Değer Yaratan İletişim

En sihirli, en önemli sözcüklerden biridir iletişim. Ama yaşamdaki en zor işlerden biridir de aynı zamanda. Peki nasıl olmalıdır, nasıl olursa kıymetli olur?

İletişim, düşünce ve duygularımızı her yolla aktarabilmektir.

İletişim; ne söyleyeceğimizi bilmek, bunu ne zaman söylemenin daha uygun olacağına, nerede söylemenin doğru olduğuna karar vermek, en iyi nasıl söyleneceğini düşünmek, olayları basitçe anlatabilmek, akıcı bir dille ve karşımızdaki kişiyle göz ilişkisi kurarak konuşabilmek, dikkati yoğunlaştırmak ve verilen tepkiyi fark edebilmektir.

Seçimler bakış açımızı ve iletişim tarzımızı belirliyor. Değer yaratan iletişim için öncelikle iletişim amacımızı bilmeliyiz, karşımızdakini anlamalıyız, gözlemlemeli ve dinlemeliyiz.

İletişim tarzımızı seçmeli ve bunu büyüklere farklı, çocuklarımıza farklı değil, tek bir tarzda, tutarlı bir davranış ve dille sürdürmeliyiz.

Doğru İletişim Kurmak

Çocuklarımız ile iletişimde tarzımız ne? Birçok anne baba gibi sizinde biri büyükler ve biri çocuklar için iki ayrı diliniz mi var?

Kendimize veya çevremizdeki diğer yetişkinlere söylense çok bozulacağımız, gururumuzun kırılacağı sözleri çocuklarımız küçük, nasıl olsa kaldırır diyenlerden misiniz?

Çocuğumla bir türlü iletişim kuramıyorum diyorsanız, bir gözlemleyin lütfen, iletişim kurmaya çalıştığınızda;

Konuşan mısınız, dinleyen mi?
Anlaşılmak için mi, anlaşmak için mi konuşuyorsunuz?
Anlamak için mi, anlatmak için mi iletişim kuruyorsunuz?
Öğrenmek için soru mu soruyorsunuz, sorguluyor musunuz?

Anlamak için dinlemiyorsak, sorgularız, ders veririz ve engel yaratırız. Çevremizdekiler birkaç denemeden sonra bizimle konuşmaktan vazgeçerler.

İletişim sırasında ortaya çıkan tavrınızı, iletişim dilinizi gözden geçirin. Genellikle nasıl?

Uyaran, öğüt veren, emir veren, yönlendiren, nutuk çeken, sınayan, sorgulayan, kapatan, tehdit eden, alay eden, öven, öğreten, yorumlayan, analiz eden, güven veren, duygularını paylaşan…

Selam
Yola çıkınca her sabah,
Bulutlara selam ver.
Taşlara, kuşlara, atlara, otlara
İnsanlara selam ver.
Ne görürsen selam ver.
Sonra çıkarıp cebinden aynanı
Bir selam da kendine ver.
Hatırın kalmasın el gün yanında
Bu dünyada sen de varsın!
Üleştir dostluğunu varlığınla,
Bir kısmı seni de sarsın.

Üstün Dökmen

İletişim bir eylemdir.
İletişimin amacı,  “anlamak”,  “anlatmak” ve “anlaşmak” olmalıdır. İletişimde tepkiyi belirleyen ne düşünüldüğü değil; nasıl düşünüldüğüdür. Kişilerin düşüncelerini belirleyen kendi kalıplarıdır. Başarılı olmak için o kalıpların içinden kişiye ulaşabilmeliyiz.

İletişime geçerken niyetiniz nedir? Neyi gerçekleştirmek için iletişimdesiniz?

Amacınız, ulaşmak istediğiniz şeyi tesadüflere bırakacak kadar basit midir?

İletişim sadece konuşmak değildir.

Kişiler “istediklerini söyledikleri zaman” sorumluluklarının sona erdiğini sanırlar. Oysa önemli olan sizin söylemeyi amaçladığınız şeyin nasıl algılandığı, diğer insanın size nasıl tepki verdiğidir. Amaç, karşıdaki kişinin istenilen tepkiyi vermesini sağlamaktır. Eğer tepki beklediğimizden farklı ise sorumluluk bize aittir.

Söylediklerimize doğru cevap almak istiyorsak, ne söyleyeceğimizi, nasıl söyleyeceğimizi ve karşımızdakinin algı şeklini bilmek zorundayız.

İletişim; ne söyleyeceğimizi bilmek, bunu ne zaman söylemenin daha uygun olacağına, nerede söylemenin doğru olduğuna karar vermek, en iyi nasıl söyleneceğini düşünmek, olayları basitçe anlatabilmek, akıcı bir dille ve karşımızdaki kişiyle göz ilişkisi kurarak konuşabilmek, dikkati yoğunlaştırmak ve verilen tepkiyi fark edebilmektir.

İletişimde başarılı olmak için “kabul edin.”
“Kabul etmek”, karşımızdakinin söylediği her şeyi onaylamak, ileri sürdüğü fikirlere katılmak veya tüm yorumlarını kabullenmek değildir. Düşünce, fikir ya da yorumlarda tümüyle zıt kutuplarda bile yer alsak, karşımızdakinin duygularını anlama ve saygı gösterme çabasıdır.

Önce Dinlemeli ve Anlamalıyız.

Başarılı bir iletişim için gerekli olan şey anlayabilmek için dinleyebilmektir. Bazen karşınızda ki kişi sadece dış görünüşüyle sizi dinliyor gibidir. Dinlerken aktif olmalı ve niyetimizden uzaklaşmamalıyız. Dinlemek için “sessiz olmak” gereklidir.
Mesajı veren ve mesajı alan, karşılıklı olarak anlaşmanın sorumluğunu taşımalı ve paylaşmalılar.

Bazen “anlarız” Neden? Basit, “anlamak istediğimiz için”.
Bazen de “anlamayız” Neden? Çünkü “anlamak istemeyiz”.

Bu durumu etkileyen çoğunlukla iletişim kurduğumuz kişi ya da konu hakkında gelişmiş önyargılarımızın olmasıdır. Bu da, bizim dinlememizi engeller. Dinliyormuş gibi yapar, aslında dinlemez ve anlayamayız. Dinlemeyi de öğrenmeliyiz.

3 D: Düşünce, duygu ve davranış. Davranış ve Alışkanlıklar

Düşünce, duygu ve davranışlarımız bir bütün halindedir. Her biri bir diğerini etkiler. Duygular ve düşünceler davranışlarımıza yansır.

İletişim eyleminin başarılı olması ve amacımıza ulaşmamız için düşünce ve duygular olumlu yaşanmalı. İletişim hedefini unutmadan, hedeften uzaklaşmadan, olumsuz duygu ve düşüncelerin davranışlarımızı etkilemesini engellemeliyiz.

Değerli iletişim için; Düşüncelerimizi ve davranışlarımızı olumlu hale getirecek alışkanlıklar geliştirmeliyiz.

Olumlu Olun, beyin olumluya cevap verir. “Ne istiyorsun? Neden?  Nasıl yapacaksın?” sorularına olumlu cevaplar verin. Yapmak istemediklerinizi değil, yapmak istediklerinizi konuşun. Şikâyet etmeyi bırakın, istediklerinizi anlatın. “Gergin olmak istemiyorum” yerine “Rahat olmak istiyorum” deyin.

Hayal edin, bir çocuk gibi, eğlenerek amacımızın peşinde olmalıyız. Hayal gücünün sınırı yoktur, hayal kurmak başarının ilk adımıdır.

Gülümseyin, iyi ve sağlıklı görünmek, olumlu eylemleri geliştirmek ve iletişim süresince paylaşmak için.

İnanın,  amacınıza, kendinize ve eylemin taraflarına inanın…

Keşfedin, kendinizi, tarafları ve konuyu öğrenmek için, keşfedin, konuşun.

Güvenin, Karar verme şeklinizi bir daha gözden geçirin. Çoğu zaman ilk verilen kararlar daha doğrudur unutmayın. Kararsızlık bir konu hakkında kötü karar vermekten bile daha acıdır. İç sesinize güvenmezseniz, büyüyemezsiniz.

Dinleyin, çoğu zaman birini dinlerken kısa sürede kafamız başka yerlere gider ve dağılır, konudan uzaklaşırız. Kelimeler ve duyduklarımız bizim için bir şey ifade etmez. Karşınızdaki insanı mutlaka dinleyin.

Yaratıcı olun, etkilemek için yeni fikirlere her zaman ihtiyaç var.

Dokunun, insanlar dokunmayı sever ve dokunulmasını da ister. Dokunmak sevgi, ilgi ve anlamındadır ve bizi daha iyi hissettirir. Konuşurken arkadaşınızın sırtına dokunun.

Birbirimizi, eşimizi, çocuğumuzu anlamadan geliştirdiğimiz iletişim dilimiz, karşımızdaki kişinin;

•Bizimle konuşmalarını engeller,
•Savunmaya geçirir,
•Kavgacı yapar, karşı saldırıya geçirir,
•Yetersiz olduklarını düşündürür,
•Küstürür, kızdırır,
•Kendilerine güvenilmediğini hissettirir,
•Anlaşılmadığını hissettirir,
•Kendisine değer verilmediğini hissettirir,

İletişim engelleri yaratmamak için etkin dinlemeli, anlamalıyız.

Sorular sormalıyız. Sorularımızın dili ve seçtiğimiz kelimeler önemli, sorumuz yönlendirmemeli, yorum yapmamalı, yargılamamalı. Sorularınızda bir yargı ve yönlendirme olmasın.

Dikkat edin,
“Sözcükler penceredir ya da duvar olurlar”

Anlamak ve dinlemek için iletişim kurmak için ne yapabilir?

“Bu konuda konuşmak ister misin?” (seni dinlemeye hazırım mesajı)

“Bu konuda ne hissediyorsun?” (seni anlamaya hazırım mesajı)

“Seni anlıyorum, anlaşmamız için bir yol olmalı?” (senin düşüncelerin ve çözümlerin benim için önemli, düşüncelerini merak ediyorum)

“Başkalarının duygu ve ihtiyaçlarına kulak vererek çok şey söylemiş oluruz.”
İletişimin üç A’sı hep düşünceleriniz de olsun,

Anlayın,  Anlatın,  Anlaşın…

Yasemin Sungur

Önceki İçerikDüşündüren Ucube
Sonraki İçerikMutlu Evliliklerin 9 Ortak Özelliği
Yasemin Sungur
Yıllar önce okul dönemimin bittiğini söyleseler de ben hayatın tutkulu bir öğrencisi ve seçip aldıkları, özünden kattıkları ile sen izin verirsen ben bir rehber. Ben bir Özgür Martı. Ben bir düşleyen. Kanatlarım ile gelişime, paylaşıma ve değişime keyifle uçarım. İçimizde yaşayan gerçek Martı Jonathan’lara ulaşmak için MartiDergisi.Com’u uçurdum. Şimdi hep birlikte uçuyoruz. Kitapdaşlarımla birlikte Kitap ile Sohbet ederim ve onları İstanbul Oyuncak Müzesin de baş konuk olarak ağırlarım. Oyun oynamayı bırakmadım. Hayatı kelimeler ile anlatmayı, yazmayı ve onların büyüsüne kapılıp Yaz(ı) Kamplarımı keşfe dönüştürmeyi bilirim. Harekete Geçmeyenleri enerjimle uyandırırım. Sevgiyle nefes alıp, şiirle güne başlarım. Aşk ile Can oğlum ve Ceren kızımla, evrende hayat bir başka güzel. Şükür...

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz