Büyük Budapeşte Oteli bir Wes Anderson filmi. Bunun anlamı sizleri rengarenk masalsı bir macera bekliyor demek. Daha önceden sizlerle Wes Anderson’un başka güzel bir filmi Küs Kardeşler Limited Şirketi’ni paylaşmıştım. Ayrıca yönetmenin iki sene önce ki filmi Moonrise Kingdom da senaryo dalında Oscar’a aday olmuştu. Aranızda bu iki filmden birini izlemiş biri varsa zaten ne dediğimi anlayacaktır. Eğer daha önce izlemediyseniz Büyük Budapeşte Oteli, Anderson’ın dünyasına girmek için ayağınıza gelen güzel bir fırsat.
Geçen yazımda Anderson’ı tanıtmak için şu cümleleri kulanmışım: “Wes Anderson, filmlerinde yarattığı kendine has dünyayla tanınan bir yönetmen. Kendisinin yeni projelerini merakla bekleyen sağlam bir hayran kitlesi mevcut. Daha önce 2001’de The Royal Tenanbaums (Tenanbaum Ailesi) ile ‘En İyi Senaryo’, 2009’de Fantastic Mr. Fox ile ‘En İyi Animasyon’ ve 2012’de Moonrise Kingdom ile ‘En İyi Senaryo’ dalında Oscar’a aday gösterildi. Geçen sene Cannes Film Festivali’ni açan Moonrise Kingdom, eleştirmenlerce The Royal Tenanbaums’dan beri en başarılı filmi sayılmakta. Yönetmenin şu anda yönettiği yeni filminin (The Grand Budapest Hotel) aynı başarıyı yakalayıp yakalayamayacağını göreceğiz.”
Büyük Budapeşte Oteli’nin rahatlıkla bu başarıyı devam ettirdiğini söyleyebiliriz. Bir sürü yıldız oyuncusundan görüntü yönetmenliğine, senaryosundan yönetmenliğine kadar bu filmin neredeyse eksik yanı yok. Neredeyse diyorum çünkü senaryo filmin ortalarından itibaren biraz hızlı gelişip sonlanıyor. Filmin ana karakteri M. Gustave’nin arkadaşı Zero’nun yardımıyla hapishaneden kaçtıktan filmin sonuçlanmasına kadar olan kısımdan bahsediyorum. Ama bunun çoğu kişi için bir sorun teşkil edeceğini sanmıyorum. Filmi izlediğim sinema salonunda diğer izleyiciler filmden baya memnun kaldı. Bunu sinema salonunda duyduğum kahkahaları öne sürerek söylüyorum.
Bu filmde de Wes Anderson’ın diğer filmlerinde çalıştığı birçok yıldız gözüküyor: Owen Wilson, Adrian Brody, Jason Shwartzman, Edward Norton, Bill Murray bunlardan bazıları. Filmin başrolünde Ralph Fiennes var. Ona yardımcısı ve kader ortağı Zero rolünde Tony Revolori eşlik ediyor. Ayrıca Mathieu Amalric, Willem Dafoe, Jeff Goldblum, Harvey Keitel, Jude Law, Tom Wilkinson ve Saoirse Ronan gibi ünlü oyuncular da filmde yer alan diğer isimler. Gördüğünüz gibi bu filmde yıldız anamında yok yok.. Bu oyuncuları Wes Anderson karakterleri olarak görmek insana çok zevk veriyor doğrusu.
Filmin başında bir öğrencinin sevdiği yazarın heykelinin yanına gidip en sevdiği romanı Büyük Budapeşte Oteli’ni okumaya başladığını görüyoruz. Sonra bu kitabın yazarını görüyoruz. Film boyunca bize yazarın ismi verilmiyor; ‘Yazar’ olarak bize sunuluyor. Yazar bizlere gençliğinde Avrupa’yı gezerken gittiği ünlü bir Otel’i anlatmaya başlıyor: Büyük Budapeşte Oteli. Yazar bu tarihi otelde kalırken oranın sahibiyle tanışıyor: Bay Mustafa. Bay Mustafa gizemli biri. Çok genç yaşta bir anda ortaya çıkmış ve yaptığı yatırımlarla çok zengin olmuş. Dünyanın parasını vererek şimdi dökülmekte olan bir zamanların ünlü otelini satın almış. Otele artık neredeyse gelen yok. Bir elin parmakları kadar.
Bütün odaların boş olmasına rağmen Bay Mustafa minnacık bir odada kalıyor. Bunun nedenini merak eden Yazar onunla irtibata geçiyor ve bir akşam yemeğinde Bay Mustafa ona bu otelle olan bağını anlatmaya başlıyor. Bu matruşka gibi iç içe geçmiş anlatımlardan sonra filmimize sonunda başlıyoruz. Ana karakterimiz Büyük Budapeşte Oteli’nin sorumlusu M Gustave. Genellikle yaşlı kadınlardan oluşan müşterileriyle son derece yakından ilgilenen titiz bir Concierge. Bir gün müşterilerinden Madam D cinayete kurban gidiyor ve bütün mirasını M Gustave’yo bırakıyor. Fakat Madam D’nin oğlu Dimitri bu durumdan hiç memnun olmuyor ve Gustave’yu cinayetten sorumluymuş gibi göstererek hapse attırıyor. Bunun üzerine Gustave yardımcısı Zero’yla beraber adını temize çıkarmaya çalışacağı tehlikeli bir macera atılıyor.
Bu yazıyı bir önceki yazımın son paragrafıyla bitiriyorum. Herkese iyi seyirler.
“Wes Anderson’un masalsı dünyası herkese uymayabilir, daha önce alışık olduğunuz diğer filmlerden çok farklı, ama ona bir şans vermenizi öneririm. Çünkü eğer hoşunuza giderse daha önce tanık olmadığınız rengarenk bir dünyanın kapıları önünüzde açılacak. Yetişkinlerin çocuk, çocukların yetişkin olduğu, renkleriyle bizimkinden farklı, ama kesinlikle karakterlerinin sorunlarıyla aynı bir dünya…”