Çocuklarımız, doğdukları andan itibaren tüm yaşamımızı değiştiren bir güce sahipler. Anne veya baba olduğumuz andan itibaren bir daha hiç bir şey eskisi gibi olmuyor. Büyük bir sorumluluk alıyoruz. Aldığımız bu sorumlulukla çocuklarımızın hayatına sahip çıkıyoruz. Bizim hayatımızı, bizim onlara verdiğimiz hayatı yaşamalarını istiyoruz. Çünkü anne ve babayız, deneyimliyiz, daha çok biliyoruz ve onlar için hep en iyisini istiyoruz.
Ancak bunlar bizim isteklerimiz…
Yıllar, yıllar önce Usta Halil Cibran’ın yazdıkları bugün de aynen doğru, bize yol gösteriyor.
Çocuklar
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen hayatın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.
Halil Cibran
Biz anne ve baba olarak onları birer birey olarak yaşama hazırlarken kendi isteklerimizi öncelikle sundukça karşılaştığımız şey bir direnç oluyor. Bizim istediğimiz çocuk olmadıklarında, beklediğimiz davranışları görmediğimizde ise endişe ile değişime zorluyoruz.
Bizler kendi anne ve babalarımızın aynısı mı olduk ya da onların istediği kişiler mi olduk? Yoksa kendimiz olmayı, kendimize yetmeyi başardık mı? Çocuklarımız için kurduğumuz hayalde bizim çocuklarımız var mı? Yoksa kendimiz için mi hayal kuruyoruz?
Ne yapmalıyız? Öncelikle kendileri olmaları, kendilerini anlatmaları, kendilerini yaşamaları için o gücü bulmalarına yol açmalı ve fırsat vermeliyiz.
Nasıl yapacağız? Onları en açık şekilde tanımalı ve hissettiklerimizi, gördüklerimizi kendileri ile konuşmalıyız. Davranışımız tepki vermek değil, anlayarak yol göstermek, yön vermek olmalıdır.
Sevgiyle dinleyin onları, kendilerini gerçekleştirecekleri güvenli ortam için her zaman aynı fikirde olmayı değil, her fikri konuşmayı, tartışmayı ve uzlaşmayı seçin. Böylece çocuğunuzun öğrenme, sevme, saygı duyma ve yaratma yeteneğini geliştirin.
Yasemin Sungur