Amatör Astronomi (gökbilimi) öğrenmek istiyorum, lakin okuduğum araştırdığım kaynaklar çok teorik ve anlamakta zorluk çekiyorum diyorsanız bu kaynak tam size, hepimize göre.
Ülkemizde gökbilimini herkesin ama gerçekten herkesin 7’den 70’e anlayabileceği bir dille anlatan Türkçe kaynak sayısı inanın bir elin parmakları kadar bile yok neredeyse. Bu da, gelişimin önüne çıkan en büyük engel… Astronomi bu sebeple ülkemizde sadece belli bir kesimin hobisi olmaktan öte geçemiyor. Astroloji hakkında hemen herkesin bir fikri varken astronomi denince akan sular duruluyor. Sadece astronomi değil tüm bilim dalları için bunu genellersek sanırım pek de yanlış olmaz.
Bugün dahi okullarımızdaki laboratuvar olanaklarının ne kadar kısıtlı olduğu, var olanların dahi tam kapasite kullanılıp kullanılmadığı ortada.
Astronomi tüm bilimlerin atası ise bilime meraklı bir nesil yetiştirebilmek için astronomi en güzel başlangıç. Üstelik ilk çağlardan beri insanın ilgisini çekmeyi başaran gökyüzü, hala (ışık kirliliği sebebi ile giderek görüş alanımızdan çıkıyor) elimizin altında iken. Teorik deneyleri okullarda ardında bırakan bir toplumuz. Oysa ki, hayatın kendisi bir deney…
O halde sizlere herkesin anlayacağı bir dille üstelik eğlenceli bir kaynağın adresini vermezsek olmazdı.
Sözünü ettiğimiz kaynak Kozmik Anafor. Hurafelerden uzak, ciddi ama anlaşılır bir kaynak arıyorsanız bu adres tam yeri. Kaynak aramanıza, illaki astronomi ile ilgili olmanıza da gerek yok. Nasıl her gün gazetelerde bir yazı okuma alışkanlığımız varsa bu kaynak da bana göre her gün açılıp en az bir yazısı okunacak derecede değerli ve önemli.
Kozmik Anafor, Zafer Emecan tarafından yazılan ve çeşitli editörleri olanı bir facebook sayfası. Arşiv bilgilerine ise
http://www.ilkteleskobum.org/category/kozmik-anafor sayfasından ulaşılabiliyor.
Uzaylılardan ufo safsatalarına, Marduk hikâyesinden gökbilim fotoğrafçılığına kadar evren hakkında her şeyi ya da çok şeyi okumak istiyorum diyorsanız mutlaka takip edilmeli.
Burada bir kaç yazısını paylaşmak istiyorum. Keyifle okumanız, paylaşmanız, bilime meraklı bir nesil yetişmesine katkı sağlamanız dileğiyle.
UZAYLI OTOPSİSİ SAFSATASI
İnternette, özellikle UFO’cuların sitelerinde 1947′de ABD’de Roswell’e düşen (ABD’den başka nereye düşebilir ki, Kayseri’ye niye düşsün?) UFO’dan çıktığı iddia edilen uzaylılara ait “otopsi” görüntüleri yayınlanıyor. Geçen onlarca yıl içinde bu iddia hemen her yerde dile getirildi ve sözde otopsiye ait videolar, fotoğraflar herkesin bildiği, maalesef büyük bir kitlenin de ”inandığı” bir konu haline geldi.
Oysa, ilk kez 1995 yılında “ortaya çıkan” bu filmin yapımcısı ve bir prodüktör olan Ray Santilli, görüntülerin gerçek değil, aslında kurgu olduğunu itiraf edeli ve bu konuda bir makale yayınlayalı çok olmasına rağmen, hala uzaylıların kesilip biçildiği bu görüntülerin gerçek olduğunu düşünen milyonlarca insan var.
Santilli, filmin Londra Camden Town’da çekildiğini, iki adet kuklanın bir sanatçı ekibi tarafından 3 online casinos hafta gibi bir sürede hazırlandığını belirtir. Sözde yaratığın iç organlarıymış gibi göstermek üzere, yakındaki bir kasaptan tavuk bağırsağı, koyun beyni gibi organlar kullandıklarını, kan olarak ise ahududu reçelini tercih ettiklerini söyler. Dediğine göre, daha sonra kuklaları küçük parçalar halinde keserek Londra genelindeki çöp bidonlarına “dağıtarak” yok etmişler.
Bu otopsi videoları için bir bilim insanının söylediği şu söz durumu çok güzel özetler aslında:
“Bu uzaylı gerçek olsaydı, film yüzyılın cinayetinin -barbarca bir kasaplığın ve hem bu deforme yaratık hakkında biraz bilgi edinme fırsatının hem de eşsiz delillerin yok edilmesinin- belgeseli olurdu. Tecrübesiz ve beceriksiz eller, organların yapılarını, birbirleriyle ilişkilerini anlamaya ya da incelemeye hiç gayret göstermeden rasgele, plansız bir biçimde oraya buraya saldırıyor. Vücudun içindeki tuhaf şeyler körlemesine kesilip tasların içine atılıyor.”
Vızır vızır gökyüzünde gezdiği iddia edilen uzaylı kardeşlerimizin, düşen araçlarını ve yaralanan, esir düşen arkadaşlarını niçin almaya gelmedikleri ve böylesine barbarca kesilip biçilmesine ses çıkarmadıkları da ayrı bir soru işareti.
NASA UZAYLILARI BİLİYOR AMA GİZLİYOR!
NASA, her ne kadar bağımsız hareket etse de, sonuçta bir devlet kuruluşudur ve birşeyler gizlediği düşünülebilir. Böyle söyleyenler kendilerince haklılar ve bu yönde üretilen komplo teorileri karşısında pek bir şey diyemeyiz.
Bununla beraber, NASA (Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi) uzay araştırmaları, gözlem veya astronomi alanında “tekel” olmadığı gibi, “en yetkin” veya “onay mercii” kurum da değil, bunun iyi bilinmesi gerekiyor. Fakat, bilim üretmeyen ve ürettiği bilim çoğunlukla “tercüme”den ibaret olan bir ülkede böyle sanılması şaşırtıcı değil. Bu arada NASA’yı itham da etmiyoruz, yargılamıyoruz, suçlamıyoruz; sadece online casino “yalnız onlar yok” demek istiyoruz.
Nasa haricinde ESA (Avrupa Uzay Ajansı), RSA (Rusya Uzay Ajansı), CNSA (Çin Ulusal Uzay Ajansı), JAXA (Japon Uzay Dairesi) gibi “sadece en önemlilerini” verdiğim onlarca uzay araştırma kurumu var. Bu ismini verdiğim kurumlar, özellikle ESA ve RSA, son derece ileri teknolojilere, dev yer ve uzay teleskoplarına, ayrıca dünya’nın en iyi astronomlarına sahipler. NASA’dan aşağı kalır hiçbir yönleri yok, hatta bazı konularda nasa’nın önünde yer alıyorlar. Gizlenecek bir şey varsa, bunların da gizlemesi, binlerce bilim insanının ve yüzlerce üniversitenin “susması” gerekiyor.
Hadi bunlar da bir şekilde “devlet kurumu” ve diğer küçük ülkelerin (ispanya, güney kore, şili, brezilya, italya, iran, bulgaristan, isveç veya macaristan) uzay ajansları da ciddiye alınamayacak kadar küçük bütçeli dandik yerler ve zaten bir şey görmeleri mümkün değil diyelim. Mesela bizim Tübitak’ın Beydağları’ndaki gözlemevi ile bırak uçan daireyi, eşek kadar Marduk’u bile görmek mümkün değil diye kendi kendimizi kandıralım.
Ya da tüm bilim insanlarını “devletin adamı”, olmadı “ajan” ilan edelim. Bakın ne kadar kolay oldu…
Insanlar sanmaya devam ediyor ki; astronomi ve uzay bilimleri sadece “devlet”lerin kontrolünde bir şey. Üniversitelerin hepsi de zaten “küresel” bir devlete bağlı, tüm bilim insanları da ya sus payı ödenerek, ya da tehdit edilerek kontrol altında tutulabiliyor. Okyanusun ortasında küçük bir adadaki dev yeraltı tesisinde, yuvarlak bir masanın etrafında toplanmış birkaç takım elbiseli karanlık tip, neyin gizlenip neyin söyleneceğine karar veriyor.
Neyse, sayıları 100 bini aşan bağımsız amatör astronomlar ne durumda peki? Onlar hiçbir şey görmüyor mu? Dikkat ettiniz mi, hiçbir amatör astronomdan ufo ihbarı, UFO videosu, marduk fotoğrafı, galaksi hizalanması animasyonu falan gelmez. Sabahlara kadar gökyüzünü tarayan, en ufak detayı (mesela 50 milyon km uzaktan geçen çok soluk bir kuyruklu yıldızı) çat diye bulup, “Tarkan görmüş 17 yaşında ergen kız çocuğu gibi” bütün basın organlarına, sosyal medyaya, uzay ajanslarına çığlık çığlığa neşe içinde servis eden bu kişiler nedense bir tane ufo fotoğrafı, bir tanecik Nibiru haberi geçmezler kimselere…
Ama elinde 1 megapiksel kameralı telefonuyla Büyükçekmece kıyısında piknik yapan amcamız, hemen titrek bir ufo videosu çekip televizyonlara ve Haktan Akdoğan’a servis edebilir. Ufo’ların çok süper gizlenme özellikleri sadece astronomların kullandığı ekipmanlar için geçerlidir, nokia telefonlar bu görünmezlik kalkanını aşabilirler.
Amatör astronom dediğimiz bu kişilerin elindeki “teçhizat”a baktığımızda ise dudak uçuklatan şeyler görürüz. 1.5 metrelik teleskoplu gözlemevi kuranı mı ararsın, 50 ışık yılı uzaktaki yıldızda gezegen bulabilecek binlerce dolarlık ekipmana sahip olanı mı istersin, yoksa tüm gece tam zamanlı yüksek çözünürlüklü gökyüzü kaydı yapıp 10 milyon km öteden geçen asteroid’i keşfeden mi dersin, ne ararsan var. Bir UFO eksik sadece! Kaliforniya semalarından Uşak köylerine yaldır yaldır ışıklar saçarak süzülen uzaylı filosunu bir türlü göremezler…
Ama yok, millet NASA videolarında uzaylı arar, arkadan geçen uçan daireyi görür, Güneş’in kıyısına dev uzay gemisi gelir… Kimse bilimsel bir iki makale okumaya tenezzül etmeden NASA onu saklıyor, Ay’a kimse gitmedi, hem videolara baktım “kesin ip var”, bütün bunlar komplo geyiği yapıp kendi kendini tatmin edebiliyor.
Bunların biraz daha akıllıları Marduk gelecek diye kitap yazıp milyon dolarları hüpletir, daha da akıllıları ışık ve sevgi tarikatları kurarak paranın ve cinselliğin dibine vurur, azıcık ticari zekâsı olanları da otu boku kozmikle, quantumla birleştirip mağazalar zincirleri açarken; kimileri de “hacı öyle bir şey olsa açıklar mı adamlar, akıl var izan var” gibi argümanlarla yaştan bağımsız ergen zekânın kabiliyetlerinden örnekler sunmayı sürdürüyor.