En Önemli Seçimlerimiz: Eş ve İş

Aile ve çevre baskısıyla yaptığımız seçimler, çoğunlukla bizleri mutsuz eder.

Yaşamlarımızın en önemli seçimleri iş ve eş seçimleridir.

Hayat, yaptığımız seçimlerle daha kolay, daha anlamlı ve daha sevgi dolu olabilir.

kariyer

Annemizi, babamızı, cinsiyetimizi, doğdumuz şehri ve daha pek çok şeyi seçemeyiz ama yaşamın başka alanlarında bambaşka seçimler yaparız. Bazı seçimler kendiliğinden gelir önümüze, hiç düşünmeden seçer beynimiz, azı seçimleri yapmaksa aylarımızı alır. Pek çoğu da  âdeta bir hayat sınavıymış gibi zorlar, yorar.

Bebekken mama seçeriz, biraz büyüyünce oyuncaklarımızı… Okul çağına geldiğimizde giydiğimiz elbiseyi, kullanacağımız kalemi, yediğimiz yemeyi seçmeye başlarız. Sonra arkadaş seçmeye başlarız ve sistem bizi hep seçimler içinde bırakır. Sınavlara gireriz, bu sefer seçilen taraf biz oluruz. Ya da iyi bir puan almışsak “Hangi okula gitsem?” seçimi yaparız.

Hayat, yaptığımız seçimlerle daha kolay, daha anlamlı ve daha sevgi dolu olabilir. Yaş ilerledikçe farklılaştığımızı hissederiz. Alışkanlıklarımız, mesleklerimiz, giyim zevkimiz, damak tadımız, tatil tercihimiz, hayattan beklentilerimiz, dileklerimiz…

Herkesin birbirinden farklı olduğu, kimsenin kimseye tıpatıp benzemediği bu mucizevi hayatımızda, bilinçli ya da bilinçdışı seçimlerimiz de birbirimizden farklıdır. Bilinçdışı seçimlere pek dokunamasak da mesele bilinçli yaptığımız seçimlerle mutlu olabilmekte aslında.

Gelelim çalışma hayatındaki seçimlerimize. Yaptığımız işi istemeden seçmiş olabiliriz veya hayat şartları bizi o işi yapmaya zorlamış olabilir. Üstelik işimizi yaparken ne patronumuzu, ne de çalışma arkadaşlarımızı seçme şansımız yoktur. Bizler işi seçeriz, kabul ediliriz ve bizi çevreleyen bu şartlar kendiliğinden oluşur. Hemen hemen her seçim, doğru veya yanlış hayatımızı etkiler.

Seçimlerimiz düşüncelerimizin eseridir, attığımız her adımı düşüncelerimiz belirler. Beynimiz düşüncelerimizi harekete geçirir. Seçimlerimiz ya hayata bağlar bizi, mutlu eder, huzur verir; ya da hayattan bir adım daha koparır, acı verir, yanlıştır…

Yaşamımızın sorumlusu bizleriz. Her seçim, farkında olarak ya da olmayarak, başka şeylerin reddedilmesi anlamına da gelir. Bu yüzden, ‘Her tercih, bir vazgeçiştir’. Seçimler, içlerinde avantaj ve dezavantajlar barındırır. Bu açıdan her seçim aynı zamanda bir kaybediştir. Ama ne kaybettiğini bilmek, ne kaybedeceğini bile bile o seçeneği elemek sorumluluğu, kişinin kendisine aittir.

Çevre ve Aile Baskısıyla Yaptığımız Seçimler Çoğunlukla Bizi Mutsuz Ediyor

Bazen birşeyleri elerken, çevrenin, ailenin ya da bizi çevreleyen şartların etkisi altında kalırız. İstediğimiz için değil, mecbur olduğumuz için seçim yapabiliriz. Çalışma hayatında da buna benzer birçok şey yaşarız.

Bunu bir örnekle detaylandıralım:

Yetenekli olduğunuzu biliyorsunuz, konservatuar sınavlarına hazırlanmak istiyorsunuz; ancak ne özel bir eğitim almaya gücünüz, ne de konservatuarı kazansanız bile masrafını karşılayacak bütçeniz var. Bir taraftan da çevrenizin söyledikleri, kafanızı kurcalıyor:

  • Ne yapacaksın konservatuar okuyup? Niyazi amcanların oğlu iktisat okudu, girdi bir bankaya, çalışıyor mis gibi.
  • Nerden çıkarıyorsun böyle boş işleri bilmem ki? Yok müzikmiş, yok bilmem ne… O kadar çalışıp didiniyoruz senin için, yüzümüzü kara çıkarma.
  • Sanatçıya değer verilmiyor bu ülkede. Oku doğru dürüst bir bölüm, gir memurluk sınavlarına. En güzeli bu.

Aile veya çevre baskısını yoğun olarak hissettiğimiz bu gibi durumlarda beynimiz şartlandırılmış oluyor, yaptığımız seçim de, aslında kendi seçimimiz olmuyor. Mesela bu örnekte, üniversite tercihlerinize iktisat yazıp kazanıyor ve okuyorsunuz; üstelik konservatuar burnunuzda tüterken…

Böylece çok da başarılı sayılamayacak bir öğrencilik hayatınız oluyor, ardından iş bulma telaşına düşüyorsunuz. Mecburen yine seçiminizi okuduğunuz alanla ilgili bir işten yana kullanıyorsunuz. Orta ölçekli bir şirkette muhasebeci olarak başlıyorsunuz çalışma hayatınıza… Aklınızda hep “müzik” var oysa… Gel zaman git zaman, para kazanmak ya da terfi almak size yetmiyor. Daha doğrusu mutlu olamıyorsunuz. Bu saatten sonra iş de değiştiremezsiniz, konservatuar sınavlarına da giremezsiniz. En iyisi, aklınızda kalmaması, içinizde de ukte olmaması için, etkinliklere katılmaya karar veriyorsunuz. Yılbaşı daveti, şirket yemeği derken sizdeki yetenek açığa çıkıyor ve hiç ummadık kişilerden tebrikler almaya başlıyorsunuz.

evlilik

Yaşamın En Önemli İki Seçimi: Eş ve İş

 Sabahları uyandığınızda, iki şeyi düşünüp mutluysanız, herşey yolunda demektir. Bunlar ne mi?

  • Başınızı çevirdiğinizde yanınızdaki eşiniz
  • Gitmek için acele ettiğiniz işiniz.

Eş seçimi de en az mesleğinizi/işinizi seçmek kadar önemli. Hatta hayattaki en önemli seçimimiz aslında. Doğru kişiye karar vermek, doğru kişiyi sevmek kolay bir seçim değil.

Gerek eş, gerekse iş seçiminde bazı ölçütlerin olması gerekir. Bu ölçütlerin olması da, aşka mani değildir. Aksine, bu ölçütler aşkın uzun vadeli olmasını sağlar. Her iyi evlilik, iyi bir aşkla mı başlar, iyi bir aşkla mı devam eder? Aşk iyi evliliğin sebebi midir, sonucu mudur? Bu soruları sorduğumuzda birbirine aşık olarak evlenen kişiler iyi iş birlikleri de kurabiliyorlarsa iyi aşıklar olabilirler. İşbirliği kuramazsanız, o aşk da buharlaşır. Ömür boyu süren aşklar, işte bu iyi işbirliklerinin sonucunda ortaya çıkar. Eş kriterleri iyi işbirliği kurmanın kriterleridir.

Nasıl ki bir çocuğun okula başlayabilmesi için, belli bir olgunluğa erişmesi gerekiyorsa; evlilikte de eş olgunluğu gerekmekte. Mesela, evlilik olgunluğuna erişmeden evlenen kişilerde, “biz” olmak yerine “ben” olmak ön plana çıkabiliyor. Oysa ideal evliliklerde ‘biz’ bilinci oluşmalıdır. Herkesin kendi özel alanı olduğu gibi, ortak alanlar da olmalıdır. Evlilik iki ayrı cumhuriyetin federasyon kurması gibidir; ortak hareket edebilmek demektir. Kendisini ve ilişkisini yönetebilecek seviyeye gelmiş olanlar, evlilik olgunluğuna ulaşmış insanlardır.

“Sen benim imtihanımsın, senin sayende cenneti kazanacağım’ diyenler de var evlilik için… “Ömrümü yedin be kadın, hayatım senin yüzünden mahvoldu!” diyen de… Evlilik sürecinde her iki taraf da davranış ve özelliklerine tahammül edebilmelidir. Bu, insan ilişkilerinde de böyledir. Evlilik bir dağa çıkmak gibiyse; o yolda sadece çiçekler yoktur. Taşlar, çukurlar, tepeler de vardır. Bunları aşmak gerekir. Tabii “birlikte aşmak” gerekir. İçinde sevgi olan tahammül, faydalıdır. Ve karşılıklı fayda sağlar.

Büyük şehirlerde, büyük hayatlar yaşanıyor. Birlikte yemek yiyemeyen, beraber vakit geçiremeyen, konuşamayan çiftler, doğal olarak bir şeyi paylaşamıyorken, aynı hayatı paylaşmaları nasıl mümkün olur?

Büyük şehirlerde büyük hayatlar yaşanıyor, tabii büyük sorunlar da yaşanıyor. Aslında bunun için sihirli bir formül var: Nitelikli beraberlik. Ya da “kaliteli vakit geçirme seçimi” Günümüzde zaman az. Çiftler 10 dakika bir araya gelebiliyorlarsa; sevgi dolu bir bakış, birkaç güzel söz ve bir tebessümü birbirlerine çok görmemeliler. Herşeyin başı sağlıklı iletişim kurmak ve diyalogtan geçiyor aslında. Beklemediği bir anda elini tutmak, sevgi sözcükleri söylemek nitelikli beraberliği oluşturuyor. Nitelikli beraberlikler büyük hayatların, büyük tehlikelerini de azaltıyor. Buradaki seçim şu: Televizyondaki dizi izlemek mi yoksa eşinizle sohbet etmek mi? Ya da gelecek misafirlere hazırlık yaparken, “Çok işim var beni meşgul etme” demek yerine, “Bana yardım edebilir misin, hem bu arada bugünkü toplantını da konuşmuş oluruz” demek mi? Aslında hayat, o kadar zor değil. Seçimlerimizi belirlemek, her an bizim elimizde.

Ve seçimlerimizle hayatımızı kolaylaştırmak da…

Mutsuz Bir Evliliği Bitirmenin Ahlakı

Peki, olmadı diyelim. Ne yaptıysak olmadı, karşımızdaki kişiyi ne susturabiliyoruz, ne de onca çabamıza rağmen geçinebiliyoruz. Ölçtük, biçtik: “Yanlış bir seçimdi onunla evlenmek” dedik ya da sevgimizi tükettik. Böyle bir durumda ne yapmalı peki? Neyi seçmeli? Mutsuz bir ortamda zamanı boşuna tüketmeyi mi, yıpranmayı üzülmeyi mi, yoksa doğru bir karar verip ve seçim yapıp yeni bir hayata yürümeyi mi?

Evlilikte, ayrılma ahlakı önemli bir husustur.  Evliliğin çok ciddi bir sorumluluğu var; ama kaçınılmaz olarak bırakmanız gerekiyorsa, artık gücünüzü tüketmeye başladıysanız, elinizden bir şey elmiyorsa, her iki taraf için de ayrılmak daha iyi olacaksa, şimdiye kadar elinizden gelen her şeyi yapmışsanız, ayrılık bir sonuç olarak kendiliğinden ortaya çıkar. Ve yürümeyen evliliklerde o da bir “seçim”dir. Çocukların iyiliğini düşünmek, tartışma ya da kavganın olmadığı ortamda daha mutlu büyümesini sağlamak, ayrılan anne-babaların temel görevi olmaldıır. ‘Çocuğun iyiliğini düşünerek ayrılma’, ayrılma ahlakına uygun bir davranıştır.

Yazımın başlarında da dediğim gibi, her tercih bir vazgeçiştir. Aynı zamanda her tercih ya da seçim, yeni bir başlangıçtır. Önemli olan yaptığınız tüm seçimleri, severek ve isteyerek yapmış olmak ve seçimlerimize sevgiyi taşımak, hayatı kolaylaştırmak. Doğru seçimler yapmak elimizde…

Önceki İçerikMartı e-dergimizi okuyun ve sevdiklerinize de okutun.
Sonraki İçerikNegatif ve Pozitif Düşüncenin Sonuçları
Zeynep Kıyak
1981 İstanbul doğumlu, İstanbul aşığı olan bir İstanbullu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Halka İlişkiler ve Reklamcılık Lisans, Marmara Üniversitesi Medya Ekonomisi Yüksek Lisans mezunu. Editörlük ve kurumsal iletişim alanlarında üç yıl çalıştıktan sonra, insan kaynaklarına yöneldi, 12 yıldır profesyonel anlamda bu alanda çalışıyor. Çok klişe olacak belki ama “Çocukluğundan beri yazıyor” Ortaokul ve lise yıllarında yazıyla ilgili tüm il düzeyi yarışmalarda önemli dereceler kazandı. Üniversitede TÜHİD’in düzenlediği sosyal sorumluluk temalı yarışmada ekip arkadaşlarıyla “Genç İletişimciler” dalında Altın Pusula ödülünü aldı. Yazmayı bırakmadı. Sabah, Akşam gibi gazetelerde belirli dönemlerde yazıları; Kariyer.net’in blog sayfasında makaleleri yayımlandı. 2011’de Yasemin Sungur ile yolları kesiştiğinden beri Martı’da “Alternatif İK Sözlüğü”nü hazırlıyor. Bunun yanı sıra gündemle ilgili haber yazıları, röportajlar, farklı yazı dizileri üzerine yazmaya devam ediyor. MARTIDAŞ olmayı çok seviyor. Yeni projesi için yakında harekete geçecek ve bu yüzden çok heyecanlı…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz