Kokular, insanı geçmişteki bir ana taşıyan bir ışınlama aracı gibi. Hiç ummadığınız bir anda, hiç ummadığınız bir hale bürünebilirsiniz. Günü, ayı, mevsimi, mekânı olduğu gibi önünüze serer ve tebessüm etmenize ya da hüzünlenmenize sebep olur. Eşyaya, mekâna, insana sinen kokular önemlidir bu yüzden.
Geçen gün torunumuz Nefes’i kucağıma aldığımda burnuma gelen hacı yağı kokusu, kokunun hayatımızdaki yerini düşünmeme sebep oldu. 2 yaşında ve en çok dedesiyle zaman geçirmeyi seviyor. Onunlayken gözlerinin içi parlıyor ve elbette dedesi onun istediği her şeyi yaptığı için en çok onunla oynamaktan hoşlanıyor. Bir çocuğun geniş bir ailenin içinde büyümesinin ne anlama geldiğini bizzat yaşayarak öğreniyorum. Dede, anneanne, babaanne, dayılar, teyzeler, halalar hepsi ayrı bir renk, kültür, ayrı bir yürek izi bırakıyor çocuklara. Anne ve babanın yanında özellikle aile büyüklerinin çocuğa gösterdiği ilgi ve şefkat, sadece çocukları değil onu gösterenlerin de kalbini yumuşatıyor ve şifa veriyor. Hem büyükler hem de çocuklar geleceğe sadece an değil, içi güzel duygularla örülmüş anlar biriktirebiliyor.
Babam, Nefes ile oynarken, esans şişelerini de önüne koymuş, dede ve torun aynı kokuya bürünmüşler. Sevginin bir çocuğun üstüne başına, kalbine ruhuna sinme şekli diyorum buna. Bilirsiniz bazı esanslar oldukça ağırdır. Bolca sürdüğünüzde tahammül edemediğiniz bir hal de alabilir. Nefes dedesinden ayrıldıktan sonra onu kucağıma aldığımda buram buram kokan bu kokudan hiç rahatsız olmadığım gibi, içimde tarifsiz bir şefkat hissi uyandırdı.
Bu dede ve torunu yıllar sonra, nerede olurlarsa olsunlar buluşturacak birçok anları var artık. Nefes, bu kokuyu her duyduğunda büyüdüğü bu evin rengine, eşyalarına, dedesinin ona nasıl sevgiyle ve ilgiyle sarıldığını hatırlayacak. Zamanı ve mekânı ortadan kaldırarak geçmişe yol açacak, belki de en ihtiyaç duyduğu bir anda, saçını okşayacak ona hacı yağı kutusunu uzatan o tombul ve şefkatli eller.
Nefes, bu kokuyu nerede duysa, “İşte bu dedemin kokusu” diyecek, gözlerini bu yaşındaki gibi çocukça ve kocaman açarak yaşayacak belki de bu anı. Bunu düşünmek bile insanın içini sıcacık yapıyor. Bu sıcaklık, tüm soğukların üzerini örtmez mi?
Zaman hızla akıp giderken, bol bol an biriktirmek gerek. Torunlar aile büyükleriyle birbirlerine kokularını sindirene kadar zaman geçirmeli. Öyle bir yaşasınlar ki o anı, bir gün zaman tünellerine baktıklarında birlikte çekilmiş fotoğraf karelerinden hissetsinler o kokuyu.
Şimdi ben de ne zaman gül koklasam aklıma gelecek ilk anın ne olacağını biliyorum. Yıllar sonra hatırlar mı o kokuyu bizim kız bilmiyorum ancak geleceğe doğru sağlıkla sıhhatle yol alırsam eğer, dede ve torunu birbirine karıştıran o sevginin kokusuyla bu günlere ışınlanacağım hissediyorum.
Sevilay Acar