Çocuklar için anaokulu veya okul, yemek, çamaşır, bulaşık, alışveriş ve belki de tam gün işe yetişmektense, çalışkan cücelerimizden yardım almaya ne dersiniz? Tek başına bir şeyleri başarmak onları çok mutlu ediyor. Hele anne babalarına yardım etmek söz konusu olunca, kendilerini aşarlar bile! Üstelik biz biraz rahatlarken çocuklarımız hem motorik kabiliyet hem de zihinsel olarak daha hızlı gelişiyorlar.
Büyük oğlum Leon yürümeye başladığında bir konuda karar vermek zorunda olduğumu anladım. Ya, Leon öğlen uykusuna yatarken bir ev perisi gibi etrafta koşuşturup tüm ev işlerini bitirmeye çalışacaktım ya da aralıksız annelikten bir mola alıp az da olsa kendime vakit ayıracaktım. Ev işlerini seçersem daha da yorulacağımı, dinlenmeye karar verirsem vicdan azabı çekeceğimi biliyordum. En iyisi orta yoldan gitmek! Acilen ve tek başıma yapmam gereken işleri Leon uyurken yapıyordum, kalan vakitte dinleniyordum.
Geri kalan tüm işleri onunla birlikte yapıyordum. İleride bir işi yapmalarını, yardım etmelerini isteyeceksem, merak ettiklerinde, yardım etmek istediklerinde “hayır bunu henüz yapamazsın” demem doğru olmaz diye düşündüm. Bu nedenle, oğullarımın bana çok küçükten beri yardım etmelerine izin veriyor ve destekliyorum.
İlk yaptıkları iş çamaşır asmak olmuştu. Çocuklar bana asılacak giysiyi uzatıyor ben ise asıyordum. Sonra sıra evi süpürmeye geldi. Belli bir yaşta elektrikli süpürge ile çalışmaya bayılıyorlar. Tamam, her yer istediğimiz gibi olmayabilir, ama bir gün salon biraz daha tozlu dursa, ne olmuş yani? Yaklaşık 18 aylıktan beri Leon ve Luka sofra kurmakta yardım ediyorlar. Tabi ki, ilk zamanda birkaç tabak kurban gitti, ama olsun, severek yardım ediyorlar. Dikkatli taşımayı başka türlü de öğrenemezlerdi, değil mi? Bunu hızlıca öğrenmelerin bir faydası daha vardı; bulaşık makinesinin çoğunu boşaltabiliyorlar! Benimkiler bu konuda iki bucuk yaşından beri birer usta. Yazın babaları ile çim biçtikleri gibi akşamüstü bahçedeki çiçekleri sulama, günün en rağbet gören işlerden biri.
Leon şimdi 4 yaşında ve Luka neredeyse 3. İşlerin boyutu artık değişti. Birkaç aydır benimle yemek pişiriyorlar. Börek, pizza, makarna, kek veya puding olsun benim iki minik yardımcım var. Onlar benim için patates soyuyorlar, yumuşak sebze ve meyve kesiyorlar, hamur yoğuruyorlar, sosları karıştırıyorlar. Ama başka işlerde de yardım ediyorlar.
Alışverişte aradıklarımızı bulup alışveriş arabasına yerleştiriyorlar. Bunu gerçekten tavsiye ederim! Alışveriş arabasının içinden “onu, bunu, şunu istiyorum” bağıran bir çocukla markette gezmektense bırakın, o sizin için alışverişinizi yaparak meşgul olsun! Alışverişten döndüğümüzde bazı gıdaları yerine koyuyorlar. Ayrıca bulaşık yıkamak da daima revaçta olan bir iştir. Bunların hepsi müzik eşliğinde daha da kolay! Biraz şakalaşmak da ortamı gevşetir ve herkesin neşeli çalışmasını sağlar.
Ama bizim evimizde en sevilen işlerden biri dondurma yapmak! Kalıplarda kendimiz yaptığımız meyveli yoğurtla veya meyve suyu ile doldurup donduruyoruz. Bir arada dondurma yapmayı unuttuğumda Leon ve Luka yanıma gelip biz yapabilir miyiz diye sordular. Ben ise, “neyse yapın bakalım” dedim.
Yapabileceklerine pek inanmıyordum. Birkaç dakika sonra beni yardım için çağıracaklarını sanıyordum. Ne kadar yanılmıştım! Benim iki oğlum mükemmel bir şekilde baştan sonuna kadar her şeyi tek başına yaptılar. Üstelik çok da dikkat ederek. O günden beri dondurma yapma işi Leon ve Luka’nın. Ben pek karışmıyorum…
Yardımcılarımın en sevdikleri diğer iş ise kahvaltı sofrasını kurmak. Bizim hazırladıklarımızı taşımak falan değil. Tamamen kurmaktan bahsediyorum. Bunu ilk yaşadığımızda biraz ani ve kesinlikle beklenmedik olmuştu. Bir sabah biz henüz uyanmadan çocukların sesiyle irkilmiştik “biz aşağıya iniyoruz!”. Gözlerimizi açtık ve önümüzde eşofman altı, çorap ve kazak giymiş oğullarımızı gördük. “Hmmm, peki…” dedik ve doğru söylemek gerekiyorsa, sevindik. Çünkü ikisi tek başına giyinmişti! Tamam, şimdi aşağıda bir şey karıştıracaklar ama neyse bu da onların ödülü olsun diye düşünürken bir ses geldi. “Biz kahvaltı hazırlıyoruz!”
Yataktan fırladık desem yalan olmaz. Aşağıya indiğimizde ise masaya tabaklar, reçeller ve peynirler konulmuştu bile. Salatalık bile kesiyorlardı! “Mama, havuç kesiyoruz çünkü domates kalmadı” diye seslendi bana Leon. Çocukların bu mantığına bayılıyorum, ama yine de kahvaltıda havuç yememeyi tercih ederim. Bu gibi durumlarda kalp krizi geçirmemek için aylar önce çocuklarıma bıçak kullanmayı öğrettim. Ayrıca evimizdeki tüm bıçaklar bu nedenle kör. “Kahvaltıyı BİZ hazırlıyoruz”, ağız birliğiyle mutfaktan kovulmuştuk. “Çok güzel hazırlıyorsunuz, hadi bakalım, siz devam edin öyleyse…” dedik. Özgüveni yüksek, becerikli birer birey olmalarını istiyorsak, yapmak istedikleri işlerde onlara güvenip bir şans vermek lazım, değil mi?