Eğitimde Yaratıcı Drama

“Eğer dünyayı çocuklar için daha basit ve anlaşılabilir yapacak bir yol varsa, neden kullanılmasın? Bu bana akla uygun geliyor.”

Dorothy Heathcote

Eğitimde yaratıcı dramanın kullanılması, oyun ve tiyatronun yöntem ve araçlarından yararlanılarak dramatik bir ortamın yaratılması ile olur. Doğaçlama etkinliklerine doğrudan katılan öğrenciler kendilerini geliştirebilecekleri ortamın sunulmasıyla öğrenebilirler.

Bu eğitim anlayışının ilk adımları, 20. yüzyılın başlarında İngiltere’de Harriet-Finlay Johnson ve Caldwell Cook, Amerika’da Winifred Ward tarafından atılmıştır. Zaman içinde gelişen yöntemlerle farklı kavramlar ortaya çıkmış ve uygulamalar zenginleştirilerek yaygınlaşmıştır. İngiltere ve Amerika’nın öncülük ettiği dramatik eğitim yöntemi, farklı ülkelerce kendi durumlarına uyarlanarak kullanılmıştır.

Tarihsel gelişim sürecine bakıldığında, yaratıcı dramada eğitimin merkezine bilginin yerine çocuk ve gencin konulmasını öngörülür. Eğitimcileri harekete geçiren temel faktörler, geleneksel eğitimin ağırlıklı olarak bilgi aktarımına dayanması; bilgi aktarımının çocukları özgür düşünemeyen bireyler haline getirmesi; dolayısıyla, eğitimde asıl hedef olması gereken, insan malzemesinin ihmal edilmesidir. Özetle, değişen eğitim anlayışları öğreneni merkeze alırken onun öznel yaşamını da kabul edip kucaklıyor denebilir. Bundan sonraki dönemde, çağdaş eğitim anlayışının merkezinde birey olacaktır.

Bu anlayış, insanın insancıllığından uzaklaşmaması için sevgiyi, yaratıcılığı ve kendini ifade etmeyi en değerli araçlar olarak sunar. Yaratıcı drama bunu yaşamın vazgeçilmez unsuru olan oyun ile yapar. Oyunun, yaşamın vazgeçilmez bir parçası olduğu bilinen bir gerçektir; özellikle de çocuğun ve gencin yaşamında. Gelişmekte olan çocuk ve gencin fiziksel, duygusal ve zihinsel gelişimi üzerindeki olumlu etkileri oyunun, her zaman eğitimin bir parçası olarak görülmesini sağlamıştır. Fiziksel aktiviteye dayanan oyunlar, zekâ oyunları, dramatik oyunlar ve tiyatro temsilleri bu oyunların en yaygın olanları arasındadır.

İngiliz Çocuk Drama uzmanı Peter Slade, oyunun çocuğun yaşamındaki önemli rolünü söyle belirtir:

“Oyun çocuğun düşünme, kanıtlama, rahatlama, çalışma, hatırlama, cesaret etme, deneme, yaratma ve anlama yoludur.”

Bu arada, Kanada ve Avustralya, İngiltere ve Amerikayapılançalışmaları kendi durumlarına uyarlayarak kendi öncülerini yaratmıştır. 1960 ve 70′lerde İngiltere’de Dorothy Heathcote’un fikirleri bu alandaki birçok kişiyi derinden etkilemiştir. Heathcote dramayı bir öğrenme aracı olarak görmüştür. Onun amacı çocuklara eğitsel bir olanak sunmaktır. Heathcote, dramayı bir öğrenme aracı olarak algıladığı için de kendini, öncelikle bir öğretmen, ikincil olarak da bir drama eğitmeni olarak görmüştü.

En genel anlatımı ile, duygusal ve zihinsel gelişimi odağına aldığı için dramatik eğitimin merkezinde öncelikli olarak çocuk ve dramatik deneyim vardır. Temel düşünce sudur: Çocuk kendini ve çevresini rol alma deneyimi yoluyla öğrenir; dramatik faaliyet, bir insanin dünyayı ve onun içinde kendi yerini öğrenmesini sağlayan doğal ve etkin bir yöntemdir, ayrıca da yararlı bir eğitimaracıolduğunukanıtlamıştır. Dramatik oyun çocuğun deneysel olarak öğrenme yoludur ve bunu hiç kimse bilgi verme yoluyla öğretemez. Bu, küçük çocukların taklit etmesi ve bu yolla öğrenmesidir.

Dramanın eğitsel değeri konusunda genel bir anlaşma olmasına rağmen, eğitimde dramanın işlevi ve önemi konusunda ortak bir anlayış yoktur. Drama ders programına bir araç olarak mi yoksa başlıbaşına bir ders olarak mi konmalıdır? Yani drama bir öğretme aracı olarak mi kullanılmalıdır yoksa kendi başına bir disiplin olarak mi algılanmalıdır? Üzerinde anlaşma sağlanamayan en önemli konu budur.

Çocuk merkezli grup doğaçlamaları, öğretmen yönetiminde drama, rol-oynamaya dayanan öğretmen kontrolü altında drama, çocuk oyunlarına dayanan drama, gösterim tekniklerini öğretmeye yönelik drama. Drama birçok eğitsel düşünceyi bir araya getirdiği, içinde barındırdığı ve kişisel bir konu olduğu için, öyle görülüyor ki drama okullarda kullanılmaya devam edildiği sürece dramatik eğitim hakkındaki bu tartışmalar da sürecektir.

Peki, yaratıcı drama etkinliklerinde öğretmenin rolü nasıl tanımlanabilir?

Öğretmen sevecen bir arkadaş olmalıdır. Bu arkadaş, çocukların gelişimini görmeli; bu yaratımı çocukların kendi hızlarını göz önüne alarak beslemeli ve bunu yaparken çocukları, oyunu drama olarak algılamaları konusunda acele ettirmemelidir. Öğretmenin rolü, yaratım ve keşfetme için uygun ortamı sağlamaktır. Öğretmenin işlevi, gösteri sanatını ve becerilerini öğretmek değil, çocuğun kendinin farkına varmasını cesaretlendirmek, onun doğal gelişimini teşvik edecek bir çevre yaratmaktır.

Caldwell Cook’un ifadesi ile

Masum bir çocuğu dünyaya provasız göndermeye karşı, onu oyunlar yoluyla yaşama alıştırmak gerekir.”

Öğrenmek için oynayalım, oynayalım öğrenelim o zaman.

Ve mutlaka sevgiyle…

Fatma Esin KALYONCU

 

Kaynakça

  • Adıgüzel, Ö. (2015). Eğitimde Yaratıcı Drama (8. Basım). Ankara: Pegem Akademi.
  • Adıgüzel, Ö. (Ed.). (2010). An Interview with Dorothy Heathcote  (İ.,Güven, Z., Özen, Trans.). 13. Uluslar arası Eğitimde Yaratıcı Drama / Tiyatro Kongresi Açılışı, Yaratıcı Drama Dergisi, 5 (9-10)
  • Başbuğ, Songül. (2006). (görüşme, 20 Ocak, 2016) Yaratıcı dramanın Türkiye’deki öncülerinden Prof Dr İnci San’ın yaratıcı drama anlayışı. 1(2).
Önceki İçerikBilimle Dolu Bir Yaşam: Prof. Dr. Altan Onat
Sonraki İçerikHayaller Gerçek Oluyor! Kitap ile Sohbet İzmir’de

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz