1937’de sadece 2.3 milyar olan insan nüfusu, 2020 yılında 7.8 milyar olurken, havadaki karbon oranı %48 artar ve doğal alanlar %100 düşerek sadece %35’e geriler.
Matriks filminde Ajan Smith insanın yayılışını şöyle tarif eder:
“…anladım ki sizler aslında memeliler sınıfına dahil değilsiniz. Bu gezegendeki tüm memeliler, yaşadıkları çevre ile içgüdüsel olarak bir denge kuruyorlar. Ama siz insanlar öyle değilsiniz. Bir bölgeye yerleşiyorsunuz ve çoğalıyorsunuz, tüm doğal kaynakları tüketene kadar çoğalıyorsunuz. Canlı kalabilmenizin tek yolu başka bir bölgeye yayılmak. Bu gezegende bu şekilde yaşamını sürdüren bir organizma daha var. Ne olduğunu biliyor musunuz? Virüsler. İnsanlar hastalıktır. Bu gezegenin kanserleri. Sizler vebasınız.”
Kabul etmesi zor ancak insanın, bir memeli olarak yaşadığı dönemler yaklaşık 50,000 yıl önce Tarım Devrimi ile yavaş yavaş sona ermiş. Biriktirmek hayatta kalmanın yerine elimizdeki tutmak ve daha fazlasını elde etmek için çalışan zihinler oluşturdu. Daha fazla güvenlik ve daha fazla üretmek kısır döngü gibi devam ederken, artan güvenlik sayesinde nüfus artışı uçarak tavan yaptı. Sıcak savaşların yerine soğuk savaşlar ve sinsi politikalar alınca iş başkalarını öldürmek yerine başkalarını sömürmeye dönüştü. Gelirin son derece adaletsiz dağılımı tüketimi körüklerken dünyada çevresel sıkıntılar baş göstermeye başladı.
Doğa dostu David Attenborough yaptığı belgeselde hayat boyu edindiği bilgileri paylaşıyor ve durumun vahim olduğunu belirtiyor. Konuşmak, gösteri yapmak yerine bir an önce harekete geçilmesi gerekiyor. Sadece örgütler veya devletlerlerin değil bireylerin harekete geçmesi şart. Her mum kendini aydınlattığı gibi yakın çevresini de aydınlatabilir. Detaylıca araştırmak belli herkesin harcı değil ancak çok basit üç madde bize büyük nefes aldırır.
- Tüketmemek: Hiç bir şeyi fazla almamak; özellikle paketli ürünlerden, içeriğinde plastik, ağaç-kağıt, hayvanlar bulunan ürünler. a) Her konuda minimalist yaşamak, daha detaylar için minimalizmle ilgili yazıyı okuyabilirsiniz
- Doğurmamak: Her çiftin iki çocuğu olsa teorik olarak dünya nüfusu sabit kalırdı. Demek ki ölüm oranından çok fazla bir şekilde doğum oranı var. Çoğalıp kendi türünü, inancını, hükümdarlığını büyütmeye çalışan zihin, zaten insanlığın sonunu getirecek.
- Farkındalık: Zihinsel olarak düşülen ikilemin farkına varmak ve her bireyin kendi yapacağı yolculuk ile içsel çatışmalarının farkına varması; iç huzuru dış huzuru getirecek dolayısıyla dışarısı ile uyumlu bir şekilde yaşamaya başlayabileceğiz. Elbette farkındalık bilgiyi de içerir. Çevremize duyarlı olarak ve uyanık olarak yaşamak gereksiz yere kaynak kullanımını ve çevreyi kirletmeyi engelleyecektir.
Bu üç faktör bize az da olsa nefes aldırır; yoksa yok olacak Dünya değil insanlığın kendisidir. Dünya her şart yeni döngülerle kendini dengeye kavuşacaktır. Tüm bunları hala ciddiye almıyorsak veya ‘bana ne’ diyorsak yeni bir Nuh’un gemisi kapıda demektir. İnsan bu konuda bir şeyler yapıp kaderini değiştirecek güce sahip mi?
Yoksa kaderimize razı olup olanları izleyecek mi?
Deniz Öztaş