Tarihi romanlar, günümüzde çok revaçta. İşte bu türün en tanınan ve bilinen yazarlarından Demet Altınyeleklioğlu bugüne kadar 12 roman yazdı. Moskof Cariye Hürrem, Cariye’nin Kızı Mihrimah, Cariye’nin Gelini Nurbanu, Pargalı ve Hatice gibi romanların yazarı Altınyeleklioğlu, neden tarihi romanlar yazdığını şöyle açıklıyor: “Geçmişin gerçeklerini sorgulamak hoşuma gidiyor. Geçmişi kendi kurgumla süsleyince okurda tarihe karşı farklı bir bakış yaratmış oluyorum. Reddedilemeyen gerçeklerden kaçmadan, onlardan asla taviz vermeden masalsı bir tarih yaratmış oluyorum.”
Romanlarının yanı sıra çeviriler de yapan Demet Altınyeleklioğlu’nun 40’a yakın roman çevirisi bulunuyor. Altınyeleklioğlu, yeni kurgular yeni anlatımlar keşfettiği için çevirinin kendisini beslediğini söylüyor.
Yazar, çevirmen, prodüktör Demet Altınyeleklioğlu TED Ankara Koleji ve Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu Radyo TV bölümünden mezun olduktan sonra Hacettepe Üniversitesi’nde Eğitim İletişimleri konusunda yüksek lisansını tamamladı. Ardından TRT Ankara Televizyonu’nda prodüktör olarak çalışmaya başlayan Altınyeleklioğlu, 1980-2013 yılları arasında bu kurumda görev yaptı. Altınyeleklioğlu, TRT’de prodüktörlükten TRT İstanbul Televizyonu Müdür Yardımcılığına kadar pek çok kademede görev yaptı ve yüzlerce programın yapımcılığını üstlendi. TV Okulu, Kadın Özel, Ah Güzel İstanbul, Yüksek Ökçeler, Cumhuriyet Dönemi Mimarisi ekrana gelen programlarından bazılarıdır.
Kitapları Artemis Yayınları’ndan çıkan Demet Altınyeleklioğlu’nun eserleri bugüne kadar Rusça, Macarca, Yunanca, Arapça, Bulgarca, Lehceye çevrildi.
Not: Demet Altınyeleklioğlu için her kitabı çok önemli, sanki bir evladı. Ama “Bir Çanakkale Romanı” olarak nitelenen Gülüm’ün ayrı bir yeri var. Bu sene Çanakkale Zaferi’nin 101. Yılını idrak edeceğiz. 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anmak için okunacak kitaplardan biri… Bizden önermesi.
Demet Altınyeleklioğlu eserleri:
Moskof Cariye Hürrem, Cariye’nin Kızı Mihrimah, Cariye’nin Gelini Nurbanu, Altın Cariye Safiye, Pargalı ve Hatice, Alkışlarla Lamia, Kara Kraliçe Kösem, Anlatılmamış Hikâye Kösem Sultan, Ah Bre Sevda Ah Bre Vatan, Bozkır Çiçeği Cem Sultan, Gülüm Bir Çanakkale Romanı, , Kara Zeybek
Neden ve nasıl tarihi romanlar yazmaya başladınız?
Geçmişin gerçeklerini sorgulamak hoşuma gidiyor galiba. Geçmişi kendi kurgumla süsleyince okurda tarihe karşı farklı bir bakış yaratmış oluyorum. Ezber bozuyorum bir anlamda. Reddedilemeyen gerçeklerden kaçmadan, onlardan asla taviz vermeden masalsı bir tarih yaratmış oluyorum. Yap-boz oynuyorum sanki. Ve her tarih kesitinde bugüne atıf yapılacak bir olay, bir anekdot bulmak çok ilginç geliyor bana. Verdiğim mesajın okurlara ulaşmasını istiyorum. Tarih bilimdir, tarihi kurgu ise edebiyat. Bilim ve edebiyatın bir araya gelmesi zihinsel açıdan beni çok doyuruyor. Bizde edebiyatın bu türü ne yazık ki yeterince kanatlanamadı. Bir de arihimizi sanki kadınlardan soyutlayıp da algılıyoruz. Biraz da buna tepki olarak kadınların saltanatını yazmaya karar verdim. Ayrıca ilgim ve eğilimlerim gereği kadın ruhunu sebep -sonuç ilişkileriyle analiz etmek, daha kolay anlaşılabilir kılmak gibi bir misyona sahibim. Her yazdığım saltanat kadınında bir kadın portresi vardır. Satır aralarında insani zaaf ve kusurlarının altında yatan eziklikler, korkular anlatılmıştır. Kısacası her saltanat kitabımda farklı kadın ruhlarının kesiti alınmıştır. Ayrıca sadece Osmanlı dönemine ait kitaplar yazmıyorum elbette. Lamia, Ah Bre Sevda Ah Bre Vatan ve Çanakkale savaşının 100.yıldönümü için yazdığım Gülüm romanlarında farklı perspektifler ve tarihin farklı sayfalarında yaşayan kadın kahramanların duyguları nakşedilmiştir. Bunlara ilave olarak KARA ZEYBEK Ege’nin iki yakasındaki insanların dramları ve acılı bir aşk hikâyesiyle yoğrulmuş tarihi gerçeklerden fışkıran destansı bir sevda romanıdır.
Romanlarınızın ne kadarı kurgu ne kadarı tarihi gerçekler?
Bütün romanlarımın çıkış noktası gerçek tarihtir. Bilinen tarihten asla ödün vermem. Romanlarımın tüm arka planına yaydığım bilinen tarihin hiç bilinmeyen yanlarını kurgularım. Duyguları, sevdaları, aşkları, kötülükleri, kıskançlıkları. Benim kurgularımı okuyanlar hep şu soruyu sorar kendine. Ya doğruysa? Öylesine iç içe geçmiştir gerçek ve kurgu.
Romanlarınızı yazmaya karar verdiğinizde nasıl araştırma yapıyorsunuz? Araştırmalarınız ne kadar sürüyor?
Her romanımdan önce düşünürüm. Kurarım. Hayallere dalarım. Sonra araştırma aşaması gelir. Ulaşabildiğim her şeyi okurum yazacağım konu ve karakterler hakkında. Psikolojik analizler yaparım. Okudukça, henüz ham olan kurgularım, hayallerim şekillenir, değişir. Bizim Osmanlı tarihiyle ilgili arşivlerimizin hiçbir eksiği yok. Ancak ulaşmak zor. Ulaştığınızda da karşınıza çok büyük bir engel çıkıyor. Dil ve yazı sorunu. Ne yazık ki bu milyonlarca, milyarlarca belge Latin harfleriyle günümüz Türkçesine yeterince kazandırılmış değil. Öyle olunca da bir okyanusun içinde kayboluyorsunuz. Ama yarattığınız kurgunun çatısı sizi doğru bir yöne götürüyor.
Etkilendiğiniz yazarlar var mı? Varsa kimler?
Elbette var. Bunu da herkes biliyor. Türkiye’nin Philippa Gregory’si diyorlar ya bana. Biliyorsunuz aynı zamanda çeviri de yapıyorum. Philippa’dan yaptığım çevirilerde İngiliz tarihinin çok yalın bir anlatımla popüler roman yazım tarzında okuyucuya sunulmasından çok etkilenmiştim.
Kurtuluş Savaşı ile ilgili romanlarınız Kara Zeybek ve Gülüm. Kurtuluş Savaşı’nı konu edinen daha fazla roman yazmayı düşünüyor musunuz?
Onlara ilave olarak bir de Kara Zeybek’in bir önceki tarihi döneminden esinlenilerek yazdığım, Kurtuluş Savaşı’na giden yolun temellerinin atıldığı dönem kitabım var AH BRE SEVDA AH BRE VATAN. Yine Ege, yine ulusal mücadele, yine mübadele. Elim değdikçe Kurtuluş Savaşı kahramanlıklarını yazacağım.
Son projeleriniz neler?
Şu sırada Cumhuriyet’in çok farklı bir döneminde geçen çok farklı bir yakın tarih kesiti üzerinde çalışıyorum. O da çok renkli bir roman oldu şimdiden.
Son yayınlanan kitabınız Hürrem. Kösem şimdilerde televizyonda dizi olarak izleniyor? Siz izliyor musunuz? İzliyorsanız ne düşünüyorsunuz? Sizin Köseminiz ile bu Kösem arasında fark var mı?
Muhteşem Yüzyıl Hürrem’in ilk iki bölümünü izlemiştim. O nedenle senaryo ve teknik ekip aynı olduğuna göre Kösem’de de nelerin olduğunu ve fakat nelerin olmadığını öngörebiliyorum. Tarihi gerçeklere uygun olmayan giysiler mesela. Neyse bu konuda fazla konuşmak istemiyorum. Kendi yarattığım Hürrem’in ve kendi yarattığım Kösem’in zihnimdeki benliklerinin üstüne gül koklamak içimden gelmiyor. O yüzden izleyemiyorum. Ama tarihi kurgu dalında görsel eserlere imza atmanın olumlu bir girişim olduğunu düşünüyorum.
Röportaj: Ayşe Dural