Bir arabanın çarpması sonucu bir patisini kaybeden Emrah ve Engel Tanımayın isimli bir grup insanın takdir edilecek öyküsü.
Engelli patilerle ilgili ilk hikayemizden sonra, ay size sadece engelli patilerin hayat hikayelerini değil, patilerle dost bir ailenin hayran olunası hayatını göstermek istiyorum. Öyle bir aile ki, her bireyine hayran olmamak elimde değil!
Gülay Abla, kendisi gibi nefes alan tüm canlılara saygı ve sevgi dolu eşiyle birlikte 6 pati dostuyla yaşıyor. Bu dostlardan sadece 2 tanesi tam sağlıklı patiler. Diğerleri sakat veya yatalak felçli canlar.
Gülay Abla, tüm bu dolu dolu, zor hayata rağmen hemen hemen her sabah Facebook hesabından biz sıradan insanları gülümseten, evinde kendisinin çektiği videolar yayınlıyor. Siz de bu videolarla gününüze gülümseyerek başlamak istiyorsanız, Nefes Nazkontpapak linkinden Gülay Abla”yı takip edebilirsiniz.
Yumak / Ankara
Bir damlacık canıyla yaşadığı kısacık ömründe hiç yüzü gülmemiş Yumak oğlumuzun. Sahibi tarafından sopayla dövülen bu dünyanın en yakışıklı kuçularından olan Yumak, artık sevileceği, oyunlar oynayabileceği ömürlük ailesini arıyor.”
İletişim: 0532 665 61 04
Yer: Ankara
Gülay Ablacığım, ben sizi çok iyi tanıyorum. Ancak, dergimizin Pati Aşkına köşesinde sizi tanımayanlar için bize kendinizden bahseder misiniz?
Adim Gülay Yoleri. Ankara”da 1962 senesinde doğdum. Ailemin üç kızından biriyim. Babam üniversite mezunu. Annem sağlık koleji mezunu. Aydın, demokrat, Atatürkçü bir ailenin çocuğuyum. Özellikle annemin sağlıkçı ve çok titiz olmasından dolayı çocukken evimizde hiç can dostumuz olmadı. Çocukluğumda çok girişimim oldu. Bulduğum kedi köpek yavrularını eve getirirdim ama her seferinde annem geri gönderirdi. Ben de onları sokaklarda sever, beslerdim. Evdeki peynirden, sütten çalar onlara götürürdüm. Annem sorduğunda da ben görmedim, ellemedim, bilmiyorum derdim. :)
Çocukluğum yalan söyleyerek geçti. Annem babam evde hayvan istemezlerdi ama bizlere hayvana, çiçeğe, ağaca asla zarar vermememiz gerektiğini, kul hakkının en büyük günah olduğunu öğretmekten geri kalmazlardı. Koparacağımız her çiçeğin kolu bacağı canı olduğunu söyler, onları kopardığımızda tıpkı bizim canımızın yandığı gibi canlarının yandığını anlatırlardı. Küçüklüğümde arkadaşlarımın saçlarındaki papatya taçlarına hasetlikle, kıskançlıkla bakar ama asla çiçek koparmazdım canları acımasın diye. Hayvanlara zarar vermenin çok günah olduğunu anlatırdı annem. Ama evde istemezdi. Balkonumuzda, pencere camlarımızda kuşlar için hep ekmek kırıntıları olurdu. Onlar sokaklarda üşümez derdi annem. Hepsinin doğru olduğuna inandım ama hayvancıkların sokaklarda çok üşüdüğünü büyüdüğümde görüp, bunun koca bir yalan olduğunu anladım. 23 yaşında benim gibi hayvanları insanları çok seven bir eşim oldu. Eşim, engelli çocuklarda okul müdürü. Onun sayesinde engelli çocukları da tanıdım. Senelerdir onlar için de çabalarım. 24 yaşında oğlum Yiğit dünyaya geldi. Babası ve ben, oğlumuzu tıpkı bizim gibi yetiştirdik. Dünyalar güzeli bir gelinimiz oldu. Şimdi sırada torunumuz var. İnşallah o da hayvanları, doğayı ve insanları çok seven bir çocuk olacak.
Hayvan sevginizin malum. Ama bunun da bir üstü olan engelli hayvanlara olan ilginiz, sevginiz ve dahası onlara sahip çıkma meyiliniz nasıl başladı?
Ben ve ailem hayvanları sonsuz çok seviyoruz. Hepsinin sağlıklı mutlu olmasını istiyoruz. onlar için çabalıyoruz. Belki hikayemiz deniz yıldızının hikayesine benzer ama olsun kurtardığımız sahip çıktığımız her can bir deniz yıldızıdır felsefesi ile ile yaşıyoruz. Engelli canların daha yardıma muhtaç bir anneye ve aileye daha fazla ihtiyaç duyduklarını gözledim. Sağlıklı kimsesiz sokak canları içinde elimizden geldiğince çabalıyoruz tabii ki ama sakat ve felçli olanların daha kimsesiz ve insanlar tarafından evlat edinmediklerini gördüm. Onlara daha çok acıdım ve üzüldüm. Kendime ve aileme böyle bir misyon yükledim. İnsanlara sakat canlardan korkmamalarını onları evlerinde benimsemelerini onların da sağlıklı canlar kadar mutluluk ve neşe getirdiklerini anlatmaya çalıştım. Ve çalışıyorum. Bizim dışımızda da birçok arkadaşımın engelli can dostu edinmelerini sağladım.
İlkler unutulmaz derler. İlk engelli patiyle nasıl tanıştınız?
Eşimle evlendikten sonra her gün düzenli olarak yaz kış yağmur çamur güneş sıcak soğuk demeden akşamları sokaktaki canları doyururduk. Ama evde ben de annem gibi çok temiz ve titiz olduğum için hayvan istemezdim. Sonra bir gün oğlum 12-13 yaşlarında kapıyı çaldı, açtım. Kucağında bir yün çilesi kadar bebek köpek. Yiğit hemen nereden aldıysan oraya götürüyorsun dedim. Evde olmaz dedim. “Anne ne olur babam işten gelene kadar!” dedi. “Peki ama sakın kucağından bırakma bir yere dokunmasın değmesin!” dedim. Babamız geldi. Bebek oğlumun kucağında. “Aman Allah’ım bu nasıl bir şey böyle” dedi. Ben “Yusuf olmaz! Sakın! Geldiği yere, aldığı yere götürüp koysun Yiğit” dedim. Eşim Olmaz, “Senelerdir sokaklarda hayvanlara bakarız ama hiç bu eve giren olmadı ama bu bebek öyle ya da böyle başarmış bu eşikten eve girmeye” dedi. Bu tanrı misafiri bize. Bunu göndermeyiz. Gönderirsek Allah işimizi gücümüzü denk getirmez” dedi. Ben kendimi bir saat önce bebek köpeği evde istemezken 1 saat sonra ailecek ona isim ararken buldum. Çok nazlı olduğu için adını Naz koyduk. İlk kızımız evimize giren ilk can dostumuz Naz kızımız şimdi 9 yaşında. Çok büyük konuşmuşum ki şimdi evin her odası çifter çifter mutlu kuyruklarla dolu))) Evdeki işlerimiz bitince, bazı günler eşimin okulundaki engelli çocuklarla da ilgili çalışmalar yaparım. Onlara küçük köpekler ya da Naz kızı götürürüm. Okuldaki çocukların da hayvanları çok sevmelerine yardımcı olurum. Evlerde aile ile yaşayan can dostlarının engelli çocuklar üzerinde çok olumlu etki sağladıklarına şahit olmuşumdur. Evdeki kedi ya da köpek can dostlarının engelli çocuklar üzerinde pozitif bir rehabilite etkisinin var olduğuna inanıyorum.
Tanımayanlar için, evinizi paylaştığınız o muhteşem engelli patilerle bizleri de tanıştırır mısınız? Şu an evinizde ve çevrenizde kaç patiyle ilgileniyorsunuz? Kaçı engelli?
Şu an evimizde 6 canımız var. Naz kız, evlat edindiğimizde 10 günlüktü. Şimdi 9 yaşında. Sağlıklı kızımız.
Kont oğlan, evlat edindiğimizde 7 aylıktı. Şimdi 7 yaşında. Sakat oğlumuz. O, bizim meleğimiz.
Papak oğlan,3 aylıkken evlat edindik. Şimdi 7 yaşında. Yatalak felçli bir köpek. Ama çok yol kat ettik. Topal da olsa ev içinde yürümeye çalışıyor, kardeşleri ile oynuyor, babamızı işten geldiğinde karşılıyor.
Nefes kız, evlat edindiğimizde 1.5 yaşında idi. Şimdi 4.5 yaşında. Yatalak kızımız.
Karam Kız” a gelince, biz aslında onu evlat edinmedik. O karton kutunun içinde kapımızın önündeki paspasa bırakılmış. 10 günlüktü. Şimdi 3 yaşında. Sağlıklı kız köpeğimiz.
Melek, minnoş kedi kızımız trafik kazasından sonra felç kalmış. Klinikte akıbetini beklerken çıktı karşımıza. Hiç kedimiz yoktu. Onu da çok sevdik. Evlat edindik. 1 senedir bizim kedi kızımız.
Evdeki çocuklarımızın yanı sıra, bahçemizdeki ve sokaklardaki canlara da sahip çıkmaya çalışırız. Biz dördüncü katta oturuyoruz. Ama balkonumuzdan ipli kovalar yaptık. Bahçemizdeki 10-12 kedimize her gün bakarız. Sokaklardaki sokak köpeklerine yemek koyarız. Karşımıza çıkan hasta, bebek, yaşlı canlara sahip çıkar, tedavilerini yaptırır ve ardından yuva bulmalarına yardımcı oluruz.
Gülay Abla”nın bir günü nasıl geçiyor?
Sabah kalktığımda önce çayımızın altını yakarım :) Çayımız demlenirken, ben hemen balkona çıkıp arka bahçedeki kedilerimizin mama ve su kovalarını doldururum. Zira kovalar boşalmış, hepsi kovaların başına dizilmiş, hep bir ağızdan miyav miyav serenadına başlamış olurlar. Sonra hemen yatalakların işlerine başlarım. Her oda doludur ve her odaya girdiğimde mutlu kuyruklar kuyruklarını pat pat sallayarak “Günaydın anneciğim” derler. Hepsinin yatak çarşaflarını ve hasta bezlerini değiştirir, temizliklerini yaparım. Eşim bu arada Naz ve Karam’ın gezme işini halleder. Çayımız demlenir. Kahvaltımız hazırlanır. Kalabalık aile olarak telaş içinde kahvaltımız yapılır. Babamızı okula işine yolcu ederiz . Biraz atlar, zıplar, uykuya çekiliriz. Ben bu arada evimizin temizliğini yapar, yemeğimizi koyarım. Kliniklerde hastalarımız varsa, ziyaretlerine gitmeye çalışırım. Akşam üstü babamız gelir aynı telaş yine başlar. Babamız Naz ve Karam kızı gezdirirken, ben soframızı kurarım. Sonra kalabalık aile olarak akşam yemeğimizi yeriz. Sonra oyunlar, eğlenceler yaramazlıklar… Gece olur uykuya çekiliriz. Bir günü daha sağlıklı ve mutlu olduğumuza şükrederek tamamlamış oluruz. Evdeki işlerimiz bitince bazı günler eşimin okulundaki engelli çocuklarla da ilgili çalışmalar yaparım. Onlara küçük köpekler yada Naz kızı götürürüm. Okuldaki çocukların da hayvanları çok sevmelerine yardımcı olurum. Evlerde aile ile yaşayan can dostlarının engeli çocuklar üzerinde çok olumlu etki sağladıklarına şahit olmuşumdur. Evdeki kedi ya da köpek can dostlarının engelli çocuklar üzerinde pozitif bir rehabilite etkisinin var olduğuna inanıyorum.
Garip / İstanbul
Adını GARİP koyduk! Çünkü bir garip küçücük köpecik o! Yapayalnız, kalçası ve ayağı kırık bir şekilde gerçekten acınacak vaziyette bulunmuş Gebze”de! Ve bir gönüllünün çabalarıyla Çiftehavuzlar”daki veteriner kliniğine getirilmiş, tedavi altına alınmış! Ancak tedavisi tamamlanınca bu canın dönebileceği hiçbir yer yok ve küçücük! Çok sevimli, sürekli kendini sevdirmeye çalışıyor ve o kuyruğu hiç durmuyor, sevildikçe sevinçten:)
Bir yuva bulmasını Garip olan adının Şanslı olarak değişmesini diliyoruz!
Yuva bulması halinde tüm aşıları veterineri tarafından tamamlanacak ve karnesi ile teslim edilecektir.
*Sahiplendirme Formu ile yuvalandırma yapılacaktır.
Çiftehavuzlar/Kadıköy
Nilgün Aydoğan 0532 681 18 74
Ayşe Haseki 0532 253 84 23
ksokakhayvanlari@hotmail.com
Bir engelli patiye bakmak, sağlıklı bir patiye bakmaktan daha zor mu? Ne gibi zorlukları var?
Engelli cana bakmak, sağlıklı cana bakmaya göre tabii ki çok daha zor. Meşakkatli bir iş. Ama bir o kadar da mutluluk ve huzur veren bir iş. Zira, hayatınız onun yerine düşünmekle geçiyor. “Susamış mıdır? Acıkmış mıdır? Rahat yatıyor mudur? Yere inmek ister mi? Koltuğa kanepeye çıkmak ister mi? Çiş kaka yapmış mıdır? ” Gittiğiniz yerlerden çok çabuk geliyorsunuz. Onları evde çok uzun süre yalnız bırakamıyorsunuz. Onlar hep size bağımlı yaşıyor. Bir düğüne, derneğe, arkadaşlarınızı ziyarete, alışverişe nereye giderseniz gidin, hep erken dönüyorsunuz. Biliyorsunuz ki; evde sizi bekleyen muhtaçlar var. Herkesten çok temizlik yapıyorsunuz. Her gün yatakları, çarşafları, hasta bezleri gün içinde defalarca değişiyor. Maddi olarak da daha çok çabalıyorsunuz. Onları bırakıp Ankara dışına çıkamıyorsunuz. Kuru mama tüketimi çok az oluyor engelli canlarda. Özel ev yemekleri pişiriyorsunuz. Zor tarafı olmaz mi? Belki saymakla bitmez. Ama her gün, güne onların minnettar bakışları ve “Günaydın anne, baba” diyen mutlu kuyrukları ile pat pat sesleri ile uyanmak bütün yorgunluğunuz, vazgeçtiğiniz bir sürü güzellikten kat be kat üste kalıyor. Hayatımızdan belki çok şeyleri alıp götürüyor, ama çok şeyleri de getiriyor. İyi bir insan olduğunuza inanıyorsunuz. :)
Engelli patilerle yaşamak, size neler kattı?
Hem ailemin, hem benim, hem de arkadaşlarımın iyi insanlar olduğumuzu öğrettiler bana. En olumsuz anlarda bile, yeter ki insanlar güzelliklere inansınlar çok şeyi başarabileceklerini bana gösterdiler. Çok umutsuz anlarda bile, kocaman bir umut olduğunu bana gösterdiler. Bir hayvanın canını kurtarmakla dünyayı değiştiremezsiniz ama canını kurtardığınız bir hayvanın hayatını değiştirebilirsiniz.
Bir de bu patilerin bazılarının yürüme, hayata dönme maceraları var, sayenizde gerçekleşen. Bize bu mucizelerden de bahseder misiniz? Neler online casino hissettiniz?
Biz sakat canlarımızı aldığımızda, hepsi de çok çok kötü durumdaydılar. Uyutulma kararları verilmişti. Kimisinin vücudu yaralar içindeydi. Kimisi başı ve boynu dahil vücutlarında hiç bir uzvunu tutamaz haldeydi. Onlara sunduğumuz sevgi, huzur dolu, güvenli, sakin ve steril ortam çok yol kat etmelerine sebep oldu.
Üç günlük kısa yatalak hasta bakımı ve açık yara bakımı kursu aldım doktor bir arkadaşımızdan. Uzun süre aynı pozisyonda yatmak zorunda kalan Nefes kızın kan ve irin akan açık yatak yaralarını bu edindiğim bilgiler ışığında kapattım. Yedi senedir yatalak felçli cana bakıyorum. Allah’a şükürler olsun hiçbirinde evimize gelirken var olan yaraların dışında sonradan tekrar yatak yaralı oluşmadı. Kollarına bacaklarına gün içinde defalarca ilik alkollü suyla masaj yaptım. Böylece benim sayemde kaslarını kullanmış, gün içinde koşmuş ve yürümüş oldular.
Özel yemekler pişirdim. Ve onların her gün daha çok yol kat ettiklerini gördüm. Onlar felçli kalmışlardı ama yaşamak istiyorlardı. Hiç biri uyutulmayı, yaşama veda etmeyi online casinos istemiyordu. Bizler yeter ki yatalak felçli hayvancıklara el uzatalım, sevgi dolu yüreğimizi sunalım. Onlar uzattığımız bu ele çok sıkı tutunuyorlar. Evet uykusuz gecelerim, gündüzlerim çok oldu. Ama onlar ilk adımlarını atmaya, çabalamaya başladılar. O anda duyduğunuz huzuru, mutluluğu kelimelerle ifade etmeye gücümüz yetmez. Evet sağlıklı canlar gibi hiçbir zaman olmayacaklar. Hep size muhtaç yaşayacaklar. Ama evimize ilk geldikleri gün gibi de olmayacaklar. Yeter ki onlara bu şansı sizler tanıyın. Onlar hayatın kendilerine sunmadığı ama sizlerin ona sunduğunuz bu şansı sonuna kadar değerlendiriyorlar.
Bize biraz da Melek”ten bahseder misiniz? Pek çok insan, evinde bir kediyle bir köpeği hayal bile edemezken, dahası bir tanesine bile bakmaya cesaret edemezken siz engelli bir de kedicik sahiplendiniz. Melek”in evinize ilk geldiği günden bu yana gerçekleşen gelişimi takdire değer. O, zavallı felçli kedi gitti. Yerine sanki bir minik oyun topacı geldi. Bize Melek”in gelişiminden de bahseder misiniz?
Melek Minnoş Kız. Bir gün hastanede tedavi olan bir canı ziyarete gittim. O canla aynı odada üstte küçük bir kafeste dünyalar güzeli bir kedi vardı. Göz ucuyla dosyasını okudum. Trafik kazası mağduru idi. Felç olmuştu. Çişin kakanın üstüne oturmuş bana bakıyordu. Onun da resimlerini videosunu çektim. Çekerken de inşallah seni de birileri evlat edinir, sıcak yuvan olur dedim. Sonra ben hastamı yedirdim gezdirdim. Yerine koydum. Kediciğe bir kez daha bakıp, Allah yardımcın olsun deyip evimize geldim.
İşlere devam ettim. Sonra 3-4 saat sonra kendimi melek minnoş kucağımda eve girerken buldum. Onun için de çok içim sızlamıştı. Amacım ona geçici gönüllü annelik yapmaktı. Yuva bulana kadar o daracık kafesin içinde, çişin kakanın üstünde beklememesiydi. Melek iki aya yakın kimsesiz o kafeste beklemişti. Onu temizledim. Arkadaşlardan beşik aldım. Ona yatak ve oda yaptım. Hep köpeklerle birlikteydim ve hiç kedi bilmiyordum. Hem kediden anlamıyordum, hem de kedimiz felçli idi. Önceleri ona her yaklaşmamda beni parça pincik edecek sandım. O benden korktu, ben de ondan :) Sonra zaman geçmeye, ben meleğe o da bana alışmaya başladı. Melek çok mülayim, iyi huylu bir kedi kızdı. Sonra benim korkmama cesaret edememe rağmen eşimin çabalarıyla Melek minnoş görücüye çıkıp evdeki sakat ve sağlıklı köpeklerle tanışmaya başladı. Önce anaç ruhlu Naz kız, sonra diğerleri. Kısacık bir zamanda öyle bir an geldi ki hepimiz Melek Minnoşsuz yapamaz olduk. Gönüllü anne, koruyucu aile pozisyonumuzu bırakıp, onun gerçek ailesi olduk. Onu da evlat edindik. Melek bir senedir bizim Can kızımız.
Melek ve Naz”ın videolarını heyecanla bekler olduk. Naz, ne kadar sakin ve uyumlu kalmaya çalışırsa, Melek o kadar cadılaşıyor. Kimse ona engelli bir pati demez Nasıl bu aralar araları?
Melek minnoş evdeki karam dışında bütün köpek kardeşleri ile çok iyi.. Sadece karam onu kabul etmedi. Ve asla kabul etmeyecek.. Minnoş dolaşırken karam kapalı, karam dolaşırken Minnoş kapalı. :) Ama en çok evdeki Naz ablası ile anlaşıyor, hatta bazen Naz Kız”a odayı evi dar ediyor. Kanki oldular. Minnoş ablası olmadan asla odada durmuyor. Naz çıkıp o odada kapalı kaldı ise, kapının önünde miyav miyav susmuyor. Naz’ı gördüğü an susuyor :) Ayrılmaz ikili oldular.
Hayvanlarla olan birlikteliğiniz, evinizdeki bu kadar can yakınlarınız ve çevreniz anlamında olumlu yada olumsuz nasıl tepki alıyor?
Evde bu kadar can dostumuzun olması öncelikle benim ailem tarafından saygı ile karşılanıyor. Bunun bizim seçmiş olduğumuz bir hayat tarzı olduğu kabul görüyor. Ama evimize gelmiyorlar. Annem, babam, kardeşlerim yedi senedir evimize hiç gelmediler. Ben onlarla farklı ortamlarda, dışarıda ya da onların evinde görüşüyorum. Ben de onlara saygı duyuyorum. Çevremde ise tabii ki olumlu ya da olumsuz çok tepki alıyorum. Olumlu olanlar evim, benim ve sevdiklerim için dua edenler hoşuma gidiyor. Ruhumu okşuyor. Genç nesillere örnek teşkil ediyor olmak beni çok mutlu ediyor… Olumsuz tepkilerse bazen üzüyor ama eminim insanlar bir gün onların da can taşıdığını, yaşamak istediklerini eziyet gördüklerinde, hasta olduklarında biz insanlar gibi acı çektiklerini anlayacaklar. O zaman bu dünyayı onlarla paylaşmayı kabul edeceklerdir.
Facebook, pek çok kişi için zaman kaybı demek. Oysa biz hayvan severler ve hayvan korumacılar, Facebook sayesinde birbirimizi daha yakından tanıdık. Birlikte gülüp, ağladık. Mucizelere birlikte şahit olduk. Tedavileri birlikte gerçekleştirdik. Zor durumdaki çocuklarımızı, organize olarak kurtardık. Çok güzel arkadaşlar edindik. Sizi de Facebook sayesinde tanıdık. Facebook, size neler kattı?
Sosyal paylaşım sitesi Facebook doğru işlerde, yerinde ve zamanında kullanılırsa güzel ve hayırlı çok işlere vesile oluyor. Ben kendi adıma şunu söyleyebilirim. Hem benim, hem arkadaşlarımın bilgileri, deneyimleri, çevreleri sayesinde olaylara organize olup, daha çabuk müdahale etmemiz açısından çok fayda sağladı hepimize. Ufkumuzu genişletti. Hayata bizimle ayni pencereden bakan iyi yürekli arkadaşlar tanımamıza sebep oldu. Tıpkı seni bana gönderdiği gibi :) Yeter ki güzel işlerde doğru amaçla kullanılsın.
En çok karşılaştığınız sorular neler?
Öncelikle evli değil misiniz oluyor. Evliyim, hem de çocukluğumla birlikte 35 seneme girdim. Yasal anlamda ise 26 senelik evliyim diyorum. Çok da mutlu, düzgün bir evliliğim, sıcacık yuvam var diyorum. O zaman çocuğunuz yok herhalde diyorlar. Hayır, çocuğum da var 24 yaşında bir oğlum var diyorum. O zaman çok şaşırıyorlar. Hani kafalarında hiç çocuğu olmamış, anne olmamış da hayvancıklara sarmış gibi bir düşünce var. Nedense insanların kafasında bir insan ya eşi olmayacak, ya eşi varsa mutsuz olacak , ya da eşiyle mutlu ise çocuğu olmayacak gibi bir imajımız var. Bir hanım iyi bir anne, iyi bir eş, iyi bir dost, arkadaş olabilir. Bütün bu güzelliklerin yanında hayvancıkları da çok sevip, onlar için her gün hayırlı işler yapabilir.
Bize, okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
Ben artık 50 yaşıma yaklaşıyorum. Elimden geldiği, ömrümün yettiği kadar ve sağlığımın el verdiği ölçüde tabii ki hayvancıklar adına çok daha güzel işler yapmaya devam edeceğim ama ayni zamanda da yavaş yavaş yoruluyorum. Bunca acıya, kötülüğe, sevgisizliğe rağmen iyi yürekli insanların da çoğaldığını görüyorum. Umutsuzluklarım umuda dönüşüyor. Bu yarışta hayvancıklar adına taşıdığım bayrağı yeni yetişen güzel yürekli gençlere teslim edebileceğimi bilmek beni mutlu ediyor. Ben belki göremem ama torunlarımın hayvanların mutlu, mesut, güvende, huzurda yaşadıkları bir dünyada yaşamalarını çok arzu ediyorum.
Burcu Tüzün