Okula başlayacağım ilk gün çok mutluydum hatta heyecandan o gece gözüme hiç uyku girmemişti. Benden bir yaş büyük ablamla kıyafetlerimiz ortak olmasına rağmen annem, okula gideceğim için sadece bana yeşil renkli, kendimi içinde prenses gibi hissedeceğim bir elbise ile beyaz fiyonklu bir kurdela almıştı. Okula gitmek bir yana bu elbise, saçımın özenle taranması bile koşarak gitmem için yeter artardı, her şeyi ablasıyla ortak kullanan bir çocuk için. Her zaman yürürken annemin baş parmağını hep sımsıkı tutan ben, okul yolunda, o sevinçle, annemi unutmuş gibi onun önünde elini tutmadan heyecanla koşuyordum. Okula vardığımızda kocaman bahçe içerisinde hıçkıra hıçkıra ağlayan, annesinin eteğine yapışan göz yaşları içinde çocukları görünce kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu. Sahi burada neler oluyordu? Sonra bir adam elinde mikrofonla konuşup durdu, hava çok sıcak, bacaklarım ağrımaya başlamıştı bile, bu adam neden annemleri ve bizi sıraya dizdi ve hiç durmadan konuşuyordu anlamadım ama annem yanımda olduğu için çokta önemsemedim. Sonra annelerimizi bizden ansızın ayırdılar, bizi hızlıca sınıf dedikleri bir yere gönderdiler. Gözlerim annemi arıyordu, annem neden bu kişileri dinledi ve beni bu kalabalık içinde yalnız başıma bıraktı ki. Girdiğimiz sınıfta en son sıraya oturdum çünkü kimse beni görsün istemiyordum. Benim burada ne işim vardı, okul dedikleri yer böyle bir şey miydi? Ben bu okulu da “ağlamayın, anneniz birazdan gelecek” deyip sözünde durmayan öğretmenleri de hiç sevmedim. Ve anneme de çok kızgınım, yalnız başıma evimizin karşısındaki bakkala bile göndermeyen annem, nasıl yapayalnız bu kalabalığın içinde beni bırakıp gitmişti. Karar verdim, buradan bir çıkayım, bir daha buraya gelmeyeceğim! Beni zorla getirmek isterlerse avazım çıktığı kadar bağırıp karnım çok ağrıyor, kötü rüyalar gördüm, çok hastayım, hiçbir şey öğrenmeyeceğim, öğretmeye çalıştıklarını iyi bir şekilde dinlemeyeceğim diyeceğim çünkü artık anneme de öğretmene de okula da güvenmiyorum…
Okullar açılıyor; “HAYDİ ÇOCUKLAR OKULA” derken, çocuğumuzun öyküdeki gibi ayrılık anksiyetesi yaşamaması için hem öğretmenlerimizin hem de ebeveynlerimizin dikkat etmemesi gereken önemli bazı hususlardan söz edelim istedim.
Yapılan araştırmalar; çocuğun ebeveyni ile bağlanmasından sonra öğretmeniyle güvenli bağlanması halinde çocuğun bütün bilişsel ve sosyal becerilerinin de iyi olmasına neden olduğunu gösteriyor.
Okula geçiş sürecinde en önemli konu çocuğun öğretmen ile güvenli bağ kurabilmesidir.
Lütfen şunu asla unutmayalım! Bir çocuk için önemli olan şey sınıf içine girip öğreneceği akademik bilgilerden çok öğretmeni ile kurduğu ilişkidir.
Her ihtiyaç hissettiğinde öğretmenin sevgisi ve şefkatiyle dünyanın güvenli bir yer olduğu bilgisini alan çocuk yeni şeyler öğrenmeye çok daha istekli olur. Bu nedenle akademik başarısı güçlü olan öğrencileri olsun isteyen her öğretmen okulun ilk günlerinden itibaren çocuğa göstereceği şefkat ile aynı zamanda çocuğun öğrenme isteğini artırarak sakin çocuklar ile kendi emeklerinin de zayi olmasının önüne geçecektir.
Çocuklara uyum sürecinde zaman vermek çok önemlidir. Çocuğu bir an önce sınıf içerisine sokmak çok iyi öğretmenlik ya da ebeveynlik kriteri değildir. Çocuğa uyumlanma sürecinde ne kadar çok zaman verir ve duygularının yanında olursak, öğretmeni ve ebeveyni ile ilişkisi sonraki aşamalarda daha güçlü olacaktır.
Sınıfa girmek istemeyen çocukların, öğretmen ya da ebeveyni tarafından suçlanması, girmediği için diğer çocuklarla kıyaslanması doğru değildir. Sınıfa girmek istemeyen çocuk zorla, iterek, kolundan çekilerek sınıfa girmesi için asla zorlanmamalıdır.
Oryantasyon sürecinde ebeveyn çocuğu göreceği yerde olmalıdır. Ebeveynlerin okul bahçesine alınmaması ya da çocuğun hiçbir şekilde göremeyeceği yer de bekletilmesi, uyum sürecine ve çocuğun sağlıklı gelişimine aykırı düzenlemelerdir.
Ebeveynlerin, öğretmen ve okul iş birliği ile çocuğa makul sözler vermesi ve verdiği sözleri yerine getirmesi çocukla anne arasında güvenli bağın zarar görmesine engel olacaktır. “Okul bahçesinde şu köşede seni bekliyor olacağım” diyerek okul bahçesinden çıkmak, çocuğun göremeyeceği alanda beklemek çocukla güven bağına zarar verir.
Kaygısı yüksek olan ebeveynin çocuğa duygu geçişinde bulunacağını unutmayalım. Bu nedenle ebeveynin kendi duygularını da gözden geçirerek bu anlamda kendisini iyi hissettirecek kişisel paylaşımlarda bulunması süreç için çok değerlidir. Özellikle ebeveynin de bu anlamda rahatlaması için okul ve öğretmen iş birliğinde öğretmeninin ne kadar güvenli çalışmalar yapabildiğini biliyor olması ebeveynin kaygısını dindirerek öğretmene güven duymasını sağlayacaktır. Öğretmen ve ebeveyn bir yarış içerisinde, rekabet içerisinde olmadan pozitif bir yaklaşımla birbirlerini desteklemelidirler.
Ebeveynler ağlayan çocukla vedalaşmalı, ağlayan çocuk ansızın terk edilmemelidir ve öğretmenlerimiz de bu duruma destek sağlamalıdır. Çocuğun yanında “çocuklar ağlamamalı” vb. şeklinde ifadeler kullanılmamalıdır. Bunun bir geçiş süreci olduğu ve ağlamanın bir duygu ifadesi olduğu, ağlamaktan korkan, duygularını bastıran çocukların daha sonra altına kaçırma, kabus görme ya da sonrasında kriz geçirircesine ağlamasına neden olabileceğini göz önünde bulundurmak gerekir. Hiçbir çocuk ebeveyni ya da öğretmeni kullanmak için ağlamaz duygularını yeterince ifade edemediği için ağlamak seçeneğini kullanır.
Ebeveynler okula uyumun bir süreç olduğunu kabul etmeli, riskli bir durum olmadıkça korkuları, kaygıları ya da okulun bu süreci iyi yönetememesi nedeni ile çocuğun yanında “okula gitmek istemiyor, öğretmenini sevmedi” gibi “bu nedenle okuldan alacağız” şeklinde konuşmalarla acele kararlar alınmasını önermiyorum.
Öğretmen, ebeveyn ve çocuk ilişkisinde öğretmenin desteği, ihtiyacı, talebi olmadıkça ivedilikle rehber öğretmenin devreye girmesi (ebeveynlerin müdürden ısrarla talep etmesi) çocuk ve öğretmenin güvenli bağ oluşturmasına engel teşkil edebilir. Rehber öğretmenin dışardan gözlem yapması ve ihtiyaç hasıl olduğunda öğretmenin de isteği ile çocukla ilişki kurması daha doğrudur.
LÜTFEN UNUTMAYALIM
Tüm çocuklara karşı empati ve şefkat dolu tutumu olan ve aynı zamanda ihtiyaç halinde çocuklara karşı oyuncu olabilen öğretmenlerin çocukla daha sağlıklı iletişim kurabileceğini,
*Kendi kaygılarını kontrol edebilen ve sürecin geçici olduğunu kabul edebilen ebeveynlerin hem kendileri hem de çocukları için okula güvenli geçiş sürecini sağlayacaklarını,
*Bilginin huzurlu ve keyifliyken öğrenileceğini,
*Bu konunun Müdürlük, Rehberlik, Öğretmen ve Ebeveyn iş birliğinde bir ekip çalışması olduğunu UNUTMAYALIM…
Uzman Psikolog Aysun ERKAN