Mayıs 2014’de Hindistan’a yaptığım yolculukta beni en çok etkileyen şeylerden biri de Gandhi’nin yaşadığı ev oldu. Mesajları ve yolculuğunun çeşitli bölümleri evin duvarlarına büyük panolar ile asılmıştı. Evde sadece bir yer yatağı ve birkaç eşya vardı. “Yaşamım mesajımdır” diyen Gandhi siyasi bir lider olduğu kadar güçlü bir ruhani lider. Siyasetin kirliliğine inat, evi, yaşamı, zihni, kalbi insanlara bugün de ışık tutacak pek çok izle dolu olan Gandhi şu dönemde çevremde ve dünyada eksikliğini derinden hissettiğim bir lider türü.
Dünya tarihine baktığımızda pek çok liderin değişimi, yakarak, yıkarak, şiddeti, ölümü ve korkuyu kullanarak gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bu değişimler sadece belli sürelerde geçerli kalıp bir süre sonra yerini tam tersi etkilere bırakıyor. Bu tür değişim anti tezini de beraberinde getiriyor. Oysaki yine tarihten gidecek olursak insanlığa, birliğe, beraberliğe adanarak yapılan hamleler ulusların, insanlığın kaderini kökten değiştiriyor. Hem siyasi hem ruhani boyutta bu tür değişim önderleri olarak akla Mahatma Gandhi, Nelson Mandela, Martin Luther King, Rahibe Teresa gibi örnekler geliyor. Bugün hala ilham aldığımız sözleri ve hikayeleri, şefkat, sevgi, hoş görü ve birleştirme üzerine. Tüm dünyanın önünde saygıyla eğildiği, liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’de ruhani tarafı ön plana çıkarılmayan ama tam da bu tarzda bir lider.
Yaşadığımız coğrafyaya baktığımızda yakında ve uzakta bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz şey insanların ruhlarına, iç dünyalarına sevgi ve birleştirme üzerine seslenecek liderler. Mahatma Gandhi’nin dediği gibi şiddet iyilik için ortaya çıksa bile, iyilik geçicidir, oysaki içindeki (şeytan) kötülük kalıcı olur. İyilik için kaçınılmaz olduğunu düşündüğümüz şiddetin kalıcı olan tarafı kötülüğü diyor yani. Şöyle bir düşünün, ne kadar doğru değil mi?
Burada beraber programlar yapma şansına eriştiğim kendisi de Hintli olan sevgili ruhani öğretmen ve çalıştırıcı Sukhvindar Sircar, Gandhi için şunları söylemişti; Hindistan’ın bağımsızlığı, insanların eşitliği, birlik ve beraberlik için şiddetsizliği seçti. Gandhi ve onu takip edenler her türlü zulme sadece şiddetsizlikle karşılık verdiler. Öldürüldüler, işkence edildiler. Kötülük bile bir yere kadar dayandı. Hiç karşılık almadığınız bir kitleyi ne kadar süre öldürebilirsiniz? Sonunda insanlık kazandı.
Bugün tam da Gandhi’nin dediği gibi, dünyayı zarif şekilde, insanların can, mal ve ruhsal bütünlüklerini gözeterek sarsacak, yerinden oynatacak güce sahip liderlere ihtiyacımız var. Güçlerini insanlık için hissettikleri tutku ve sevgiden alan liderler aranıyor… İnsanlara pozitif hayaller kurduracak, medeniyetleri daha yukarılara taşıyacak, temel insani değerlerden hareket eden liderler olmalı ve işaret etmeliler ileriyi. Çünkü insan olarak geleceğe güvenle bakmaya, yarınlara inanmaya, çocuklarımız için içimizi ferah tutmaya hakkımız var.
Ruhani çalışmaların her inanç düzeyinde artışta olduğu bu dönemde bilinç seviyesinde beklenen sıçrama için önce kapımızın önünü temizlemek gerekecek tabi ki. Bireyselde barışçıl, sevgiden hareket eden, iyiliğe yönelen, sükuneti içte yaşayarak hareket edebiliyorsak, toplumsalda bunu sağlamak kolaylaşacaktır. Sevgili Cem Yılmaz’ın da dediği gibi aradığımız şey önce “içimizde” Sizi yaşamınıza bu gözle bakmaya davet ediyorum. İçinizde sevgi, barış, beraberlik nerede ve nasıl yaşatılıyor? Peki işinizde? Sizin liderliğinizde sevgi, barış, birlik ve beraberlik ne derece mevcut? Nereden başlamak isterdiniz?
Sevgiyle kalın
Tülin Kahvecioğlu, 13 Ekim 2014
Twitter: tkahvecioglu