“Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar
Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya”
Ve yola koyulduk bir IDE’nin peşinden 10 Haziran sabahı erkenden. Tekirdağ üzerinden Malkara Keşan Gelibolu, Eceabat, derken feribotla Çanakkale. Liman’da Yalova Restaurant’da nefis bir öğle yemeği, Çanakkale’nin soğuk sularından yakalanmış balıklarla. Hızlı arkadaşlarımıza motosikletle çevre turu dahi yaptırıldı, yerel centilmenlerce.
Yemeği takiben sahilden sahilden, yanmış eski çam ormanlarını içimiz burkularak geçip, Altınoluk’a vardık. Durmayıp hemen yamaçlara vurduk ve ilçeye tepeden bakan bir yerdeki otelimizi bulduk. Ulaşım yolu ağaç dallarının çok altından geçtiği için şoförümüz Mustafa daha bir aylık midibüsü çizilecek diye epey stres oldu bu arada.
Papazhan, Papazlık mevkiinin yeni bir oteli, havuzu da pırıl pırıl olduğundan bir kısım grup üyeleri hemen kendilerini havuza attılar. Otelde tsunami tehdidi nedeniyle erken uyarı sistemleri devreye girdi…
Ertesi sabah, IDEON kitabımızın değerli yazarı Orhan Bahtiyarı ve sonra da yerel rehberimiz Hüseyin Yetiştiriciler’i alıp Milli Parka doğru yola çıktık. Park kontrol altına alınmış dileyen parasını bastırıp giremiyor artık. Tescilli bir rehber eşliğinde giriyorsunuz. Rehber size çevreyi tanıtırken aynı zamanda size de göz kulak oluyor, çevreye zarar vermeyesiniz diye. Takdir ettik bu uygulamayı. Topkapı sarayında bile olmayan bir uygulama!
“Ellerim takılırken rüzgârların saçına
Asıldı arabamız bir dağın yamacına.
Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık”
IDEON kitabının öyküsünün geçtiği varsayılan çevre elimizin altında idi. O güzel insanlar bu güzel insanlar bu güzel yerlerde yaşadılar ve şimdi biz onların hatıraları üzerinde geziniyorduk. Truvalılara dayanan harika bir tarihe sahip, pırıl pırıl göğü ile, başka hiçbir yerde göremeyeceğiniz özel bitki türleri ile ben burada kalayım dedirten bir çevrede buluyorsunuz kendinizi. Bulutlar o kadar yakın ve parlak ki, sanki Zeus tepeden sizi izliyor duygusuna kapılıyorsunuz. Keçi peyniri, domates ve ekmekten ibaret piknik yemeğimiz yerel bir çeşmede buz gibi soğumuş karpuz ile taçlandırılıyor. Çöp bırakmıyor hepsini topluyor ve çöp konteynerlerine depoluyoruz.
Bir taraftan ben diğer taraftan Engin her gördüğümüz çiçeğe böceğe, her özel pırıltısı olan taşa, uzanıp giden derin vadilere, göğe yükselen tepelere sürekli olarak deklanşör basıyoruz. Aslında fotoğraf karelerine hapsetmekle çevreyi yanımızda götüreceğimizi zannediyoruz. Teselli ikramiyesi. Ertesi gün Eski Assos yolunda Çiçekli Bahçe Motelinde öğle yemeği ve deniz keyfi.
Çiçekli Bahçeyi işleten Hatice Hanım ile İbrahim Hoca’nın titizliği ile hazırlanmış muhteşem zeytinyağlı yöresel tatlar Yöresel yemek merakımızı “Budur” noktasına taşıdı. Oradan kalkıp Adatepe, Zeus Altar’ında günbatımını icra edip Otelimize akşam yemeği dönüşü yapıyoruz. Dönüş yolumuzu Balıkesir üzerinden geçirmeye karar veriyoruz, böylece Edremit’te Cumhuriyet Lokantasına da uğramış oluyoruz. Yörenin Cumhuriyetle yaşdaş lokantası lezzetini inatla sürdürmeye devam ediyor. İstanbul’a döndüğümüzde karşılaştığımız gri atmosfer bizi hemen gerçeğe döndürüyor. Olsun üç gecelik bu gezi bile, kazdağları atmosferinde bizi silkelemeye yenilenmeye yetti. Öyle ki, bir dahaki sefere oraları daha etkin gezmenin planları yapılmaya başlandı hemen.
Eşe dosta tavsiye edilir. Ama önce kitabı okuyun, çevreye bilinçli bakma adına çok şey öğretiyor.
*Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han Duvarları” şiirinden
İlhan Sungur
[…] grubunun ve Yasemin Sungur’un Kazdağları yolculuğunun hikayesi için; http://www.martidergisi.com/bir-kitabin-pesinden-yolculuk-kaz-dagi ve […]
[…] zafer pozu verdik. Bu renkli fotoğrafları sevgiyle paylaşıyorum.Bu gezi ile ilgili bir yazı da Martı Dergisinde […]