızda yemeğini yiyor ve siz de bu durumu kurtarıcı görerek her yemekte çocuğa çizgi film açıyorsanız bunun adı kolaycılıktır.”

“Çocukken izlediğim çizgi filmlerden biri de ‘Clementine’ diyor ve ekliyorsunuz; korkarak ve severek izlerdim. Bugün gösterilse çocuklarıma izletir miyim bilmiyorum. Çizgi film konusunda nelere dikkat ediyorsunuz? Çocuk filmi ya da çizgi film, sizin evde neler izleniyor?

Aslında sadece çizgi film değil. 3T yani Telefon, Tablet ve Televizyon üçlüsü konusunda dikkat ettiğimiz konular bulunuyor. Öncelikle çocukların asla cep telefonu kullanmamalı, asla şu yaştan önce televizyon izlememeli gibi kesin kuralların pek de uygulanamadığını düşünüyorum. İnsan bazen biraz olsun rahatlamak birkaç dakika bir şey düşünmeden kafasını dağıtmak istiyor. Dolayısıyla bu kısa süreli dinlenme araları için kimse kendine eziyet edipte;” vah vah tüh tüh çocuğa cep telefonu verdim ya da televizyonda çizgi film açtım” diye vicdan yapmasın. Hayat o kadar mükemmel değil biz de değiliz.

Eğer çocuğunuza çizgi film açtığınızda yemeğini yiyor ve siz de bu durumu kurtarıcı görerek her yemekte çocuğa çizgi film açıyorsanız bunun adı kolaycılıktır. Bir anne ya da baba olarak ilk görevimiz çocuk gelişiminde kolaycılıktan uzak durup problemli bir konuda emek verip, çözüm üretmek olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla her yemekte açılan çizgi film çocuğu yemek yeme zevkinden mahrum bıraktığı gibi, işin kolayına kaçarak yemek yemeyi sadece çocuğun karnını doyurmaktan ibaret gören bir süreç haline getirebiliyor.

“Çocuk ağlıyor veya bağırıyorsa eline tutuşturulan cep telefonu bir kurtarıcı değildir.

Çocuğunuzun dışarıda ağlamaması için cep telefonu sadece geçici bir çözüm olacak ve ötelediğiniz o kriz ileride daha büyük bir kriz olarak dönecek diye düşünüyorum.

3T’nin bir ödül-ceza olarak kullanılmaması gerekiyor. “Bak uslu durursan sana oyun açarım.” ya da “Ağlamazsan sana çizgi film izletirim” gibi yaklaşımlar çocuk ile aranızda olan bu ilişki biçiminde bir koşul ile sadece taraflar olarak kazan-kazan üzerine kurulu bir dünya oluşturuyorsunuz.

Bu 3T ile alakalı bir anımızı da paylaşmak isterim. Kızımın 2 yaş sendromuna denk geldiği bir dönemde ailecek gittiğimiz tatil tamamen zehir oldu ve bunun sebebi biz değildik. 3-4 günlük tatilin ilk 3-4 saati çok güzel geçti ancak ne zaman akşam restorana girdik işte o an işler çığırından çıktı. Bakın gerçekten abartmıyorum çocuk olan her masada ya cep telefonu ya da tablet açıktı. Sizce bu ortamda kızım ne yaptı? Zaten 2 yaş sendromunun en yüksek noktasını yaşadığımız bu tatil burnumuzdan geldi. Biz cep telefonu açmadıkça kızım kriz geçirdi. Kızım kriz geçirdikçe insanlar rahatsız oldu (Bir kez bile umursamadım o da ayrı) Üstüne biz kabahatliymişiz ve doğru olan diğer insanlarmış gibi maruz kaldığımız bakışlar, sözler… Masamıza gelip kızımın ne problemi olduğunu soranlar dahi oldu. Problem buradaki anne ve babalar, kapatın o telefonları diyemedik tabii.

Kendi hayatımızda da her şeye rağmen cep telefonunu hiç açmadığımız olmuyor mu? Elbette oluyor ama mutlaka anne-baba olarak ikimiz de mutabıksak açıyoruz. Bunun çok net bir sebebi var. Birimiz çok bunaldığı için işini kolaylaştırma çabasına giriyor ise diğeri bu durumu fark edip izin vermiyor.  İki taraf olarak pes etmiş ve mutabıksa o zaman açıyoruz. Ama bununda bir süresi ve kapsamı oluyor.

“Çiftlerin birbiriyle çocuklar olmadan vakit geçirmelerini çok değerli buluyorum.”

Çocuk bakanların en büyük problemlerinden biri de birbirlerine zaman ayıramıyor oluşları. Kendinize ve eşinize zaman ayırabiliyor musunuz? Bu sorunu nasıl çözdünüz?

Kesinlikle. Özellikle ikinci çocuğumuzun doğumundan sonra eşimle birbirimize zaman ayırmak konusunda oldukça zorlandık diyebilirim. Oğlum 2 yaşına geldikten sonra çocukları ailelerimize bırakabildiğimiz fırsatlar oluşturup birbirimize daha çok vakit ayırmaya başladık. Üstelik çiftlerin birbiriyle çocuklar olmadan vakit geçirmelerini çok değerli buluyorum. Ebeveyn çocuk ilişkisine doğrudan ve pozitif bir etkisi olduğu bir gerçek.

“Çocuklarımız olmadan önce oyun da oynayamazdım. Aman ha rezil oluruz kazık kadar adamım ben ya, ne oyunu aman ha. Şimdi bunlar zerre umurumda değil. “

Bilgili yapan en iyi öğretmenlerden biri de çocuk. Çocuklardan da öğreniyor musunuz? Neler öğretiyorlar size?

Ebeveyn kimliklerimizle çocuklarımıza çok şey öğretiyoruz ya da öğrettiğimizi sanıyoruz. Peki, bizler çocuklarımızdan bir şey öğrenmiyor muyuz? Bir baba olarak bir dönem aklımı kurcalayan bir soru oldu bu ve sonra fark ettim ki onlar sayesinde kendimde yeniden keşfettiğim yönlerim oldu. Ben her zaman dışa dönük bir insan oldum. Yani insanlarla iletişim kurmanın zorluğunu çok yaşamadım. Ancak utangaç bir insan olmadığım halde bir tarafım hep utangaç kalmıştır. Öyle umursamadan dans edemem mesela ya da edemezdim diyeyim. Yaptığım dans figürlerinden utanırdım “ya komik dans ediyorsam ya dalga geçerlerse” diye kaygılanırdım. Çocuklarımız olmadan önce oyun da oynayamazdım. “Aman haa rezil oluruz kazık kadar adamım ben ya, ne oyunu aman haaa…” Şimdi bunlar zerre umurumda değil. Gram umursuyor ve utanıyorsam ne olayım. Çocuklarımla evde, dışarıda beraber yaptığımız anlamsız dans figürlerini ve beraber yaptığımız oyunları görseniz gülersiniz, biz de gülüyoruz. Gülelim zaten, gülmek güzel bir şey.

“Biz sülalece sabırsızlığımız ile ünlüyüz. Aile büyüklerimizden, en küçüğümüze sabırsız ve aceleci tipleriz ve bu yüzden başımıza gelmeyen kalmadı.”

Biz sülalece sabırsızlığımız ile ünlüyüz.  Aile büyüklerimizden, en küçüğümüze sabırsız ve aceleci tipleriz ve bu yüzden başımıza gelmeyen kalmadı.  Ancak çocuklarımız olduktan sonra bu durum bende değişlik göstermeye başladı. Çocuklarımı izledikçe, onlardan sabretmeyi de öğrendim. Dışarı çıkarken çocukların ayakkabısını giymesini beklemekten tutun da dışarıda bir yere giderken bir çiçeği ya da böceği merakla incelemelerini de sabırla bekler oldum artık. Gideceğimiz yere yarım saat daha geç gidelim çok da mühim değil.  Onların kendi dünyalarında gösterdiği sabır, hayatı keşfetmeleri ve kendi deneyimlerini elde etmesi bir yere zamanında gitmemizden çok daha kıymetli.

Çocuklar en iyi nasıl öğreniyorlar?

Çocuklar bence sünger gibi her şeyi çok kısa sürede öğreniyorlar. Bazen izleyerek bazen sizi dinleyerek ama fark ettiğim bir şey oldu ki çocukların en iyi öğrenme biçimleri kendilerinin deneyimlemesi ile oluyor. Bir çocuk ne kadar çok kendi yaparsa ve denerse o kadar içselleştirerek öğreniyor.

“Ben mükemmel değilim ve hatta mükemmel olma çabasının ebeveynlikte bir tuzak olarak görüyorum.”

Bir baba olarak kendinizi eksik bulduğunuz anlar oluyor mu? Hangi konularda eksik hissediyorsunuz?

Kendimi elbette her ebeveyn gibi eksik hissediyorum. Ben mükemmel değilim ve hatta mükemmel olma çabasının ebeveynlikte bir tuzak olarak görüyorum. Sanki taşımak zorunda olmadığınız ama farkında olmadan taşıdığımız bir yük gibi. Ben çocuklarım olduktan sonra mükemmel olma hatasına düştüm ama yine çocuklarım sayesinde çok kısa zamanda bu hatadan döndüm diyebilirim.

“Ailem ile birlikte yapmak istediklerim” listenizde neler var?

Çocuklarımız olmadan önce eşimle dünya turu yapma hayalimiz vardı. Şimdi çocuklarımız oldu ama hayalimize son vermek yerine çocuklarımızı da bu hayale nasıl katabileceğimizin yollarını arıyoruz diyebilirim. Çocuklarla birlikte dünya turuna çıkmak istiyoruz.

Röportaj: Sevilay Acar

Önceki İçerikPuduhepa Bebekler Projesi
Sonraki İçerikYoğurtlu Bisküvi
Sevilay Acar
Öğrenim Üyesi / Okur- Yazar. En büyük deneyimim çocukluğumda oynadığım oyunlar ve kurduğum hayaller oldu. Her ne yapıyor olursam olayım, iki etken her zaman yolumu belirler: hayaller ve dualar. Çocuk merakı ve heyecanıyla öğrenmeye çalışıyor, okuyor, yazıyorum. Babalardan Babalara adlı bir röportaj kitabım var. Babaların ayak izlerinden oluşan ve hikayeleriyle iç dünyaya yolculuk yaptıran bir kitap olduğunu düşünüyorum. Yolculuğu seviyorum çünkü her şeyin yolda şekillendiğine inanıyorum. Bu yolda en çok da öğrenciyim; kapsayan, içine alan, öğrendikçe çoğalan ve var olan. Karşılaştıklarımı, hissettiklerimi, öğrendiklerimi yazarak paylaşmaya çalışıyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz